Geçtiğimiz günlerde GİF’in (Global İlişkiler Forumu) Şubat 2015 tarihli bir raporu elime geçti. “Değişen Küresel ve Bölgesel Güvenlik Koşullarında Bazı Tespitler ve Öneriler” adlı 100 sayfalık raporu GİF’in 21.Yüzyıl Perspektifinde Türkiye’nin Güvenlik Yaklaşımı Çalışma Grubu hazırlamış. Raporu okumadan önce altına kimler imza atmış, bilgisini, deneyimini ve emeğini koymuş diye bakmak istedim.

Kimler yoktu ki! Geçmiş dönemlerde görev yapmış Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, Dışişleri Bakanlığı, MİT Müsteşarlığı ve Birleşmiş Milletler Daimi Temsilciliği yapmış Büyükelçiler, öğretim üyeleri ve şirket üst düzey yöneticileri, amiral ve generaller. Bu rapor benim için kaçırılamazdı! Mutlaka okumalıydım!

Keşke bu raporu okumamış olsaydım, ya da okuduğum bu raporun gerçekten ne demek istediğini anlayabilecek durumda olmasaydım. Yazıklar olsun size!

Yunanistan ve Ege yok!

Rapor ülkemizin çıkarlarına ve güvenlik endişelerine ucundan değinerek NATO’nun gözüyle ve Atlantik’in her yakasında bulunan ABD ve AB’nin güvenlik paradigmalarını esas alan bir bakış açısıyla yazılmış. Raporda Büyük Ortadoğu Projesi’ne yönelik olarak sahneye konan ve dikte edilen “açılımlar” desteklenmesine rağmen “açılımların” önünü açmak için yapılan Ergenekon ve Balyoz gibi operasyonlardan, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kafeslenmesinden ve arkasındaki emperyalist iradeden bahsedilmemiş. Yunanistan ile aramızda bulunan sorunlar ve hayati menfaatlerimizin olduğu Ege pas geçilmiş.

Ayrıca Rusya Federasyonu ve Çin seçenekleri yok sayılmış, laik Cumhuriyetimize olan tehditler görmemezlikten gelinmiş, olmayan İran tehdidi varmış gibi gösterilmiş, İran’ın uzun menzilli balistik füze ve nükleer programı tehdit olarak gösterilmesine rağmen İsrail’in denizaltılarıyla da kazandığı ikinci darbe özelliğine sahip nükleer gücünden bir cümleyle bile bahsedilmemiş.

Bizim gibi ülkeler için en önemli tehdit olan finansmanı dışardan yapılan STK’lar ve bunların ABD ve AB tarafından toplum mühendisliği için nasıl kullanıldığından söz edilmemiş.

Özetle söylemek gerekirse rapor, emek verilmiş ve güzel hazırlanmış. Ama bu rapor gayri millidir, yaşadığımız toprakların gözüyle bakılmamış, bakılıyormuş gibi yapılmış, bahsedilen güvenlik  algılamaları ve endişeleri bizim ülkemize değil emperyalizme aittir.

GİF ve CFR?

Raporu hazırlayan GİF 1 Mayıs 2009’da kurulmuş. Kurucuları arasında Rahmi Koç, Hanzade Doğan, Salim Dervişoğlu, Suzan Sabancı, Ali Doğramacı, Sönmez Köksal, Özdem Sanberk, Ferit Şahenk ve İlter Türkmen gibi isimler var. GİF, CFR’nin (Council of Foreign Relations) yani Türkçesi ile Dış İlişkiler Komitesi’nin Türkiye ayağı. Bunun böyle olduğunu kendileri söylüyor. GİF’in internet sitesinden teyit edebilirsiniz.

CFR, Kapital-Finans emperyal sistemin projeler üreten düşünce kuruluşu ve Gizli Dünya Devleti’nin en önemli organlarından biri. II. Dünya Savaşı’nda önemli rol oynayan CFR 21 Temmuz 1921’de New York’ta kurulmuş ve kuruluşunda Yahudi kökenli Walter Lippmann önemli rol oynamış.

CFR’nin bugün siyaset, finans, iletişim, güvenlik, istihbarat ve teknoloji alanlarında etkin konumda bulunan çok sayıda üyesi var. Bu örgütün ABD devlet sistemi ve kuruluşları üzerindeki etkinliği bilinmektedir. Yahudi kökenli Rockefeller ailesinin bir ferdi olan David Rockefeller, CFR’nin onursal başkanı olarak kabul edilmekte. Türkiye’de de faaliyet gösteren George Soros, CFR üyesi ünlülerin başında gelir. Foreign Affairs adlı ünlü dergi bu örgütün yayın organı. Bu dergi vasıtası ile dünya kamuoyu üzerinde politik yönlendirme yapmaya çalışıyorlar.

Türkçemizde güzel bir söz var “Parayı veren düdüğü çaldırır” diye. GİF’in finansmanı Koç Grubu’ndan. GİF, Kapital-Finans emperyal sistemin üst karargahı konumunda bulunan CFR’ın alt karargahı. Bu nedenle GİF’den çıkan sesler emperyalizmin çıkarlarına hizmet eden seslerdir.

Saygılar sunarım.

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...