Geçtiğimiz Pazar Milli Anayasa Forumu’na konuşmacı olarak katılmak için Balıkesir’in Edremit ilçesinin Çamcı köyündeydik. 250 hanesi ve 700 nüfusu olan Çamcı bir Alevi Tahtacı köyü.

Tahtacıların ataları Moğol baskısı nedeniyle yurtları olan Horasan’dan 11. Yüzyılda Anadolu’ya göç etmişler. Bunlar genellikle Akdeniz’de Toroslarda, Ege’de Kaz dağları ve civarına yerleşmiş olup ormancılık ve ağaç işleri ile uğraşan Oğuz Boyuna mensup Türkmenlerdir.

Tahtacı olarak adlandırılmaları 7. Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’un fethi öncesinde gemilerin yapımı için Kaz Dağları’ndaki köylerden bu Türkmenleri getirtmesi ve kullanması ile başlamıştır. Bu tarihten sonra Osmanlı Donanması’nın ağaç ve kereste ihtiyacını hep onlar sağlamıştır. Özellikle 7 Ekim 1571’de bizim İnebahtı Batılıların Lepanto dediği, 30 bin denizcimizi ve 300’e yakın gemimizi ( Kadırga, Kalite ve Kırlangıç tipi tekneler ) kaybettiğimiz savaştan sonra Osmanlı Donanması’nın tekrar yapımı için çok aktif rol oynamışlardır.

Şeyh Edebali

Bölgede 9 Tahtacı köyü var. Çamcı, doğası, insanı ve onun konukseverliği ile çok güzel bir köyümüz. Tiyatrosu bile var! Üniversite mezunu ve aydın bir insan olan Çamcı Muhtarı İsmail Öztürkmen Oğuzların Üçok kolundan geldiklerini ve aynı koldan gelen Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman ( Otman ) Beyin kayınbabası Şeyh Edebali ile kan bağlarının olduğunu anlattı.

Ne yazık ki Çamcı ve çevresinde yoksulluk hakim. Zeytincilikle geçinmeye çalışan bölge AKP’nin gayri milli tarım politikaları nedeniyle bitirilmiş durumda. Artık zeytin ve onun yağı para etmiyor. Siz İstanbul ve Ankara gibi yerlerde bilmiyorum zeytinyağını kaça alıyorsunuz? Burada tam tamına 5 TL. Bazı yerlerde zeytini toplamıyorlar çünkü masrafını bile kurtarmıyor.

Böyle olmasına rağmen bölge insanı ülkemizin sorunlarına çok duyarlıydı! Forum açık havada planlanmasına ve 2 saat öncesinde itibaren yağmurun başlamasına ve gittikçe şiddetlenmesine rağmen yaklaşık 1250 ile 1500 arasında insan gelmişti bizi dinlemeye.

Herkes Milli bakış açısına sahipti

Altınoluk, Küçükkuyu, Zeytinli, Akçay, Burhaniye, Ayvalık, Güre, Bandırma, Balıkesir ve Çanakkale’den CHP’li, İP’li, DSP’li, MHP’li insanlarımız bu kötü hava şartlarında akın etmişlerdi Çamcı’ya. Burası Alevi köyüydü ama toplananların çoğunluğu Sünni’ydi. Ama kimsenin mezhepsel derdi ve yaklaşımı yoktu, herkes Milli bakış açısına sahipti ve emperyalist işgale ve onların işbirlikçilerine karşı direnmeye ve savaşmaya yeminliydi.

Emin olun bu namüsait şartlarda yani ıslanarak ve üşüyerek hiç kimseyi en popüler bir sanatçımızın konserini dahi izletemezdiniz. Sanırım bunun bir nedeni var! Ortam devletin namütenahi imkanları ile düzenlenen yediğinizin önünüzde yemediğinizin arkanızda olduğu yedi bölgede yapılan işbirlikçi ikna salon toplantılarına hiç benzemiyordu.

Bizde dilimizin döndüğünce ve müktesebatımız yettiğince emperyalist projeyi, işbirlikçi AKP iktidarını ve niçin yeni anayasa peşinde olduklarını anlatmaya çalıştık.

Dervişin zikri ne ise fikri de odur

Erdoğan CHP Genel Başkanı’nı eleştiren bir konuşmasında Hacı Bektaş Veli’ye atıf yaparak “ Ellerine hakim olamadılar çaldılar, bellerine hakim olamadılar kaset ortada, dillerine hakim olamadılar cüruf saçıyorlar “ diyor.

Erdoğan Hacı Bektaş Veli’nin sözlerini ve felsefesini hiç anlamamış. Ülkemizin ve bölgemizin insanlarına ve tüm Müslümanlara düşman olan emperyalist projeyi anlayamadığı ve onun eş başkanı olduğunu göğsünü gere gere anlattığı gibi.

1209’da Horasan Nişabur’da doğan Hacı Bektaş Veli’nin “ Eline, beline ve diline hakim ol “ özdeyişindeki “ el, bel ve dil “ Erdoğan’nın anladığı el, bel ve dil değildir. Hele beli cinsellik olarak algılamak neyin nesidir? Dervişin zikri ne ise fikri o mudur?

Felsefi içeriğinde insan sevgisi, hoşgörü, paylaşım ve eşitlik olan Hacı Bektaş Veli’nin sözlerindeki el ülkedir, yurttur, vatandır. Aynen Türkeli, Rumeli ve yabancı eller dediğimiz gibi. Bel soydur soptur millettir. Dil ise konuştuğumuz dil Türkçedir.

Gelecek ay 736. Yılını kutlayacağız. 13 Mayıs 1277’de Karamanoğlu Mehmet Bey “ Bugünden sonra hiç kimse divanda, dergahta, bergahta, mecliste ve meydanda Türkçeden başka dilde söz söylemesin “ diyor.

Birleşmek lazım canlar

Bu sözün söylenmesinin nedeni Anadolu’da Selçukluların hüküm sürdüğü o zaman sanat dili Farsça, devlet dili Arapça ama halkın dili Türkçedir. Karamanoğlu bu çelişkiyi ortadan kaldırabilmek bu özlü buyruğu vermiştir.

Gerçekte bu topraklarda halkın dilini devlet bürokrasisine ve sanata egemen kılan ve bu üçlü çelişkiyi ortadan kaldıran Mustafa Kemal Atatürk ve önderliğinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti’dir.

11 yıldır iktidarda bulunan Erdoğan liderliğindeki AKP iktidarları eline ( ülkesine ), beline ( milletine ) ve diline ( Türkçemize ) sahip çıkmış mıdır? Elimizi vicdanımıza koyarak verebileceğimiz tek cevap değil korumak düşmanlık etmişler ve etmeye devam etmektedirler.

Birleşmek lazım canlar bunların arkasındaki emperyalizm güçlüdür. Gün kavga değil, birlik günüdür. Zaman bizi zenginleştiren farklılıklarımızı değil ortak paydalarımızı konuşma ve yüceltme zamanıdır.

Saygılar sunarım.

Türker Ertürk

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...