Geçtiğimiz Cumartesi günü yoğun bir gündemle Ankara’ya gittik ve ertesi günü Halk TV’de “Ruhat Mengi ile her açıdan” programına katılmak için gecesi tekrar İstanbul’a döndük. Ankara’daki programımızın ilki Mamak Askeri Cezaevi önünde yapılan Sessiz Çığlık eylemiydi.

Sessiz Çığlık ilk defa Mamak’ta yapılıyordu. Nedeni ise Dz.Kurmay Albay Murat Özenalp’in burada yaşamanı kaybetmiş olmasıydı. Ülkemize kurulan kumpas nedeniyle zindanlara atılan askerlere ve yurtseverlere sahip çıkıldığı ve Murat’ın şahadeti sırasında elinde bulunan sancağın devralındığı gösterilmek isteniyordu.

Eylem sırasında verilen söz üzerine ben de bir konuşma yaptım. Katılımcılardaki kızgınlığı, adaletin tecelli edeceği beklentisi için gösterdikleri sabrın tamamen tükendiğini ve isyan halinde olduklarını kolaylıkla gözlerinden görebiliyordum.

Savaşta acımak olmaz!

Bu köşeyi takip edenler bilir daha önce de defalarca yazdım. Bugün Türkiye’de dış destekli iç savaş var. Savaşta acımak olmaz. Murat’a da, Ali Tatar’a da acımadılar, bundan sonra da acımayacaklar. Hukuk bu savaşta emperyalizmin ve onun yerli işbirlikçilerinin ne yazık ki silahı haline gelmiştir. Ergenekon ve Balyoz gibi operasyonlar bu silahtan çıkan mermilerdir. Savaşın amacı Türkiye’yi emperyalizmin amaçlarına uygun olarak dönüştürmek, etnik ve mezhepsel ayrıştırmak, Lozan ile uygulama olanağı bulamayan Wilson Prensiplerini bölgemizde gerçekleştirmektir.

Ankara’da iştirak ettiğim ikinci faaliyet Anayasa Mahkemesi önünde başlatılan Adalet Nöbeti’ne katılmak oldu. Katılmasına katıldım ve destek verdim ama şunun altını çizmek isterim; Erdoğan liderliğindeki AKP iktidarı ve arkasındaki zihniyet iktidardan düşürülmediği müddetçe daha çok acılar çeker ve daha çok olmayan cephaneliğin cephanelik nöbetini tutarız.

Ankara’da katıldığımız son faaliyet Trabzon Vakfı’nda verdiğimiz “Gazi Alemdar Gemisi” konulu konferanstı. Konferansta özetle bir avuç deniz subayının ve yurtsever Karadenizlilerin Kurtuluş Savaşı’na verdiği desteği, mücadelesini ve Sovyet limanlarından Anadolu’ya taşınan 300 bin ton harp malzemesini ve bu mücadele içinde Alemdar’ın rolünü anlatmaya çalıştık.

Müjdem var!

Gerçekten söylemek gerekirse Kurtuluş Savaşı sırasında bu kahraman denizcilerimiz olmasaydı, ne Sakaryalar, ne Dumlupınarlar kazanılabilir dolayısıyla İstiklal Harbi başarılamazdı.

Bu arada size bir müjde de vermek istiyorum! CHP eski Milletvekili Kemal Anadol Kurtuluş Savaşı’nda Türk Denizcisinin rolü üzerine çok yoğun çalışıyor. Yakında bu mücadeleyi geniş halk kitlelerine daha kolay ulaştırabilmek için romanlaştıracak. Alemdar’ın da içinde yer alacağı bu destansı romanı sabırsızlıkla bekliyorum. Şimdiden kendisine sakin denizler, uygun rüzgarlar ve kolaylıklar diliyorum.

İşgal altında bulunan İstanbul’dan Alemdar’ı Karadeniz’e 8 kahraman denizci kaçırır. Gemin kaptanı korkar, gelmek istemez, mücadeleye destek vermez ve meşrebi işgal altında karısının dizinin dibinde yaşamaktan yanadır. Ama Alemdar’ın Çarkçıbaşısı Kadıköylü Osman Efendi kaçırır gemiye bir avuç yurtseverle Karadeniz’e 5 Şubat 1921’de.

Bugün ülkemiz emperyalizmin işgali altındadır. Tek fark yollarda devriye gezen yabancı subaylar ve dalgalanan yabancı bayraklar yoktur. Halk uyanmasın diye böyle yapmaktadırlar.

Neyi bekliyorsunuz?

Nerede o afralı tafralı, attı mı mangalda kül bırakmayan eski komutanlar? Nerede subaylarımız, astsubaylarımız, eski askerlerimiz? Askerlik yeminine sadakat emekli olunca değil mezara girince biter, biliyor musunuz? Vatanımıza sahip çıkmak sadece askerlerin işi de değil farkında mısınız? Sessiz Çığlık eylemlerine, Adalet Nöbetleri’ne ve halen sürdürdüğümüz kötü gidişi durduracak mücadeleye destek vermek için neyi bekliyorsunuz? Evinizden yaka paça alınmayı ve kafanıza bastırılarak arabaya bindirilmeyi mi? Dört karılı yobazın dördüncüsü olmayı mı?

Rakı Roka Kalamar (RRK), Pijama Terlik Televizyon (PTT) üçgenleri içinde yaşamayı ve vaktinizi afyon nitelikli maç muhabbetleri ile geçirmeyi kendinize layık görüyor musunuz?

Zaman ülkemizi felakete sürüklediğinden şüphe bile etmediğim Erdoğan’ın peşinden fiziksel özelliklerinin ona bahşetmediği çevikliğin ötesinde bir kıvraklıkla tıpış tıpış giden olma zamanı değildir. Zaman ülkene, emrindekilere sahip çıkma ve kurtuluş mücadelesine destek verme zamanıdır. Zaman Kadıköylü Çarkçıbaşı Osman Efendi olma zamanıdır.

Saygılar sunarım.

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...