Geçtiğimiz pazartesi günü, Poyrazköy duruşmasını izlemek üzere, Çağlayan Adliyesi’ndeydim. Bilmediğimiz ve izlemediğimiz bir dava değildi! Orada hukukun olmadığını ve siyasi gelişmeler olmaz ise adaletin tecelli etmeyeceğini ta başından itibaren yazdık ve söyledik.

Poyrazköy davası; Ergenekon, Balyoz, Kafes, Amirallere Suikast, Fuhuş ve Casusluk gibi Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı kurulan kumpasın hukuki ayağını oluşturuyordu. Bu kumpasta, Cemaat’e ait unsurlar başrolü oynadılar.

Ayarlanmış mahkemeler!

Bu kumpas davalarının hepsi; sahte ihbar mektupları, yasadışı dinlemeler, dijital terör unsuru kurgulanmış uydurma deliller ve ayarlanmış bir kısım yargı ile yapılmıştır. Cemaat’i “gözü dönmüş örgüt ve virüs olarak” niteleyen Başbakan Erdoğan, Ergenekon ve Balyoz’u işaret ederek “sahte deliller ve ayarlanmış mahkemeler” diyerek, bu kanaatimizi teyit etmektedir.

Artık cin şişeden çıktı, tekrar içine sokmak mümkün değil. Ama cin şişedeyken, bu davaların kumpas olduğunu ve arkasında Cemaat olduğunu söylemek, öyle kolay kolay mümkün değildi! Biz o dönemde; bu davaların kumpas olduğunu, demir parmaklıklar arkasında olmadığımız halde yazdık ve söyledik. Cemaat’in, askerlere karşı kumpasın içinde olduğunu Beşiktaş’ta bulunan Özel Yetkili Mahkeme’de de ifade ettik ve kayda geçirttik.

Erdoğan’ı ve danışmanını çağırdılar!

İşte böyle bir davaydı Poyrazköy! Duruşma sırasında; sanık olarak nitelenen, esasında görevlerini yapmaktan başka suçları olmayan kahraman denizciler, adeta bir hukuk dersi verdiler.

Erdoğan’ın ve danışmanı Yalçın Akdoğan’ın; “Türk silahlı Kuvvetleri’ne karşı kumpas kuruldu” derken tam olarak neyi kastettiklerini, mahkemeye gelerek anlatmaları istendi.

Koramiral Feyyaz Öğütçü ve Deniz Kurmay Albay Hüseyin Hançer, kumpası bir bir kanıtladı. Uydurma ve gayri hukuki delillerin, mahkeme heyeti tarafından nasıl göz göre göre kabul gördüğünü anlattı.

Heyetinize saygı duymuyorum

Deniz Binbaşı Erme Onat “Bu mahkeme benim için meşruiyetini kaybetmiştir. Kararları yok hükmündedir” dedi. Deniz Kurmay Albay Ali Türkşen çok daha sert konuştu; “kravat takıp gelmedim, tişört giydim, çünkü heyetinize saygı duymuyorum. Tişörtümün rengini yüzünüzün rengine uyumlu olsun diye kırmızı seçtim” dedi.

Sonunda mahkeme heyeti, 5 tahliye ve tutuksuz yargılamaya devam kararı verdi. Evet, ama yetmez! Olması gereken; tüm yargılananlar için beraat ve kumpası kuranlar için, polisi, savcısı ve yargıcı ile soruşturma ve yargılama yapılmasıdır.

Kaybedilen yılların ve yaşamların hesabı sorulmalı!

Hatta bunlar, eşgüdüm içinde çalıştıkları medyada bulunan uzantıları ile beraber yargılanmalılar. Eğer bu yapılmaz ise, adalet yerini bulmayacaktır. Kaybedilen yılların ve yaşamların hesabı, mutlaka ama mutlaka verilmelidir.

Poyrazköy duruşması, gerçekten çok kalabalıktı. Mahkeme salonunda, yer bulup oturabilmek imkansız gibiydi. Gerek salonda, gerekse salon dışında destek için gelmiş iki grup dikkatimi çekti. Birincisi, Küçükyalı Adnan Kahveci Forumu diğeri ise, Bağdat Caddesi Forumu’ydu. Her iki forumun düzenlediği etkinliklerde ikişer kez konuşma yapmıştım.

Yakınları ve akrabaları yok

Geçen hafta Çarşamba günü Hasdal’a yaptığım ziyaret sırasında, Küçükyalı Adnan Kahveci Forum’undan bir otobüs dolusu insanı elleri kolları dolu olarak ziyaret yaparken gördüm. Sordum, içlerinde asker ve tutuklu akrabaları ve yakınları olan yoktu. Aynı şey, Bağdat Caddesi Forumu için de söz konusuydu.

Peki, bu insanları yağmur, çamur ve soğuk demeden bir araya getiren, vatan nöbeti tutturan, mahkeme mahkeme, hapishane hapishane dolaştıran ve zindanlara atılmış askerlere sahip çıkmaya iten neydi? Tahliye olan 5 denizciyi Hasdal’dan dün gece yarısı teslim alanlar da onlardı!

Bu insanlar, daha önce tanımadıkları askerlere sahip çıkarken, esasında ülkelerine sahip çıkıyorlardı. Çünkü biliyor ve idrak ediyorlardı ki, askerlere kurulan kumpas gerçekte ülkelerine karşı kurulmuştu. Ya emeklileri ile birlikte askerler! Bu zor dönemde hiç değilse şimdiye kadar iyi sınav verdikleri söylenebilir miydi?

Saygılar sunarım.

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...