Nazi Almanya’sı Avrupa’nın büyük bir bölümünü, Balkanların tümünü ele geçirmiş ve Rus topraklarında Volgagrad’a kadar ilerlemişti. Büyük Savaş’ın (1914-1918) ve Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın facialarını henüz unutmamış olan Türk halkı yeni bir savaş felaketine hiç hazır değildi. Bıçak sırtı bir tarafsızlık politikası ile Türkiye savaş dışında kalmayı başarmıştı ama sınırlarının dışında 3 yıldır bütün hızıyla devam eden savaşın sıkıntılarını ziyadesi ile çekiyordu.

Cephelerde kazandıkları zaferleri arkasına alan Alman propagandası radyo ve basın yoluyla Türkiye’yi tarafsızlıktan ayırmaya uğraşıyordu. Amerikalılar, İngilizler ve Fransızlar ise bu propagandaya kendi örgütleriyle karşı koymaya çalışıyorlardı. Türkiye adeta karşılıklı propagandanın savaş alanı haline gelmişti.

Türkler için!

Amerika’dan Türkiye’ye yönelik radyo yayınları yeni başlamıştı. Bu yayınların Türkçe bölümünde çalışan Türk asıllı Amerikalılar yayınların Türkiye’de dinlenmesi için Amerikanvari yenilikler peşinde koşuyorlardı.

İşte o günlerde Anadolu Ajansı’nın New York’dan gönderdiği bir haber gündeme düştü. Haberde 5 Aralık 1942’de Şarlo’nun Türk halkına hitaben konuşma yapacağı ve Türk-Amerikan dostluğundan bahsedeceği bildirildi. Dünyanın büyük güldürü ustası ve sinema artisti Şarlo ilk defa Türkler için radyo programı yapacaktı.

O güne kadar radyodan uzak durmuş olan Şarlo’nun Türk-Amerikan dostluğundan bahsetmek için radyoda konuşmaya karar vermesinin nedeni acaba ne olabilirdi?

Nasreddin Hoca

“Altına hücum” ve Hitler’in alaya alındığı “Büyük Diktatör” filmleri ile ünlü oyuncu tercüman aracılığı ile yaptığı radyo programında “Türkiye’deki dostlarınıza ve sizi sevenlere söyleyecek bir şeyiniz var mı?” sorusuna “Her şeyden önce Türkiye’deki dostlarıma selamlarımı göndermek isterim. Türkiye’yi ilk fırsatta mutlaka ziyaret etmek isterim” dedi.

Radyo programını sunan spikerin “Türkiye’deki dostlarınıza başka bir şey anlatmak istemesiniz?” sorusuna ise güldürü ustası “Evet, onlara bir hikaye anlatmak istiyorum” dedi ve anlattı. Şarlo’nun Türklere anlattığı, Türkiye’de yediden yetmişe herkesin çok iyi tanıdığı ve bildiği bir Nasreddin Hoca hikayesiydi.

Şarlo’nun radyo programı, arkasından yazılı basında bu konuda çıkan yazı ve karikatürler, Almanları gerçekten kızdırdı. Hatta zamanın Vatan Gazetesi bunun üzerine kapatıldı bile!

Psikolojik Harekat

Özetle söylemek gerekirse; Şarlo ve Nasreddin Hoca, Türkiye karşı sürdürülen psikolojik harekatın malzemesi olmuşlardı. Şarlo bu olayı yaşamının ileri safhalarında hiç anımsamak istemedi.

Londra’nın fakir bölgelerinden birinde doğup (16 Nisan 1889) büyüyen Charlie Chaplin, 1913’de gittiği ABD’de sinemaya başladı. Asıl adı Charles Spencer Chaplin olmasına rağmen yarattığı “Şarlo” (Charlot) karakteri ile özdeşleşti ve öyle anıldı.

Bol pantolonlu, melon şapkalı, büyük ayakkabılı, sürekli bastonunu çeviren ve sakar hareketleri ile komik mizansenler oluşturan Şarlo, tüm dünyada meşhur oldu.

Komünistlikle suçlandı

Yarattığı Şarlo tiplemesi ile filmlerinin gösterildiği her ülkede hayranlık toplamasına rağmen, ABD vatandaşlığını reddetmesi üzerine bu ülkede kendisine yönelik başlatılan karalama kampanyasına maruz kaldı. Ayrıca The Immigrant (Göçmen) filminde, Amerikalı devlet memurunu tekmelediği sahne ve The Gold Rush (Altına Hücum) filmindeki bazı sahnelerin komünizm propagandası olarak yorumlanması nedenleri ile, Chaplin’in ABD’ye girmesi yasaklandı. Bunun üzerine; karısı ve çocukları ile birlikte hayatının sonuna kadar yaşayacağı İsviçre’ye yerleşti. Ancak; 1972 yılında Oskar ödülünü almak için, yıllar sonra ABD’ye geldi

Dünyaca ünlü sanatçı Charlie Chaplin yani Şarlo, 36 yıl önce bugün (25 Aralık 1977), yaşama gözlerini yumdu. Toprağı bol olsun.

Saygılar sunarım.

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...