İktidarın akıldan, vicdandan, meşruiyetten uzak, ülkemizin güvenliği ve çıkarları ile çelişen Suriye politikası Ortadoğu bataklığına iyice saplanmıştır. Tabii ki buraya bir günde gelmedik. İktidar, 2011’den beri Suriye’de hep yanlış işlerin peşinde oldu. Bu yanlışların doğurduğu sorunları, yine başka yanlışlarla çözmeye kalktı. Suriye sorunu ve bu sorunun yarattığı diğer sorunlar yumağı her geçen gün daha çok büyüyor ve içinden çıkılmaz bir hale geliyor.

İktidarın Suriye bağlamında yaptığı yanlışların en önemli nedeni; “Siyasal İslam” gibi çağdışı bir dünya görüşüne sahip olması ve geçmişin aklı, kimliği ve örgütlenme biçimi olan “Yeni Osmanlı” hayali ile yanıp tutuşmasıdır. Bu ideolojinin ve hayalin arkasında; iktidarı ve dolayısıyla Türkiye’yi emperyalist emeller doğrultusunda kullanmaya çalışan emperyalist merkezlerin olduğu da gözden kaçırılmaması gereken bir hakikattir.

Ağır Yenilgi Durumu Var

İktidar, Türkiye’ye İdlib’de çok ağır, altından kalkılması ve hesap vermesi çok zor olan bir yenilgi aldırtmıştır. Baskı, zulüm ve sansürle İdlib ve Suriye gerçeklerinin önemli bir bölümünü halktan kaçırmasına ve gizlemesine rağmen, ağır yenilgi durumu çok belirgindir. Bugüne kadar AKP’ye oy vermiş seçmenin bile çok ciddi bir bölümü bunun farkındadır!

İktidar, Bahar Kalkanı Harekâtına yanlış faraziyeler üzerinden başlamıştır.

  1. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtlarını Rusya’nın müsaadesi ile yaptığını gözden kaçırmış ve aynı müsamahayı İdlib’de de göreceğini sanmış,
  2. Rusya’nın protesto etse de İdlib’de Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı güç kullanmayı göze alamayacağını değerlendirmiş,
  3. ABD’nin verdiği desteği yanlış okumuş, sonuna kadar arkasında duracağını sanmış ve bu kapsamda Rusya ile Suriye’de savaşı göze alabileceğini varsaymış,
  4. NATO’nun ciddi destek vereceğini, 5.Madde’nin devreye sokulabileceğini zannetmiş,
  5. AB’nin destek vereceğini düşünmüş, bu bağlamda Almanya ve Fransa’yı Rusya’ya karşı denge unsuru olarak kullanabileceğini öngörmüş,
  6. Suriye ve geleceği konusunda Rusya, ABD ve AB’nin üç aşağı beş yukarı zımnen birbirilerinin çıkarlarını ve kazanımlarını tanıdığını ve kabullendiğini görememiş ve değerlendirememiştir.

Bu Noktaya Şehit Vermeden de Gelebilirdik!

Sonuç; akan kanımız, gelen şehitlerimiz ve tüketilen mali kaynaklarımız ama karşılığında aldığımız ağır bir yenilgi. İktidar, Bahar Kalkanı Harekâtına başlarken açıkladığı hedeflerin hiçbirini gerçekleştiremediği gibi, söylemlerinden de geri adım atmak zorunda kaldı. Örneğin; harekâtın başında sarf edilen “Rejim Güçleri” söyleminden, alınan ağır yenilgi sonucunda imzalanan mütarekede vazgeçiliyor ve Suriye’nin meşru güçleri olduğu kabul ediliyor.

Ayrıca iktidar, Beşar Esad güçlerinin İdlib’deki Tahrir el Şam örgütüne yönelik operasyonuna karşı çıkmış, gözlem noktalarını geçen ve işlevsizleştiren kazanımlarına itiraz etmiş ve operasyon başlatmıştı. Ama mütareke sonunda Esad güçlerinin kazanımlarını ve müteakip operasyonlarını kabul etmek zorunda kaldı. Hâlbuki mütareke ile vardığımız bu noktaya, kanımız dökülmeden ve şehit vermeden de gelebilirdik.

