Başbakan Erdoğan, Fethullah Gülen Cemaati’ni Haşhaşin Tarikatı’na benzetmiş. Erdoğan’a bu konuda akıl hocalığını kim yapmış bilmiyorum ama, benzetme dört dörtlük.

Haşhaşin Tarikatı; 1090’da Şiilik meşrebinin, İsmaililik mezhebinin, Nizarilik koluna bağlı olan Hasan Sabbah tarafından kurulmuştur. Tarihe Haşhaşiler veya Suikastçiler olarak geçmelerinin nedeni, ünlü gezgin Marco Polo’nun anılarında aktardığı bilgilerdir. Siyaset bilimcilere göre Haşhaşiler, günümüzün derin devletidir.

Bugünkü İran sınırları içinde, Tahran’ın kuzeybatısında, Hazar Denizi’nin güneyinde sarp ve ulaşılması güç dağların üzerinde bulunan Alamut Kalesi, Hasan Sabbah’a ve haleflerine karargah görevi yapmıştır.

Hasan Sabbah, hastalıklı öğretisini yaymak için, cennetin anahtarının kendisinde olduğunu çevresine inandırmış, bu sayede fedailer ve suikastçılar yetiştirmiş ve tarikatını büyütmüştür. Haşhaş, şarap ve huri tarikatın büyütülmesinde ve suikastçıların korkmadan göreve gönderilmesinde ikna yöntemi olarak kullanılmıştır.

Medyaya servis edilen telefon konuşmalarından sanırım duydunuz, ne farkı var Cemaat liderinin Hasan Sabbah’tan? Halka yaptığı ağlamaklı ses gitmiş, yerine rant paylaşım emirlerini veren kendinden emin bir örgüt lideri sesi gelmiş. Bu nasıl dini Cemaat?

Rant dağıtım merkezi!

Cemaat gerçekten insanların dinini çok geniş bir biçimde yaşaması için bir araç olsa, başımızın üstünde yeri var. Eğer Cemaat; ticaret, rant dağıtım merkezi, siyaset, devleti ele geçirme aygıtı, yurtseverlere karşı operasyon ve suikast odağı ve emperyalizmin tetikçisi olursa, buna hayır! Dünyanın hangi demokratik ülkesinde bizdeki gibi böyle bir kepazelik var! Cemaat için kutsal İslam Dini, adeta amaç değil sömürülecek bir araç olmuş.

Hasan Sabbah için Alamut Kalesi neyse, Cemaat lideri için Pensilvanya’da bulunan malikanesi aynı şeydir. Alamut Kalesi’ni Büyük Selçuklu Devleti’ne karşı savunabilir kılan konuşlandığı haşin coğrafya, Pensilvanya’daki malikaneyi ise Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı koruyan bulunduğu ABD’dir. Niçin Türkiye’ye dönmediğini şimdi daha iyi anladınız mı?

Haşhaşiler, Büyük Selçuklu Devleti’nin en parlak döneminde zayıflamasına ve taht kavgalarına neden olmuş, Cemaat de ülkemizde halen devam eden bölünme ve parçalanma sürecine!

Haşhaşiler, fedaileri vasıtası ile zamanın komutanlarına, devlet büyüklerine, valilerine, kadılarına ve yöneticilerine suikast yapıyorlardı, Cemaat de devletin organlarına sızdırdığı uzantıları vasıtası ile askerlerimize, aydınlarımıza, bilim insanlarımıza, gazetecilerimize ve siyasetçilerimize suikastlar yapıyor ve zindanlara attırıyor.

Her iki yapıda da cennet kavramı, taraftar toplarken ikna edici olarak kullanılıyor. Cemaat’te, Haşhaşilere göre rant, para ve ihale gibi daha zamane ve daha etkili ikna silahları da mevcut.

Niçin sessiz kalınıyor?

Evet, Başbakan Erdoğan, daha önce işbirliği yaptığı bu yapıyla savaşmakta ve devletin içinden söküp atmaya çalışmaktadır. Çünkü Cemaat, emperyal kurgu gereğince bu sefer kendini hedef almıştır. Erdoğan beğenmesek de, ülkemize çok büyük zararlar vermiş olsa da, sonunda siyasi bir figürdür. Diğeri çok daha tehlikelidir!

Bakanlıklar, tüm kurumlar, başta yargıçlar, savcılar ve polisler olmak üzere; hallaç pamuğu gibi atılıyor ve Cemaat adlı F Tipi Örgütün tüm uzantıları sistemin içinden temizlenmeye çalışılıyor. Ama Türk Silahlı Kuvvetleri’nden çıt yok.

Kumpasın boş rol oyuncusu olan Cemaat’in, sivil, polis, yargı ve kendi içindeki uzantıları vasıtası ile yapılan operasyonlarından en çok zararı, Türk Silahlı Kuvvetleri görmüştür. Halen, çok sayıda personeli zindanlarda acı çekmektedir. Ayrıca bu kumpas nedeniyle; Türk Silahlı Kuvvetleri’nin moral ve motivasyonu düşmüş, nitelikli insan gücünün önemli bir bölümünü kaybetmiş ve harbe hazırlık durumu kritik düzeye inmiştir. Halen Cemaat unsurları tarafından sürdürülen asimetrik psikolojik harekat nedeniyle, istifalar yoluyla tasfiye operasyonları son sürat devem etmektedir.

1.Ordu Komutanlığı’nı dinleyen, gizli belgeleri çuvallarla çalan, Genelkurmay Başkanlığı’nda yapılan en üst düzey toplantıya böcek yerleştiren, Deniz Harp Okulu’nu karalayan ve saldıran, Donanma Komutanlığı’na dijital terör unsuru belgeleri koyan Haşhaşilere karşı niçin operasyon ve temizlik harekatı başlatılmıyor?

Erdoğan bu yargıya güvenmiyor ve oğlunu teslim etmiyor. Korumaları, oğlunu tutuklamaya gelen polislere silah çekiyor. Ama Türk Silahlı Kuvvetleri, bu kumpas yargısına evlatlarını kuzu kuzu teslim ediyor. Şimdi Balyoz’da yeniden yargılama söz konusu iken Hasdal’dan Silivri’ye yol verilecek mi? Hal böyle iken sessiz ve sedasız kalınması, aklımıza başka şeyleri getiriyor!

Saygılar sunarım.

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...