Geçtiğimiz Salı ( 11 Mart 2014 ) 269 gün yoğun bakım ünitesinde yaşam mücadelesi veren Berkin Elvan’ı kaybettik. O henüz hayatının baharında, 15’inde ve çocuk denebilecek yaşta bir gencimizdi. Haberi öğrendiğimde gerçekten çok üzüldüm. Anılarımın hala tazeliğini koruduğu 15 yaşındaki halim aklıma geldi ve iki evladımın olduğu. Allah hiç kimsenin başına evlat acısı vermesin.

Berkin Elvan için Allah’tan rahmet, yakınlarına, sevenlerine ve Türk Ulusuna başsağlığı ve sabırlar diliyorum. Haberi aldığım gün Almanya’nın Karlsruhe şehrindeydim. Akşamına Stuttgart’ta konferansım vardı. Yaklaşık öğle saatlerinde Stuttgart’tan aradılar ve saat 18:30’da açık havada ve bir meydanda ADD ve TGB olarak Berkin için ortak bir anma töreni planladıklarını katılıp/katılamayacağımı ve konuşma yapıp/yapamayacağımı sordular. Hiç tereddütsüz kabul ettim ve erken yola çıktım.

Ertesi günü Berkin’in cenaze törenine İstanbul’da milyonlar katıldı, yaşam durdu ve sonrasında Türkiye’nin her yeri eylemlere, çatışmalara sahne oldu ve birisi polisimiz olmak üzere iki canımızı, iki yurttaşımızı daha kaybettik. Burak Can Karamanoğlu ve Polis memuru Ahmet Küçüktağ’a da Allah’tan rahmet, yakınlarına, sevenlerine ve Milletimize başsağlığı ve sabırlar diliyorum.

Olayların ardından özellikle sosyal medyada Berkin’in cenazesinin fazla abartıldığı, törende Türk Bayrağının olmadığı, mezhepsel ve özellikle de etnik kökeni üzerinden yoğun eleştirilerin olduğunu görüyorum.

Ben Türküm

Ben Türküm ve Türk olmaktan onur duyuyorum. Ama Türk olmayan ve kendisini Türk olarak tanımlamayanlara karşı da düşman değilim. Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir” özlü sözüne yürekten inanıyorum. Atatürk’ün bu veciz sözünde somutlaşan Türk Ulusal kimliği; Türk, Kürt, Çerkez, Arap, Boşnak, Arnavut, Gürcü, Laz, Ermeni, Rum, Musevi ve Süryani başta olmak üzere bir sürü etnik alt kimliği kapsar ve kucaklar. Dünyada bundan daha modern, barışsever ve çağdaş ulusal kimlik tanımı olduğunu görmedim.

Bu nedenle Berkin’in mezhebi, etnik alt kimliği ve ailesinin kendini nasıl tanımladığı hatta geçmişte yanlış işler içinde olup olmadığı beni santim ilgilendirmez. Mademki insandır ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır korunmaya, anılmaya ve arkasından inancı her ne ise tören yapılmaya değerdir.

Bugün ülkemiz kumpas ve saldırı altındadır ve karıştırılmaya çalışılmaktadır. Berkin’in ve Burak Can’ın ölmesine neden olan irade ile Berkin’in cenaze törenine Türk Bayrağını sokturmayan irade aynıdır. Amaç Türkiye’de etnik ve mezhepsel bir çatışma çıkararak doğacak elverişli ortamda emperyalist planları gerçekleştirmektir.

Normal şartlar altında olsaydık Berkin’in cenazesi büyük kitlelerin ilgisini bu kadar fazla çekmezdi ve eylemlere neden olmazdı. Esas neden 12 yıldır Erdoğan Liderliğinde AKP iktidarının emperyalizmin taşeronu olarak ülkemizde yaptığı düşmanca icraatların birikimi ve bu birikimin kolektif bilincimizi tetikleyerek meydana getirdiği toplumsal patlamadır. Bu köşeyi takip edenler bilir daha önce Gezi Protestoları sırasında da yazdım. İsyan haline gelen bu patlama bastırılsa bile başka bir yer ve zamanda yine açığa çıkar. Artık her olay, her cenaze, her eylem Erdoğan’a ve hükümete isyan etmek için bahane!

Kuzeyimizde hala devam eden Ukrayna krizinde güvenlik güçlerini ve eylemcileri öldürenlerin aynı el olduğunu gördük. 1980 öncesi ülkemizdeki sağ sol çatışmalarında da tetiğin arkasındaki irade aynıydı. Şimdi ülkemizde yine aynı oyunu sahneye koymaktadırlar.

Birleşmek zorundayız

Kumpas ile zindanlara atılanların bir bölümü bugün özgürlüğe kavuştular. Sevinçliyiz ama biliyoruz ki tutsak edilmeleri de operasyondu özgürlüğe kavuşturulmaları da öyle! Uyanık olmak ve birleşmek zorundayız!

Batı’ya bakıyorum resmi olarak ipliği pazara çıkmasına rağmen Ergenekon ve Balyoz gibi davaların siyasi olduğunu söylemiyor, söyleyemiyor. Ama Soros destekli Turuncu Devrimin Ukrayna’da iktidara getirdiği daha sonra 2011’de hapse atılan ve 22 Şubat 2014’de çıkarılan Ukrayna eski Başbakanı Yuliya Volodimirivna Timeşenko’nun siyasi davalar nedeniyle içeri atıldığı açıklamasını yapabiliyor. Çünkü 2004’deki Turuncu Devrimin, şimdi devam eden Ukrayna’daki karışıklıklar ile Ergenekon ve Balyoz gibi operasyonlarla önü açılan Türkiye’deki karşı devrim sürecinin arkasında onlar vardır.

Soğuk savaş yıllarında olduğu gibi taşeronluk yapmayan ve hizadan çıkan Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı tetiğe 1 Mart tezkeresinin reddi üzerine tam 3 ay sonra 4 Temmuz 2003’de basıldı ve kafasına çuval geçirildi.

Bugün Almanya’da siyasi mülteci olarak yaşayan E.Dz.İk.Kur.Alb. Ali Gözenek o gün ( 4 Temmuz 2003 ) Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’e bir konuyu anlatmaktadır. Komutana bir konu anlatılırken makama bir başkasının girmesi normal değilken zamanın Genelkurmay Harekat Başkanı Korgeneral Köksal Karabay durumun ivediliği nedeniyle içeri girer ve Irak’ta gelişen acil durumu anlatır ve emir beklediklerini rapor eder. Hilmi Özkök’ün suratı simsiyah olur ve “ Mukavemet etmesinler “ diye emir verir.

Saygılar sunarım.

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...