Düşündüm, taşındım, biraz da kaşındıktan sonra; içeriden ve dışarıdan gelen ısrarlı tavsiyelere de uyarak sonunda karar verdim. Erdoğan ve AKP’yi yıkarak iktidara gelmek için Amerika’nın desteğine mazhar olmalıydım.

Bu davranışım size ters gelmemeli! Türkiye neredeyse 1946’dan beri, ufak tefek itirazlar olsa da gerek sandık demokrasisi, gerekse darbeleri ile Amerika’nın tam kontrolünde sayılır. Asker de iliklerine kadar ona bağlıydı! Kırk yılın başında ve özellikle Soğuk Savaş’ın bitiminden sonra doğru yerde durmaya başladı ama “Generaller hizadan çıktı” değerlendirmesine tabi tutuldular ve başına gelmedik felaketler kalmadı. Ne yazık ki, halkımız bile “Bizim oğlanlar yaptı” olarak adlandırılan 1980 darbesine yüzde 92 destek verdi fakat, emperyalizmin çıkarları hizasından çıkarak kendi menfaatleri hizasına gelen askerlerine yapılan operasyonlar için biraz duyarsız kaldı.

Ayrıca; Amerika tek kutuplu dünya düzeninin lideriydi. Her ne kadar dünyanın ekonomik, askeri ve siyasi ağırlık merkezi doğuya ve güneye doğru kayıyorsa da, dengeye gelmek ve çok kutuplu dünya düzenine geçmek için hala kat edilmesi gereken mesafe vardı.

Osmanlı hayali

İşte bu nedenle, Obama ile görüşmeye karar verdim. Türkiye’yi yönetmek için yetki almak ve bu yetkiyi ele geçirmeye yönelik operasyonun bir an önce başlatılması için onu ikna etmeliydim.

Mutlaka Erdoğan’dan daha iyisini yapacağıma, yarım kalan ve geciken projelerini başarı ile tamamlayacağıma dair güvence vermeliydim. Çünkü Erdoğan aldığı taşeronluk yetkisini kötüye kullanıyordu. Suriye konusunda çarşafa dolanmıştı. Diğer taraftan aldığı gücü Osmanlı hayalini gerçekleştirmek için kullanmaya çalıştığını ve güya aklı ile onları kandırıp aldattığını anlatmalıydım.

Türkiye’de rejim değişikliğine yönelik hukuki operasyonlar olan Ergenekon, Balyoz ve Casusluk gibi davalar, artık iyice su kaçırmıştı. Bunların hukukla ve adaletle ilgisi olmadığını anlamayan kalmadı. Artık durum tersine dönmeye başladı.

Erdoğan yetkiye doymuyor, ne zaman, nerede, ne yapacağı önceden kestirilemiyordu. Türkiye’yi hızla teokratik bir rejime doğru sürüklüyordu. 4+4+4 adındaki Ortaçağ karanlığının eğitim sistemi bu amaca yönelik bir dümen açısıydı.

Nefreti arttırmakta ve yaygınlaştırmakta!

Erdoğan liderliğinde AKP hükümetlerinin izlediği politikalar nedeniyle, halk infial halindeydi ve isyan aşamasına gelmişti! Gezi olayları bunun belirtisiydi ve 11 yıllık birikimin sonucunda toplumsal kolektif bilincin patlamasının sonucu olarak ortaya çıktı. Kısmen yatışmış gözükse de, her an başka bir yerden infilak edeceği kesin gibidir. Erdoğan ve AKP’ye destek vermek, Amerika’ya karşı nefreti arttırmakta ve yaygınlaştırmaktadır.

Biliyorsunuz şantaja bile kalktı! Yüzünü doğuya dönebileceğini göstermeye çalışıyor. Uzun menzilli hava savunma füzeleri ihalesi, bu amaçla Çin’e verildi ama açık kapı da bırakıldı!

Bence Erdoğan’ın ipini çekmelisiniz! Emin olun, Amerika’ya gidişlerden ve gelişlerden gerçekten çok korkuyor! Çünkü; kendisinin de nasıl iktidara getirildiğini, bu seyahatlerin ve görüşmelerin ne anlama geldiğini en iyi o biliyor.

Eğer beni desteklerseniz, projelerinize kaldığı yerden devam ederim. Devamlı işbirliği içinde olurum ve sözünüzden dışarı çıkmam. Sağa sola bağırmam, mülayim ve demokrat bir görüntü de veririm. Halkta ondan kurtulduğuna sevinirken bizde işi götürürüz.

Hep onlar çalıyor!

Gelmekte acele ettim ki, başkası benden önce gelip görevi kapmasın diye! Çünkü gelmek için sırada olanlar var! Arkadaşlar sabırsızlanıyor, “Hep onlar çalıyor biz niye çalamıyoruz, sıramız ne zaman gelecek?” diyorlar.

Sevgili okurlarım yukarıda özetlemeye çalıştığım kabus şeklindeki bu rüyayı, bir dizi panel ve konferans için Amerika’ya giderken, ilk uçuş bacağı olan İstanbul’dan Londra’ya gelirken havada gördüm ve ter içinde uyandım. Bu satırları size Londra-Heathrow hava meydanında San Francisco uçağını beklerken yazdım.

Amerika’ya gitmek zor! Zorluğu yolun uzunluğundan değil, niçin Amerika’ya gittiğinizden şüphe duyulmasından. Epeyce dostum, arkadaşım ve okurum Amerika’ya gitmemi istemediklerini açıkça söylediler.

Onları temin ederim ki, Amerika’ya burada yaşan Türkleri bilgilendirmek için gidiyorum. Başka bir gizli niyetim ve planım yoktur. Bizim ülkemize bağlılığımız; pazara kadar değil, mezara kadardır.

Saygılar sunarım.

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...