Geçtiğimiz Salı günü (22 Nisan 2014) Sabah Gazetesi’nde “Bir Kuşağın Komuta Kademesi Yok Edildi ve Pensilvanya’nın Harp Oyunları” başlığı altında ön sayfadan manşetten verilen bir röportajım yayınlandı. Bu röportajla ilgili olarak olumlu tepkiler aldığım gibi çok fazla sayıda olmasa da eleştirisel gözle bakan okurlarım da oldu.

Bana ulaşan eleştiriler iki konuda yoğunlaşıyordu. Birincisi “Niçin yandaş bir gazeteye röportaj verdin?”, ikincisi ise “Tayyip Erdoğan’ı niçin koruyorsun?” şeklindeydi.

Erdoğan’a ve AKP’ye yakın duran ve destekleyen Sabah Gazetesi’nin halen davam eden Cemaat-Erdoğan kavgası olmasaydı, benim gibi muhalif bir isimle mülakat yapmak istemeyeceği aşikardı. Sabah’ın teklifini kabul etmemek de bir yöntemdi. Ama ben iki nedenle bu teklifi kabul ettim.

Stratejik zekanın gereği

Birincisi; ülkemiz, Cumhuriyetimiz, kurucu ideolojimiz, laik, demokratik, hukuk devleti sistemimiz için en büyük tehdit Cemaat ile onun devletin ve toplumun içinde dal budak sarma gayretinde bulunan ve konuda epeyce mesafe kat eden F Tipi Örgütü’ydü. Bu konuda acil önlem alınmaz ve karşı operasyon yapılmaz ise Türk Silahlı Kuvvetleri yakın bir zaman içinde Cemaat’in eline geçecek ve Atatürk’ün ordusu konumundan tamamen çıkacaktır.

Ayrıca size yönelen tehditleri aynı anda karşılayacak gücünüz yoksa bunları bir öncelik sırası üzerinden bertaraf etmek stratejik zekanın gereğidir.

İkincisi; Sabah’ın tirajı 320 bin civarındadır. Sadece “Körler sağırlar birbirini ağırlar” yaklaşımı içinde aynı kitleye yazmak ve konuşmakla içinde bulunduğumuz kötü gidişi durduramazsınız. Toplumun bizler gibi düşünmeyen kesimlerinde de ülkemizin bir felakete doğru gittiği konusunda farkındalık yaratmamız gerekmektedir.

Mustafa Kemal’in askeriyiz

Diğer taraftan sizler bu satırları nispeten rahat ortamlarınızda okurken bile Balyoz gibi operasyonel davalarla suçsuz yere zindanlarda atılarak yaşamları karartılan askerlerimiz ve onların acı çeken aileleri var. Askerlerimizin bir an önce özgürlüklerine kavuşması lazım. Bunun için geniş kitlelerde farkındalık gerekli!

Biz mücadelenin içinden geliyoruz. Kumpası ilk fark edenlerden, kumpasa direnen, kumpasa emrindekileri satmayan ve teslim etmeyen Mustafa Kemal’in askeriyiz. “Lafla peynir ekmek gemisi yürümez” misali Genelkurmay’ın ve Donanma’nın yatak odasına kumpasa yönelik operasyonel girişlere müsaade edildiği bir ortamda biz kedimizi bile bunlara teslim etmedik. Öncelikle bu böyle biline!

Kumpasın üç sacayağı var

Esas kumpas ülkemize yani Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı kurulmuştur. Amaç emperyalizmin istekleri doğrultusunda ülkemizi bölgede kullanmak başkalaştırmak, bölmek ve parçalamaktır. Askerlerimize, siyasetçilerimize, aydınlarımıza, bilim insanlarımıza ve gazetecilerimize bu nedenle kumpas kurulmuştur. Bu kumpasın ana amacı geride kalanlarda korku ortamı yaratmak ve Türkiye’ye karşı kurulan esas kumpasa karşı ses çıkarılamaz ortamı yaratmaktır.

Ülkemize karşı kurulan kumpasın üç sacayağı var. Bunlar; ABD, F Tipi Örgüt ve Erdoğan liderliğinde AKP’dir. Her ikisi de Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kafeslenmesinde görev almıştır. Erdoğan liderliğinde AKP yasal ve idari düzenlemeleri yapmış ve siyasi destek vermiş, F Tipi Örgütte yargıda ve poliste bulunan silahşorları ile suikastları gerçekleştirmiştir.

Fakat bugün geldiğimiz noktada emperyalizm Erdoğan’ı bir şekilde deliğe süpürmek ve başka bir yapıyla emperyal projelerine kaldığı yerden devam etmek istemektedir. Bu deliğe süpürme operasyonunda F Tipi Örgüt Erdoğan’a karşı kullanılmaktadır. 17 Aralık’ta başlayan “Yolsuzluk ve Rüşvet” soruşturması ve sonrasında gelişen kaset savaşları deliğe süpürme operasyonunun bir parçasıydı.

Esas tehlike F Tipi Örgüt

Erdoğan seçimlerde kazandığı başarı nedeniyle ömrünü uzatmıştır ama gidicidir. Esas tehlike F Tipi Örgüttür. Erdoğan sonunda siyasi bir figürdür. Bazı çekincelerinizin olduğunu biliyorum ama Erdoğan’ın iktidara geliş yöntemi bellidir, gidiş yöntemi de! Ya F Tipi! Sorumluluğu olmayan, devlete paralel ve gizli yapılanması olan bir örgüt! Eğer devleti tamamen ele geçirirse onu bir daha gönderemezsiniz biliyor musunuz?

Benim bugüne kadar söylediklerim, söyleyeceklerim, yazdıklarım ve yazacaklarım bu konuda bunlardır. Söylediklerimin bir bölümünü alarak ve çarpıtarak farklı bir anlam yüklemek sanırım yanlış olur.

Daha önce bu köşede Bartu Soral’ın yeni çıkacak kitabının müjdesini vermiştim. Dostum olması ayrıcalığı ile daha taslak halinde iken okumuş ve çok beğenmiştim. Şimdi piyasaya “Paralel Kürdistan Kumpası” adıyla çıkmış. Başarılı çalışması için kendisini buradan kutluyor, okunmasını sizlere hararetle tavsiye ediyorum.

Saygılar sunarım.

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...