Ülkemiz zıvanadan çıktı. Biliyorsunuz zıvana, yelkenli bir teknenin direğinin oturduğu yuvaya verilen addır. Eğer tekne, direği zıvanadan yani yuvadan çıkarsa, abuk sabuk hareketler yaparak oradan oraya sürüklenir ve kısa zaman içinde alabora olarak devrilir.

Emin olun şu anda ülkemiz de bu durumda. Yapılması gereken direği zıvanaya oturtmak ve bu duruma neden olan serdümeni yani başbakanı ivedi değiştirmektir.

Ülkemizde ne hoşgörü kaldı, ne sevgi. Toplum; açılımlarla etnik, inanan-inanmayan, laik-anti laik olarak hızla ayrışıyor, hukuk hızla daha fazla siyasallaştırılıyor. İşsizlik ve fukaralık almış başını gidiyor.

İktidar her geçen gün büyüyen yandaş ve yalaka basını ve devlet gücünü arkasına alarak; muhaliflerini içeri atıyor, diğerlerini de bağırarak ve korkutarak sindirmeye çalışıyor.

Bir taraftan birbirini bile tanımayan; işçisinden profesörüne, teğmeninden amiraline/generaline, yurtsever gazetecisinden ilerici bayanına kadar insanları terör örgütü kurmakla tutuklayıp, yıllarca içeride çürüteceksiniz fakat teröristleri devletin valisi ile, davul zurna ile karşılayacaksınız. Dünya terör örgütleri listesine girmiş teröristleri salıverecek ve halay çektireceksiniz.

Kanada’da oturan nedense bir türlü ifadesi alınamayan eşcinsel hahamın polisteki ses kaydından yola çıkacaksınız. İmzasız ihbar mektupları ve elektronik postaların yönlendirmeleriyle köşelerde bucaklarda CD, flash disk ve suikast krokileri ele geçireceksiniz.

Polis, Tğm. Mehmet Ali Çelebi’nin cep telefonuna teröristlerin telefon numaralarını yükleyecek buna da yanlışlık diyeceksiniz. Gerçi bu işlerin nasıl yapıldığını Sayın Hanefi Avcı bize kitabında anlattı ama onu da içeri attınız. Hem de kırk yılın sağcısını sol örgüt kurmaktan iyi mi!

Kim ödeyecek Tğm Faruk Akın, Tğm Sinan Efe Noyan’ın ve diğerlerinin kaybedilmiş yıllarını?

Bu yapılanlar hangi dini inanışa sığar?

Sizce bunlar normal mi?

Nedir bu bize dayattığınız yasakçı, hoşgörüsüz, sevgisiz, çıkarcı, kinci, bencil, vatan evlatlarını arkadan hançerleyen, insanların yaşam tarzına saldıran, annelik ve aşçılık dışında kadını yok sayan tavrınız.

Bu mu sizin İslam anlayışınız?

Sevgili Yurttaşlar, bu anlayış ithaldir, bu toprakların, Anadolu’nun malı değildir.

Gelin bakalım bu toprakların İslam anlayışı nedir?

Ne diyor Mevlana “Mesnevi”sinde?

İç mesneviyi şarap gibi kana kana,

Orada bulursun ancak bir mana

Peki, Sayın Başbakanımız ne diyor?

“Tıksırana kadar içiyorlar”

Yunus ne diyor?

Bir sakiden içtik şarap, arştan yüce meyhanesi

Ol sakinin mestleriyiz, canlar onun peymanesi (kadehi)

Sayın Başbakanımız ne diyor?

“Al ananı da git”

Mevlana ne diyor?

Gel, gel, ne olursan ol yine gel

İster kafir, ister Mecusi (Ataşe tapan), ister puta tapan ol, yine gel

İşte aradaki fark budur!

Biliyorsunuz biz Müslümanlar, her yıl Hac Bayramında içimizdeki şeytani duygulardan arınmak için Mekke ile Mina arasındaki bir tepede bulunan taştan sütun Camrat al AKABE’yi taşlamaktayız. Kibirli, cimri, bencil, paylaşmasını bilmeyen, hoşgörüsüz, sürekli kendi isteklerini, gururunu ve arzularını tatmin etmek isteyen, kendi rahatını ve kendi çıkarını düşünen bu şeytani duygularımızdan arınmak isteriz. İşte bu taşlamada bu isteğimizin dini törensel ifadesidir. Fakat bu şeytani duygulardan gerçekten arınmak için taşlamanın dışında da yapmamız gerekenler vardır.

Peki, eğer ülkemizde bu şeytani duygular ve bazılarını belirttiğimiz bu kötülükler egemen olmuşsa ne yapmalıyız?

Yapılması gereken, bu kötülüklerin kaynağının taşlanmasıdır. Burada kastettiğimiz taşlama iktidara taş alıp atmak anlamında değildir. Burada muradımız her planda ve alanda demokratik haklarımızın kullanılarak iktidara yanlış yolda olduklarını anımsatmak ve seçimlere çok az kaldığından hareketle; etrafımızı aydınlatmak, seçim zamanında seçim bölgemizde bulunarak, oyumuzu kötülüklere hayır diyerek kullanmaktır.

Seçimlerin ülkemiz için hayırlı olması dileklerimle,

Saygılar sunarım.

Türker Ertürk

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...