Türk Milliyetçileri Ne Dedi
Geçtiğimiz Pazar ve Pazartesi günleri (5-6 Şubat 2017); iki konferansta konuşmacı olmak üzere, Bursa’daydım. Birincisi, pazar günü Son Kale İlk ve Son Adım Atatürk Derneği’nin, ikincisi ise, pazartesi günü Memleket Sevdalıları Derneği’nin düzenlediği organizasyonlardı.

Her iki konferansta da; 18 maddelik anayasa değişiklik teklifinin ne olup ne olmadığını, halk oyu ile onaylanırsa ülkemizi bekleyen tehlikeleri ve yaşayacağımız felaketleri, ayrıntılarıyla anlatmaya çalıştık. Ayrıca; halkımızın çocuklarına, torunlarına, ülkemizin ve toplumumuzun geleceğine sahip çıkabilmesi için bu değişikliğe mutlaka “Hayır” cevabını vererek, dur demesi gerektiğini izah ettik.

Faşizmin En Kötüsü

Esasında bu değişiklik; yanılmayan, aldatılmayan, her şeyi bilen ve öngören “Tek Adam” varsayımı üzerine inşa edilen, halkı ve devleti peşinden gelmeye mecbur eden bir “Diktatörlük” rejimini oluşturuyordu.

Bu rejimin bizi İslami faşizme getireceği çok açıktır. Bu faşizm, 1930’ların ve 1940’ların faşizmini bile gölgede bırakır, şüpheniz bile olmasın. Bakınız, Arap Dünyasının yaşayan en büyük şairi olan ve Adonis takma adıyla yazan Ali Ahmet Said Eşber; “Faşizmin en kötüsü, dini faşizmdir” diyor ve ekliyor “AKP, Türkiye’de Müslüman Kardeşler (İhvan) zihniyetini temsil ediyor ve kurumları bir bir yok ediyor”. Şair Eşber; çözüm olarak laikliği, bireysel hak ve özgürlükleri gösteriyor.

“Hayır” Kolay, “Evet” Zor!

“Hayır”ın arkasını dolduracak binlerce gerekçe; hem bilimsel olarak, hem de tarihin içinde yaşanmış ve ibret alınması gereken örnekler olarak verilebiliyordu. Bu nedenle; niçin “Hayır” denmesi gerektiğini anlatmak çok kolaydı.

“Evet”i anlatmaksa zor, hatta imkansızdı. Çünkü; “Evet”in arkasını dolduracak, ahlaki olacak, bilimsellikten ve demokrasiden nasibini alacak bir tek gerekçe bile sayılamaz. O zaman yapılması gereken; baskı, yıldırma, demagoji, din istismarı, kaosu tırmandırma yöntemleri ile tartışmaları halkın gözünden kaçırmak olacak. Evet, şimdi bunu yapıyorlar. Hatta bu yüzden, aynen Suriye’den Türkiye’ye füze atmak ve savaş çıkarmak zihniyetinde olduğu gibi; “Evet”e halkı mecbur edebilmek için, terörü kasti olarak tırmandırabilirler!

Cumhuriyetçi Birliktelik

Bursa-Nilüfer’deki pazar günkü konferansımıza CHP Milletvekili Dr. Ceyhun İrgil de dinleyici olarak katıldı, sonrasında CHP’nin anayasa değişiklik teklifine niçin “Hayır” dediği konusunda katkı yaptı.

Konferans sonrasında, çok güzel bir şey oldu. Ben, CHP Milletvekili İrgil ve bazı konferans katılımcıları, aynı günün akşamında Bursa’nın başka bir yerinde yapılan MHP Milletvekili Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın konuşmasına hep beraber katıldık.

Altını İmzalarım

Özdağ, konuşmasında anayasa değişiklik teklifine niçin “Hayır” denmesi gerektiğini, bilimsel olarak çok güzel anlattı. Hatta; “İktidar ‘Evet’i çıkarabilmek için, kontrollü bir kaosu bizzat yaratabilir” değerlendirmesinde bulundu. Ümit Özdağ’ın konuşmasındaki tüm söylediklerinin altını, tereddüt etmeden imzalarım.

Özdağ’ın konuştuğu salon, tıka basa doluydu. Salona şöyle bir göz attım; her görüşten insan olsa da ağırlıklı olarak MHP’liler ve Ülkücüler vardı. Salonda, ayrıca çok sayıda genç de vardı. Sağ olsunlar, bizi de (Ben ve CHP Milletvekili İrgil) anons ettiler ve bu büyük topluluğa konuşma yapmamıza imkan sağladılar.

Her Türlü Melaneti Yapabilirler

Salondaki heyecan ve coşku görülmeye değerdi. Burada gördüğüm Türk Milliyetçileri; hem anayasa değişikliğine, hem de Devlet Bahçeli’ye “Hayır” diyorlar. Görünen o ki; Devlet Bahçeli, referandumdan çıkacak “Hayır”la birlikte, hayatımızdan çıkacak ve siyasi tarihimizin ihanet kokan karanlık sayfalarındaki müstesna yerini alacaktır.

Bursa dahil, bugüne kadar edindiğim izlenimim ve araştırmalarıma göre; referandum bugün yapılsa, sonuç kesinlikle “Hayır” çıkar. İktidar, bunun bilincinde! Bu nedenle; önümüzdeki süreçte her türlü melanet dahil olmak üzere, halka “Evet” dedirtmek için her şeyi yapacaklar. Savaş, terör ve provokasyonlar da işin içinde olmak üzere!

Uyanık Olmalıyız

“Hayır” için çalışmalıyız ama uyanık olmalıyız. Kışkırtmalara gelmemeliyiz. 2010’da yapılan referandumdan bugüne kadar yaklaşık 7 yıl geçti, köprülerin altından çok sular aktı, takke düştü, kel göründü. Kimin hırsız, işbirlikçi, terör destekçisi ve FETÖ’cü olduğu belli oldu. Kontrollü darbenin de artık, her geçen gün insanlarımız daha çok farkına varıyor.

Bursa’da umut verici olarak gördüğüm diğer bir gelişme ise; insanların sadece “Hayır” demeyip, toplumun geniş kesimlerinde “Hayır” denmesi için farkındalık yaratma peşinde ve adeta seferberlik durumuna geçmiş olmalarıydı. Bu amaçla, beni Bursa’nın köylerinde ve ilçelerinde yaşayan insanlarımızla buluşturabilmek için planlama yaptılar ve söz de aldılar.

Türker Ertürk

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...