Bu hafta içinde yaşadığım iki olay bu yazıyı kaleme almama neden oldu. Geçtiğimiz Pazartesi akşamı evde kitap okurken çalan telefonun diğer ucunda bulunan şahıs Ordu’nun Perşembe ilçesinin Efirli köyünden aradığını, muhtar olduğunu ve bir konuyu danışmak istediğini söyledi.

Bende merak içinde “ lütfen buyurun “ dedim. Muhtar “ Şu anda köy kahvesinde oturduklarını ve ülkemize gelen Patriot füzelerinin amacının ne olduğu ve komutasının kimde olacağı konularında tartıştıklarını, açıklayıcı bilgiye ihtiyaç duyduklarını bu nedenle beni aradıklarını “ söyledi.

Gerçekten şaşırmıştım ama çokta huşuma gitti. Bir köy kahvemizde fındıkkabuğunu doldurmayan ve konuşmaya katılanlar açısından katma değeri olmayan ayaktopu gibi palavra konular yerine ülkemizin kaderini yakından ilgilendiren Patriot füzelerinin tartışılıyor olması mensubu olduğum Türk halkı adına beni gururlandırdı.

Bu konuda benim yetkili bir uzman olarak görülmemde ve bilgime başvurulmasında en büyük etken sanırım köşe yazılarımın yanında 22 Aralık 2012’de Ordu’da düzenlenen Milli Anayasa Forumu’na konuşmacı olarak iştirak etmemdi.

İstanbul ve Efirli arasında telekonferans

Efirli Muhtar’ı telefonunu kahvede herkesin duyabileceği şekilde “ Hoparlör “ durumuna aldı ben İstanbul’da onlar Karadeniz kıyısında telekonferansa başladık.

Patriot füzelerinin ülkemizi korumak için değil ülkemizin başını belaya sokmak için getirildiğini, halka yalan söylendiğini, füzelerin Türkiye’de konuşlandırılma isteğinin ABD’nin direktifi ile gerçekleştiğini özet olarak anlatmaya çalıştım.

Bu anlatımlarım sırasında sorular da sorarak konuyu açmaya çalıştılar. Sorulardan birinde füzelerin ateşleme komutasının kimde olacağının yanıtını aradılar. Çünkü bazı bakanlarımız komutanın Türkiye’de olacağını söylemişlerdi. Bizde komutanın kesinlikle NATO’da yani ABD’de olacağını bakanların halkı kandırmak için yalan söylediklerini ifade ettik.

Bu yaşadığım olay, konferanslar ve paneller için gittiğim Anadolu kentlerinde karşılaştığım ilgi, bana gelen mektup ve mesajlar umudumu her geçen gün bir kat daha arttırmaktadır.

Yaşadığım diğer olay geçtiğimiz Salı günü eşimle beraber bir iş nedeniyle gittiğimiz Laleli’den Aksaray’a Ordu Caddesi üzerinde yürürken meydana geldi.

Bu sefer İran’dan

Yine bir telefon ama bu sefer İran’dan arıyorlar. Telefonda Azeri Türkçesi ile konuşan IRIB ( Islamic Republic of Iran Broadcasting ) televizyonu Türkçe servisinden arayan şahıs kendisini tanıttıktan Patriot füzeleri konusunda canlı yayına bağlanmak istediğini söyledi. Geçen haftada aramıştı ama o zaman dışarıda olduğum için kabul etmemiştim. Şimdi de dışardaydım ama bu sefer tekrar ret etmek istemedim ve konuştum.

IRIB televizyonuna da Patriot’ların ABD’nin isteği ile ülkemize getirildiğini, füzelerin esas hedefinin İran olduğunu, bu yıl içinde İsrail tarafından İran’a karşı operasyon yapılacağını, ABD’nin bu müdahalenin arkasında olacağını ve füzelerin çıkacak bu çatışmada ABD’nin Türkiye’deki üs ve tesislerini korumak için getirildiğini anlatmaya çalıştım. Ve ülke olarak savaşa hazır olmalarını söyledim.

Benimle konuşan muhabirin en çok merak ettiği konular füzelerin ateşleme komutasının kimde olacağı ve Türk halkının bu gelişmelere ne dediği idi. Türk halkının bölgedeki ve Türkiye’deki gelişmelerden memnun olmadığını, ABD’nin Türkiye’yi AKP sayesinde taşeronlaştıran, Müslüman’a karşı kullanan, mezhep çatışmalarını körükleyen, Irak’ı parçalamaya çalışan, Suriye ve İran’la karşı karşıya getiren politikalara kızdığını, infial içinde olduğunu ama faşist baskı nedeniyle yeterince itirazını ortaya koyamadığını anlattım.

Ayrıca CIA denetiminde olan F Tipi Örgüt vasıtası ile planlanan ve icra edilen Casusluk ve Balyoz gibi operasyonlarla Türk Ordusu’nun savaşa nasıl zorlandığını açıkladım.

Gerçek bir Müslümanın hayır duasını aldım

Ben bu konuşmaları Ordu Caddesi üzerinde bulunan kaldırımın bir köşesinde ve eski Süpürgeciler çarşısının önünde ve bir seyyar satıcının yanında yapıyordum. Satıcının, sakalı, makyajı, kılığı ve kıyafeti ile her halinden İslam’ı dinin ötesinde bir yaşam tarzı olarak kabul etmiş bir insan olduğu belliydi. Konuşmalarım ağır AKP eleştirisi içerdiğinden satıcının bana tepki göstereceğini sandım. Ama gelişmeler tahmin ettiğim gibi olmadı. IRIB televizyonuna canlı yayında söylediklerimi önce başı ile tasvip ettiğini gösterdi daha sonra onayını sözleri ile ifade etmeye başladı sonunda bana hayır duaları etti. Hatta konuşmam sırasında “ Halk bu duruma ne diyor? “ sorusuna “ Bakın yanımda gerçek bir Müslüman var ve muhtemelen ayrı siyasi görüşleri temsil ediyoruz ama şu anda yaptığım açıklamaların hepsine yürekten katılıyor “ dedim.

Telefonu kapatınca seyyar satıcı amcaya sordum “ Sen kimsin? “ diye. Bana cevaben “ Milli Görüşçü olduğu, işbirlikçi asla olmadığını, bunlara ( AKP ) beddua ettiğini ve söylediklerinin hepsinin arkasındayım “ dedi.

Ülkemizin felakete koşar adım gidişini durdurabileceğimize ve esir olan Türk Silahlı Kuvvetleri’ni kurtarabileceğimize olan inancım iyice perçinlendi, saygılar sunarım.

Türker Ertürk

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...