Karşı Tarafın Zihnine Girmek

Gerek harp ederken, gerekse bir ülkeyi yönetirken kritik kararlar vermeden önce mutlaka karşı tarafın zihnine girilir ve “Ben Putin’in, ben Esad’ın, ben Merkel’in yerinde olsam ne yapardım?” diyerek olası sonuçlarının tahmin edilmesine, neyi göze alıp alamayacaklarının öngörüsünün yapılmasına çalışılır ve ona göre hareket tarzı belirlenir. Çağdaş dünyada bu böyle yapılıyor. Hatta bunun için yüzlerce iyi eğitim almış, nitelikli ve yüksek IQ’lu insan istihdam ediliyor. Belli ki ülkemizi yöneten iktidarda bu bilgi ve bilinç seviyesi yok! Olsaydı; Rusların ne düşündüğünü, neyi ne kadar göze alıp almayacağını öngörebilirlerdi! Bu çok da zor değildi!

Esasında; Ruslar daha ileri gitmek istemedi. İdlib’de daha kötü bir tablo ile de karşılaşabilirdik. Ama Rusya, Türkiye’yi ve Türk kamuoyunu karşısına almak, iki komşu ülke olarak beraber ve işbirliği içinde birlikte yaşayabilmenin koşullarını ve iklimini geleceğe yönelik olarak dinamitlemek istemedi. Yani bu iktidarın sonrasını düşündü.

Anlayabilen İçin Mesaj Çok Net!

Rusya; Türkiye’den yapılan “4’lü Zirve” çağrısını reddederek, Almanya ve Fransa tarafından da reddedilmesi için girişim yaparak, iktidarı Moskova’ya gelmeye ve teslim olmaya mecbur ederek, görüşme öncesi Kremlin koridorlarında dakikalarca kasti olarak bekleterek, mütareke görüşmeleri için seçtiği salonda Türk heyetini Osmanlı’ya çok büyük kayıplar verdiren Çariçe II. Katerina heykelinin altında ayakta tutarak, oturtmayarak ve iki liderin oturduğu koltukların arkasındaki şöminenin üstünde bulunan ve Osmanlı’yı Bulgaristan’dan çıkaran Rus Askerleri’nin tasvir edildiği heykelcikle hem Türkiye’ye mesaj vermek istemiş, hem de bu görüntüleri basına servis ederek iktidara yönelik bir itibarsızlaştırma operasyonu yapmış ve iktidarın “Zafer kazandık” yalanıyla Türkiye’ye dönüşünün ve Türk Halkını kandırmasının önünü kesmiştir.

Gerek Rusya’nın ve gerekse mütarekenin imzalandığı gün (5 Mart 2020) eş zamanlı olarak Beşar Esad’ın yaptığı açıklama ile verilen mesaj çok net; “Rusya’nın ve Suriye’nin Türk Milleti ve Türkiye ile herhangi bir sorunu yoktur ve aramızda çözemeyeceğimiz problem de. Sorunun kaynağı ve şehitlerin nedeni sizi yöneten iktidar ve onun çağdaş olmayan ideolojisidir”

Mütareke Kırılgan

Görülen o ki; Rusya artık Türkiye’yi yöneten iktidara güvenini tamamen kaybetmiştir. Yeni Türkiye’ye oynamaktadır. Aynı zamanda İdlib’de mütarekenin kırılgan olduğunun farkındadır. Zaten, İdlib’de bulunan radikal unsurlar Rusya ile Türkiye arasında imzalanan mütarekeyi tanımadıklarını açıklamışlardır. Her an bir provokasyon olabilir.

İktidar, hala sorunu içselleştirmemiş ve problemin kaynağının kendisinin yanlış politikalarının olduğunun ayırdına varmamıştır. Dün (8 Mart 2020), Kanal İstanbul konusunda yapılan çıkışın ve Dünya Emekçi Kadınlar Günü münasebeti ile kullanılmak istenen demokratik hakka karşı hoşgörüsüzlüğün altında yatan neden de başarısızlığı ve itibarsızlaşmayı örtme ve dikkatleri gerginlik siyaseti üzerinden başka taraflara çekme girişimidir. Diğer taraftan Kanal İstanbul; iktidarın İdlib üzerinden elde edemediği Rusya-ABD gerginliğini Montrö üzerinden tırmandırarak, ABD’den alamadığı sınırsız desteği alma girişimidir ve çok tehlikelidir.

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...