Geçen hafta Pazar günü ABD ve İsrail tarafından Austere Challenge-12 kod adlı hava savunma tatbikatına başlandı. 3 hafta süreceği açıklanan tatbikata 3500 Amerikalının ve 1000’i aşkın İsrailli askeri personelin ve sivil uzmanın katılacağı resmi olarak bildirildi.

Bu tatbikatın 6 ay önce Nisan’da yapılması planlanmış fakat son anda teknik ve lojistik nedenler gerekçe gösterilerek ve yine bu yıl içinde ileri bir tarihte yapılacağı bildirilerek ertelenmişti.

Bildiğiniz gibi her tatbikatın bir hedefi vardır. Hedefi ve amacı olmayan tatbikat asla olamaz. Çünkü askeri tatbikatlarda çok fazla miktarda para, emek ve zaman harcanmaktadır.

ABD ve İsrail’in müştereken planlayıp icra ettiği, Türkiye dahil bazı NATO ve Körfez ülkelerinin bir şekilde katıldığı sert meydan okuma anlamına gelen Austere Challenge-12 tatbikatının hedefi İran ve onun mukabele etme yeteneğidir.

ABD ve İsrail, İran’ın nükleer silaha sahip olma peşinde olduğunu iddia ederek ve arkası boş bu iddiayı savaş nedeni sayarak İran’ın nükleer zenginleştirme tesislerine, nükleer araştırma merkezlerine, nükleer santraline ve en önemlisi balistik füze kapasitesine cerrahi tarzda hava saldırısı yapmayı planlamaktadır.

Hedef İran’ın balistik füze kapasitesi

Yalnızca belirlenen hedeflere yönelik olarak yapılacak hava saldırısında esas hedefin İran’ın nükleer tesisleri ve uranyum zenginleştirme kapasitesi olacağı ifade edilmesine rağmen gerçek hedef İran’ın balistik füze siloları, hareketli füze rampaları ve balistik füze üretim tesisleri olacaktır.

İran, ABD ve İsrail tarafından kendisine karşı yapılacak böyle bir saldırıya karşı en büyük caydırıcı gücü balistik füze kapasitesidir. Bir saldırı karşısında bu füzelerle İsrail’e çok büyük zararlar verebilir. Hatta balistik füzeleri ile İsrail’in nükleer tesislerini hedef alarak termonükleer ölçekte tahribatlar yapabilir. İsrail’in yüzölçümü olarak küçük bir ülke olması göz önüne alındığında bu tehlikeyi yok saymak ve dikkate almamak mümkün gözükmemektedir.

İran’ın saldırı karşısında muhtemel birincil hareket tarzı çok basittir. İsrail’e, Körfez ülkelerindeki petrol tesisleri ile Türkiye ( Kürecik, İncirlik gibi ) ve Körfez ülkelerinde bulunan Amerikan askeri tesislerine taarruzda bulunmak ve eş zamanlı olarak Hürmüz Boğazı’nı deniz trafiğine kapatmaktır.

Bu hareket tarzının amacı saldırının maliyetini karşı taraf için yükseltmek ve caydırıcı olmaktır. Özellikle Körfez ülkelerinde bulunan petrol tesislerine saldırı ve Hürmüz’ün kapatılması petrol fiyatlarını anormal yükseltir ve zaten ekonomik krizde olan dünyayı bir kaos ortamına sürükler.

Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerini saymasak bile bir tarafa İsrail ve İran’ın çevresine konuşlanan ABD güçlerini diğer tarafa ise İran Silahlı Kuvvetleri’ni koyarak nispi kuvvet mukayesesi yaparsak sonuç çok orantısız biçimde İran’ın aleyhine olur. İran bu dengesizliği bildiği için en az son 20 yıldır savunmasını bu gerçeğin üzerine inşa etmiş ve halen sahip olduğu balistik füze gücünü meydana getirmiştir. Şu anda İran’ın ana caydırıcı gücü devamlı geliştirmeye ve çeşitlendirmeye çalıştığı balistik füze kapasitesidir.

İran tehdit değildir

İran bölgede ne Türkiye’ye, ne İsrail’e, ne de başka bir bölge ülkesine, hele hele ABD’ye tehdit değildir. İran nükleer güce sahip olsa bile bu gerçek değişmez. İran, ABD’nin bölgede sürdürmeye çalıştığı hegemonyaya direnç gösterdiği ve İsrail’in bölgede istediği gibi at koşturmasına direndiği için başına bu zorluklar gelmektedir
.

İran’ın nükleer silah üretme peşinde olduğu tamamen bir bahanedir. Amaç emperyalist hegemonyayı kabul etmeyen İran’ı bu bahane ile tepelemektir. Bu tepelemeye en büyük engel İran’ın muhtemel bir saldırganı caydırmak için uzun dönemde oluşturduğu balistik füze kapasitesidir. Çünkü bu kapasite saldırganı kabul edilebilir kayıpların ötesindeki bir riski göze almaya zorlamaktadır. Daha yalın bir ifade ile söylersek; İran’ın kendini koruma silahı olan balistik füze kapasitesini tahrip etmek ve elinden almak istiyorlar ki, o kendini savunamasın bunlarda onun ağzını burnunu kırsın.

Diyelim ki ABD ve İsrail en az 6 saat en fazla iki gün sürer dedikleri İran’ın balistik füze tesislerine ve olmayan nükleer silah üretim tesislerine karşı cerrahi hava saldırısını başlattılar. Bu durumda İran’ın eli armut toplamayacağına göre bütün gücü ile özellikle de ilk saldırı darbesinden en az etkilenecek olan yeraltı silolarından ve hareketli rampalardan atacağı balistik füzelerle İsrail’e, Körfez ülkelerinde bulunan petrol tesislerine ve çevre ülkelerde bulunan ABD ve NATO tesislerine angaje olacaktır.

İşte tam burada komuta merkezi Ramstein/ Almanya’da, gözleri ve kulakları ( AN/TPY-2 X Band radar ) Kürecik/ Türkiye, Necef/ İsrail ve Katar’da bulunan Avrupa Füze Savunma Sistemi devreye girecektir.

Bu sistemin sağladığı bilgilerle İsrail, Körfez ülkeleri ile Körfez ve Doğu Akdeniz’de konuşlanmış ABD Deniz Kuvvetleri’ne ait Aegis Savaş Sistemi’ne sahip Ticonderoga sınıfı kruvazörlerden ve Arleigh Burke sınıfı muhriplerden atılacak füzesavar füzelerle İran’ın balistik füzeleri havadayken vurulacaktır.

Bunun anlamı ise İran’ın mukabele etme ( karşılık verme ) yeteneğinin elinden alınmasıdır. Rakip boksörün gardını ( savunmasını ) düşürdünüz mü nakavt etmek kolaylaşır.

Austere Challenge-12 tatbikatı İran’ın bir saldırı karşısında mukabele etme yeteneği ortadan kaldıracak olan ve ne yazık ki ülkemizin de içinde olduğu bu Füze Savunma Sistemi’nin denenmesidir.

Kurban Bayramınızı ve yaklaşmakta olan Cumhuriyet Bayramınızı kutlar saygılar sunarım.

Türker Ertürk

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...