Nedir Vardiya?

Gemilerde liman ve seyir hizmetlerinin kesiksiz sürdürülebilmesi için gemi personeli tarafından zamana bağlı olarak dönüşümlü yapılan görevdir. Nöbetten daha farklı bir anlamı vardır.

Vardiya kelimesi, Latin kökenli olup en az 2000 yıllık geçmişi olan ve son bin yılda da ona Türk Denizcisinin kendi diliyle ve kültürü ile katkı yaptığı Akdeniz ve çevresinde gelişen Gemici Dilinin bir ürünüdür.

Arapça kökenli olmasına rağmen tüm dünya denizciliğinde Amiral diye bir kavram var ise bu Türk Denizcisi sayesindedir. Eğer hala Fransız Donanmasında resmi olmayan söylem biçiminde gemi komutanlarına paşa deniyorsa bu Akdeniz’i bir Türk Gölü haline getiren ve Toulon’u bir kışlak limanı olarak kullanan Büyük Türk Amirali Barbaros Hayrettin nedeniyledir.

Demek ki vardiya kelimesi Türk Denizcisi ile dilimize kazandırılmış ve kısmen sanayileşme yolunda olan ülkemizde sürekli, kesintisiz ve dönüşümlü çalışma biçiminin bir ifadesi olarak yaşamımıza girmiştir.

Gelelim yazımızın konusuna.

Vardiya Kimde?

Biliyorsunuz halen Türkiye Cumhuriyetini dönüştürmek için Gülsuyu Darbe sürecini yaşamaktayız.

Çünkü emperyalizmin ülkemiz ve ülkemizi de içine alan bölgemiz için yaptığı Büyük Ortadoğu Projesine tapusu Lozan olan, Türk Devrimleri ile şekillenen, laik, demokratik, üniter bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti engeldir.

O zaman bu projenin her safhada gerçekleşmesine engel olan Türkiye Cumhuriyeti dönüştürülmeli gerekiyorsa bazı parçalar koparılarak ufaltılmalıdır.

İşte bu nedenle kurumlarına ve en başta Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı operasyonlar icra edilmektedir. Bu operasyonlar sonucu ne yazık ki her geçen gün daha artan miktarda Kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri Personeli tutsak edilmektedir.

Fakat yaşam zor ve acıda olsa devam etmektedir. İşte bu nedenle bu tutsak kahramanların, yurtsever eşleri, kızları, oğulları, yakınları ve arkadaşları bir araya gelerek Vardiya Bizde demişler ve bu haksızlığa ve zulme son verebilmek için güçlerini birleştirerek ortak bir gaye etrafında çalışmaya başlamışlardır.

Bu platformun çalışmalarının bir ürünü olan ve geçtiğimiz cumartesi günü Galatasaray-Taksim arasında yapılan yürüyüşe bende eşimle birlikte katıldım.

Niye mi katıldım?

Çünkü onların haksızlığa uğradığını, sahipsiz kaldıklarını, başlarına gelenlerin ben dahil herkesin başına gelebileceğine inandığım için katıldım. Eğer onların suçlu olduğuna milyonda bir oranında şüphe etsem asla katılmazdım.

Vardiya Bizde Platformunun da esas amacı Silivri ve Hasdal’da yatan yakınlarının suçsuz olduklarını, bir tertibe kurban gittiklerini geniş halk yığınlarına anlatabilmekti.

Yürüyüş sırasında marşlar söylediler, çeşitli sloganlar attılar ve isteklerini dile getirdiler. Bu isteklerinden bir tanesini sizle paylaşmak istiyorum.

Ne mi istiyorlar?

Yargılamanın televizyonlardan verilmesini istiyorlar.

Size soruyorum suçluluğu konusunda en ufak şüphesi olan böyle bir istekte bulunur mu? Kapalı kapılar arkasında bir yargılama ister değil mi?

Örneğin YİMPAŞ ve Deniz Feneri davası sanıklarının böyle bir talepte bulunduğunu işittiniz mi? Hatta gizlilik kararı var değil mi? Niçin?

Peki, niye Vardiya Bizde Platformu 50 bin imza topladı ve duruşmaların yayınlanmasını istiyor? Niye duruşmalar sizce Tekirdağ’da pardon Silivri’de?Ne diyorsunuz gözlerden bir şeyler mi kaçırıyorlar? “Bu siyasallaşan yargıya güvenmiyorum”. Ben demiyorum, baro başkanları diyor.

Bu nedenle Vardiya Bizde Platformuna destek vermeliyiz. Hatta bir internet siteleri var, vaktiniz olursa bir bakın, inandırıcı bulmaz iseniz unutun gitsin. www.vardiyabizdeplatformu.com

Bakınız Tolstoy ne diyor? “Kötüler kendilerine tahammül edildikçe daha çok azarlar”

Yaşam nedir biliyor musunuz? Yaşam bir başkaldırıştır. Bu baş kaldırış kah yaşam koşullarınadır. Kah zulme, zalime, firavunadır. Haklısınız bende zaman zaman ailem nedeniyle insani bir duygu olan korkuyu hissetmiyor değilim. Bu hoyratça yapılanları, sehvenleri, İstanbul’un işgal yıllarında bile yaşadıklarımıza rahmet okutan uygulamaları.

Size iki gün önce Bahriye mektebinde hocam olan değerli bir büyüğümden aldığım mektubun bir bölümünü nakletmek istiyorum.

“Bunca yıl hiçbir maddi kazanç elde etmeden, daima şeref ve sevgi arayarak, gayretler sarf etmeyi hedef edindim. Bu gün geldiğim noktada durum değerlendirmeleri, sizleri ve öncelikle sizi gördükten sonra bir mutluluk hissine dönüşmektedir. Ne mutlu bana ki bugün siz ve az da olsa diğerleri benim hocalığımı yaptığım sınıflardan geçtiler diyebiliyorum. Bu mutluluğu bana yaşatmanız aslında dinen de en büyük sevaptır. Sizi alnınızdan bile öperken çekinirim böyle adama yanaşabildiğim için.”

Sevgili Hocam mektubunun sonuna bir not ilave etmiş.

NOT; Hocam Muammer Aksoy’un bize devamlı tekrarladığı bir sözü vardır. “Korkak her gün ölür cesur ise bir kere” ve hocam hocasının bu sözüne bir ilave yapıyor “Her şey dünyada kalır fanidir. Şeref ise bakidir. Hiçbir zaman kaybolmaz ve kaybedilmez.”

Bende hocamın ellerinden öpüyorum. Hocamın hocasına ise minnet duygularımla Allahtan Rahmet diliyorum. Rahmetli anam ve babamdan sonra hocalarımın da hayır duasını aldım ya artık gözüm açık gitmem.

Yazıma son verirken Vardiya Bizde Platformuna engin denizler, adaletli rüzgarlar ve baht açıklığı diliyorum.

Saygılar sunarım.

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...