Baba Amr bölgesinde yoğunlaşan direnişin bastırılmasından sonra ABD’nin Suriye’de, rejim değişikliğine yönelik hedefinden vaz geçtiği söylenebilir mi? Buna cevap verebilmek için mevcut durumun, gelişmelerin ve Suriye’de rejim değişikliği istenmesi gerekçelerinin analiz edilmesine ihtiyaç vardır.

Baba Amr’da yeniden kontrolün sağlanmasından sonra çok sayıda yabancı savaşçı yakalandı ve birçoğu da yakın olmasından da faydalanarak Lübnan’a kaçtı. Anlaşılan o ki, isyanın tetikleyici, itici ve örgütleyici esas gücünü bu yabancılar oluşturmaktadır. Operasyonlarda çok miktarda ağır silahlar, roketler, patlayıcı maddeler, suikast tüfekleri ve muhabere cihazları ele geçirilmiştir. İsyan direnişinin yoğun olduğu bölgede tüneller tespit edilmiştir. Bu tünellerin direnişi bir noktadan öbür noktaya kaydırmak, silah ve cephane transferi yapmak ve gerektiğinde kaçmak için kullanıldığı yakalanan isyancıların sorgusundan öğrenilmektedir.

İsyancıların komutanı Baba Amr’dan taktik icabı çekildiklerini söylüyor. İsyanın arkasında bulunan Batılı güçlerin en üst düzey yetkilileri isyancı komutanın bu açıklamasını teyit eder mahiyette konuşmalar yapıyorlar. Başta Başkan olmak üzere ABD yetkilileri hala Suriye’de rejim değişikliğinin şart olduğunu söylemektedirler. ABD Savunma Bakanı ‘’ Suriye’ye hükümetinin meşruiyetini kaybettiğini ve isyancılara 10 milyon dolar yardım edeceklerini…’’ ifade ediyor.

Geçtiğimiz günlerde Cumhuriyetçi senatör ve 2008’de Cumhuriyetçilerin başkan adayı olan John McCain ‘’ Başer Esad yönetiminin iktidardan uzaklaştırılmasını zorlamak için Suriye’ye hava saldırısının hemen başlatılmasını, ABD’nin BM kararına ihtiyacı olmadığını 1999’da Kosova’daki gibi tarihi örneklerin BM yetkisinden daha önemli olduğunu ‘’ açıklamıştır.

Suriye’de rejim değişikliğine yönelik müdahale yapılmak ve ülke etnik, dinsel ve mezhepsel temelde bölünmek zorundadır. Çünkü:

1. Suriye Filistin davasının ve Filistinlilerin en büyük savunucusudur. Suriye bölünürse Filistin sorunu İsrail’in istediği şekilde halledilir. Filistin Kurtuluş Örgütü ( FKÖ ) Siyasi Daire Başkanı Faruk El Kaddumi ‘’ Hiçbir Arap devleti Filistin’deki direnişi Suriye kadar desteklememiştir. ‘’ diyor, sanırım yeterince açık.

2. Suriye’de müdahale sonrası oluşacak kargaşa ve bölünme, halen işgal altında bulunan ve su kaynakları bakımından zengin olan Golan Tepeleri’nin İsrail tarafından deve edilmesini kolaylaştırır.

3. İran, Suriye, Lübnan-Hizbullah ve Filistin-Hamas birlikteliği ile bunlara yakın duran Irak’ın oluşturduğu dayanışma emperyalizmin bölge çıkarlarına ve körfezin çağdışı işbirlikçi yönetimlerine tehdittir. Suriye’ye vurulacak darbe bu dayanışmaya çok büyük sekte vurur.

4. ‘’ Mısır’sız savaş, Suriye’siz barış olmaz ‘’ diye, gerçeğin ta kendisini ifade eden bir söz vardır. Eğer Suriye bölünürse İsrail Filistinlileri yok sayan kendi kafasına uygun bir barışı kolayca elde edebilir.

5. İran’a er veya geç rejim değişikliğine yönelik olarak müdahale edilecektir. Suriye’ye müdahale bölgeyi kaosa sürükler ve bu toz duman arasında İran’a müdahalenin şartları kolaylaşabilir. Ayrıca Suriye’ye ‘’ insani amaçlarla ‘’ yapılan müdahale İran’ı tetikleyebilir buda ‘’ bir taş ile iki kuş ‘’ misali İran’a saldırının gerekçesi ( casus belli ) olur.

6. İran’a saldırı öncesinde Suriye’ye saldırmak ve saf dışı etmek aynı zamanda bir askeri zorunluluktur. Suriye’nin Şam güneyinde bulunan elektronik dinleme ve keşif sistemleri ile Lübnan dağlarının Suriye tarafında Sannine’de bulunan radar Ruslar tarafından modernize edilmiştir. Bu işlem Rus uçak gemisi Amiral Kuznetsov’un Tartus liman ziyareti sırasında yapılmıştır. Her iki tesisin birbirleriyle ve İran ile link irtibatı kurulmuştur. Tesisler İsrail, Doğu Akdeniz ve Basra Körfezi’nden Suriye ve İran’a yönelik hava saldırılarında erken ihbar sağlamaktadır. İran’a saldırı öncesinde mutlaka yok edilmelidir.

7. Bölgede ikinci bir İsrail olarak yaratılmak istenen ‘’ Kürt Devletinin ‘’ bir parçası Suriye’dedir. Suriye’ye müdahale ve bölünme bu nedenle de ihtiyaçtır.

Görünen o ki Suriye’de rejim değişikliğine yönelik askeri müdahale hedefinde bir değişiklik yoktur. Suriye’ye karşı kısmen örtülü kısmen açık savaş tüm hızıyla sürmektedir. Bu savaşta ülkemiz toprakları Suriye’ye yönelik gizliliğe bile ihtiyaç duymadan çok açık olarak kullanılmaktadır.

Suriye’ye Türkiye olmadan, Türkiye’nin aktif desteği sağlanmadan müdahale mümkün gözükmemektedir. Savaşın engellenmesi için iki yol vardı/vardır. Birincisi bölge ülkeleri olan Türkiye, İran, Suriye ve Irak’ın dayanışmasıdır. Türkiye gizli işgal altında olduğundan ve rejim değişikliği yolunda epey mesafe kat ettiğinden bunun yolu emperyalizmin başarılı öngörüsü ile kesilmiştir. İkinci yol bölgesel güç olan Rusya’dır

Evet, Çin ve Rusya, askeri, ekonomik ve siyasi olarak verdikleri desteklerle savaşı ve müdahaleyi engellemeye çalışmaktadır. Hatta bu iki ülke müdahalenin meşruiyetini sağlayacak kararları BM’de veto etmektedir. Fakat bu yetmez. Özellikle Rusya bu konuda savaşı dahi göze alabileceğini ve kararlılığını göstermek zorundadır.

Yoksa ABD kararlıdır. Rusya ve Çin’in muhalefetine rağmen bir oldubitti yaratarak ve işbirlikçilerini devreye sokarak müdahale edecektir. Sadece zamanlama ve yöntemi konusunda şüpheler vardır.

Saygılar sunarım.

Türker Ertürk

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...