Okurlarımız bilirler; biz bu köşeden, fırsat buldukça yaptığımız çalışmaları da özetlemeye çalışıyoruz. Geçtiğimiz günlerde, Bağdat Caddesi Forumu’nun davetlisi olarak Göztepe 60.Yıl Parkı’nda, daha sonra Milli Merkez’lerin örgütlenmesi kapsamında Kağıthane ve Avcılar’da, en son olarak da geçtiğimiz Pazar Silivri Direniş Çadırında düzenlenen faaliyetlere, konuşmacı olarak katıldık.

Buralarda; Türkiye’nin, emperyalist planların kurguladığı şekilde, bölünmeye ve parçalanmaya doğru koşar adım gittiğini, rejim değişikliği rotasında seyrettiğini, hukukun ve adaletin ayaklar altında olduğunu örnekleri ile anlatmaya çalıştık. Sadece durum tespiti yapmadık, kötü gidişi durdurmak için neler yapılması gerektiğini de ifade ettik ve etmeye çalışıyoruz.

Tüm çözüm önerilerimiz demokratiktir, sandıktan çıkmayı hedefler, halka güvenir, uzun soluklu mücadeleye taliptir, sağcısından solcusuna, milliyetçisinden mütedeyyin insanımıza kadar Milli olan, Atatürk’te birleşen herkesi kucaklamayı planlar. Çünkü sorun; Erdoğan ve AKP değildir! Hatta Cemaat de değildir! Sorun; ülkemizin güvenliğini ve çıkarlarını yok sayan ve yalnızca kendi menfaatlerini gözeten, emperyalizmin planlarıdır.

Uzlaşma kültürümüz yok gibi!

Emperyalizmle mücadele edebilmek, planını yok sayabilmek veya ülkemizin lehine olarak planını revize ettirebilmek için en büyük silahımız; vatan sevgimiz ve birleşebilme gücümüzdür. Eğer kişisel çıkarlarımızdan özveride bulunmaz, eskiden gelen husumetlerimizi ve koşullanmalarımızı sürdürmeye devam eder ve ideolojilerimizi bir kenara bırakamaz isek, ülkemiz göz göre göre elimizden kayar gider, bizde baka kalırız.

Ne yazık ki; toplumumuzda uzlaşma kültürü çok az, belki de yok gibi! Demokrasimizi istediğimiz gibi veya uluslararası kıstaslara göre arzu edilen seviyeye bir türlü çıkaramama nedenlerinin en başında, bu uzlaşma kültürüne yeterince sahip olmamamız gelmektedir.

Bakınız; İsrail’de de partiler, örgütler, kurumlar ve insanlar birbirini yer. Bu ülkede de komünisti, solcusu, sağcısı, Ortodoks Yahudi’si (Şeriatçı) devamlı itişip kakışır ama, ortak sorun veya tehdit karşısında derhal uzlaşır ve bir araya gelirler. İsrail’de hiçbir grubun aklına; fikren ve dünya görüşü olarak anlaşamadığı diğer grubu, dış dinamiklerin yardımıyla alt etmek ve arkadan hançerlemek gelmez.

Eğer bugün ülkemiz için yaşamsal önemde olan ortak tehdit karşısında birleşemez ve meleklerin kaç kanatlı olduğu konusunda tartışmaya devam edersek; İstanbul yine el değiştirecek bilginiz olsun!

Hukuksuzluk mesaj vermek için

Silivri zindanının kıyısında, bu duygularla konuştum. Bu ülkenin Genelkurmay Başkanı’nın zindanda olması kepazeliktir! Bu duruma sessiz kalmak, kepazeliğe ortaklıktır! Silivri duvarlarının arkasında; siyasetçilerimiz, aydınlarımız, bilim insanlarımız, kahraman askerlerimiz ve yurtseverlerimiz esir edilmişlerdir. Niçin mi? Türkiye’de rejim değişikliği yapabilmek için! Göstere göstere hukuksuzluk toplumun geri kalanına mesaj vermek içindir: “Burada yatan suçlu olduğu için değil, muhalif olduğu için içeride. Eğer bu sürece direnirsen, senin de başına bu gelecek, suç muç, delil melil hiç önemli değil”

Ya denizcilerimize ve Türk Deniz Kuvvetleri’ne karşı yapılan düşmanlığa ne demeli? Bunun iki nedeni var: Birincisi, emperyalist planının önünü açmak için yapılan operasyonların ortaçağ karanlığının temsilcisi olan tetikçileri, Aydınlanma Devrimlerinin zirvesini temsil edenlere baş düşman. İkincisi ise; denizciler ulusal menfaatler peşinde çok koşup, emperyalizmin ayağına çok bastılar.

Sevgili okurlar; 932 yıllık Türk denizcilik tarihinde (Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti), nitelikli insan gücü başta olmak üzere her bakımdan bir zirve göstermek gerekirse, Cumhuriyet dönemimizi ve bu birikim semeresini verdiği özellikle son 30 yılı, başköşeye koymak gerekir.

Hint Okyanusu’nda yoktuk!

Osmanlı’nın en güçlü olduğu dönemde bile, denizciliğimiz Hint Okyanusu’nda yoktu! Bugün ancak 11 milyon nüfusu olan, o günkü küçücük Portekiz’in denizcisi 16. Yüzyılda Ümit Burnu’nu dolaşarak 15 bin milden geliyordu ve Osmanlı Denizcisinin Kızıldeniz’den 100 mil dışarıya kafasını çıkarmasına müsaade etmiyordu. Bugün Portekiz’den 6 bin mil uzaklıkta, 8,5 milyon km² yüzölçümü ve 200 milyon nüfusu olan Brezilya Portekizce konuşuyorsa, bunun nedeni Portekiz Denizcisidir.

Denizcilik; akıl, bilgi, bilim ve nitelikli insan gücü işidir. Kitab-ı Bahriye’nin yazarı, dünyaca ünlü haritaların çizeri ve üstün nitelikli denizcimiz Piri Reis, Basra Valisi’ne avanta vermediği için hakkında zamanın padişahına olumsuz rapor verilir ve 1554’de Kanuni Sultan Süleyman’ın fermanı ile boynu vurularak idam edilir. Çünkü Osmanlı’da bilginin, birikimin ve nitelikli insanın zerre kadar önemi yoktur.

Türkiye Cumhuriyeti’nin denizcisini yaklaşık bin yıllık denizcilik tarihimiz içinde üstün kılan; Atatürk’ün önderliğinde yapılan Aydınlanma Devrimleri, laik okullarda eleştirel akla sahip, bilim egemen kafalı olarak yetiştirilen nesillerdir.

Bu hafta; konferans ve panel çalışmaları için Bodrum’da ve Trabzon’da olacağım.

Saygılar sunarım.

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...