Aslında her şey; Robert Stephan Ford’un Ocak 2011’de, Şam’a Büyükelçi olarak atanması ile başladı. Ford, sıradan bir diplomat değildi. 1980’li yıllarda ABD’nin Honduras Büyükelçisi olarak, komşu ülke Nikaragua’da solcu Sandinista yönetimini devirebilmek için iç savaş operasyonunu yöneten, daha sonra 2004’de Irak’ta işgale karşı direnişi kırmak için Bağdat’a Büyükelçi olarak gönderilen John Negroponte’nin yanında yetişmişti. Ford göreve başladıktan tam 3 ay sonra, Mart 2011’de Suriye’de olaylar başladı.

Bugün itibarıyla; Suriye’de davam eden dış destekli iç savaş, 2,5 yılını doldurmuştur. Halen Suriye’ye, ABD tarafından örtülü olarak müdahale edilmektedir.

Suriye’de şu ana kadar 110 bin insan yaşamını kaybetmiş, bunun 4 mislisi sakat kalmış ve üretimden düşmüş, 4,5 milyon insan yerini ve yurdunu terk ederek başka bölgelere göç etmiş, 500 bini Türkiye’de olmak üzere 2,5 milyon insan, yurtdışında gitmiş ve mülteci durumuna düşmüştür. Ayrıca; ülkede taş taş üstünde kalmamış, alt yapı büyük oranda tahrip olmuş, bankacılık ve ticaret durmuştur. Ekonomik yaptırımların, fakirleşmenin, ülke içindeki demografik hareketliliğin ve savaşın getirdiği kan, kin ve gözyaşı ortamının etkisiyle, Suriye’de beraber yaşamanın koşulları her geçen gün ortadan kalkmaktadır.

Müdahaleyi kessin, Suriye’de savaş durur

ABD, halen Suriye’ye karşı maşaları aracılığı ile (Ülkemiz de buna dahildir) devam ettirdiği örtülü müdahaleyi kessin, Suriye’de savaş yüzde 90 oranında durur.

Bu müdahaleye rağmen, Suriye dayanmaktadır. Bunda; ülkelerini kahramanca savunmalarının yanında, kapalı ekonomiye sahip olmaları, Rusya, Çin, İran ve Lübnan Hizbullah’ından aldıkları güçlü desteğin payı çok büyüktür.

Suriye yönetiminin güçlü bir direniş göstermesi üzerine, ABD bu ülkeye karşı açık olarak askeri müdahale seçeneğini devreye sokmak istedi! Ama bir sorun vardı, çünkü bu müdahale için Birleşmiş Milletler (BM)’den yetki alınamıyordu. Rusya ve Çin, BM Güvenlik Konseyi’nde Suriye karar tasarılarını veto ediyor ve askeri harekat için yetki vermiyordu.

İsrail’in ve Yahudi Lobisi‘nin baskısının da etkisi ile bu sefer ABD; Suriye’ye karşı yalnız veya kısıtlı koalisyon güçleri ile müdahaleyi etmeyi düşündü. Bu müdahaleye gerekçe olması için de “Esad’ın halkına karşı kimyasal silah kullanması kırmızı çizgimizdir” açıklaması yapıldı. Bu açıklamanın, muhtemel bir Amerikan müdahalesi için bahane olduğu çok açıktı.

Beklenen fırsat doğdu

Beklenen fırsat, 21 Ağustos’ta Şam yakınlarında Doğu Guta’da doğdu. Kimyasal silah saldırısı sonucunda, yaklaşık üçte biri çocuk olmak üzere, 1400 insan öldürülmüştü. BM Kimyasal Silah Denetçileri bölgeye gönderildi ve olay doğrulandı ama saldırının kim tarafından yapıldığı belirlenemedi. Ama ABD kararını verdi “Sorumlu Beşar Esad’dı”

Tam ABD müdahalesi geliyor derken, Rusya’nın diplomatik girişimi imdada yetişti ve Suriye’nin elindeki kimyasal silah stoklarının atıcılarla beraber tamamının imha edilmesi karşılığında, müdahale tehlikesi şimdilik atlatıldı.

Suriye’de bulunan kimyasal silahların imhası konusunda anlaşılmış olması; Amerika’nın bölgeye ve Suriye’ye yönelik hedeflerinde değişiklik yaptığı anlamına gelmemektedir. Şu anda bile, Suriye’ye yönelik örtülü müdahale devam etmektedir.

ABD’nin Suriye’ye müdahale edememesinin asıl nedeni, meşruiyettir. Bu meşruiyet; hem hukuken yoktur, hem de dünya ve Amerikan kamuoyu bu müdahaleye çok büyük oranda karşıdır. Ayrıca; Suriye’nin kimyasal silah kullandığına dair inandırıcı kanıtlar bulunamamıştır.

ABD ve İsrail, bir taşla iki kuş vurdu!

Suriye’nin kimyasal silahlardan arındırılması konusunda yapılan anlaşma ile; ABD ve İsrail bir taşla iki kuş vurmuştur. Birincisi; Suriye kimyasal silahlardan arındırılacaktır. Suriye’ye karşı muhtemel bir müdahalede bu silahların varlığı ve İsrail’e karşı kullanılma tehdidi, müdahale kararının kolayca alınmasına engel oluyordu. Şimdi, Suriye bu avantajını kaybedecektir. Halbuki Suriye’nin düşmanı durumunda olan ve müdahalenin hararetli savunucusu İsrail, aynı silahlara kat kat fazlası ile sahiptir. İkincisi ise; ABD olmayan, hayali bir meşruiyete (Kırmızı çizgisinin ihlali) haklılık kazandırmıştır. Bunun anlamı; ABD ileride Suriye’ye karşı başka kırmızı çizgiler koyup, müdahale bahanesi yaratabilir.

Anımsarsanız; İkinci Körfez Savaşı (20 Mart) öncesinde ABD, Irak’ta kitle imha silahları olduğunu iddia etti, Saddam da müdahaleyi engellemek için her yerini açtı, istediklerini yaptı ama yine savaşı önleyemedi. Hatta ABD bir şeyler bulunamayınca “Irak’ta kitle imha silahlarının BM denetçilerinden gizlendiğini ve nükleer silaha sahip olma peşinde koştuklarını” söyledi ve sonunda savaş başladı. Çünkü; hepsi bahane idi, Büyük Ortadoğu Projesi için Irak’a müdahale edilmesi planlanmıştı.

Saygılar sunarım.

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...