Samsun; Milli Mücadelemizin başladığı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından başlatıldığı yer. Bu güzel ve kutlu şehri Milli Mücadelemizin 100’üncü yılını idrak ederken saygıyla selamlıyorum.

Milli Mücadelemiz Samsun’dan başladı. Çünkü Anadolu’nun düşman tehdidi açısından nispeten tek emniyetli cephesi burasıydı. 1917’de Bolşevik Devrimi olmuş, Çarlık Rusya’sı yıkılmış, Sovyetler Birliği kurulmuş ve artık kuzey komşumuz emperyalist şer cephesinden ayrılmıştı. Eğer Çanakkale geçilseydi, belki de tarih başka türlü tecelli edecekti.

Kurtuluş Savaşı sırasında, Sovyetler Birliği’nden silah ve cephane başta olmak üzere lojistik yardımlar aldık. Karadeniz’in kuzey limanlarından güneye, 300 bin ton silah ve malzeme taşındı. Türk Denizcileri ve Karadeniz insanı olmasaydı, Kurtuluş Savaşı kazanılamazdı. Atatürk “Gözüm Sakarya’da, kulağım İnebolu’da” derken; bu gerçeğin altını çiziyordu.

Atatürk, Samsun’dan sonra Amasya’dadır ve 22 Haziran’da yayınlanan genelgede “Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” ortak açıklaması yapılmıştır. Buradan da açıkça bellidir ki; Mustafa Kemal, mücadeleyi halka dayanarak yapacaktır.  Önce Erzurum, sonra Sivas kongrelerini toplar ve 27 Aralık’ta Milli Mücadelenin merkezi yapmayı planladığı Ankara’ya gelir. 23 Nisan 1920’de, yani Samsun’a ayak basışının 11’inci ayında ise TBMM’yi açar.

Atatürk; başından beri mücadelesini halka dayandırdı ve TBMM’yi Milli Mücadelenin ve Cumhuriyetin temel taşı yaptı. Çünkü Atatürk aydınlanmacıydı, çağdaştı, Osmanlı’nın niçin hasta adam olduğunun, parçalandığının, yıkıldığının teşhisini doğru yapmıştı.

Osmanlı, hemen yanı başında bulunan Avrupa’daki gelişimin ve değişimin dışında kaldığı için hasta adam oldu, geri kaldı ve parçalandı.  Rönesans, reform, aydınlanma ve sanayi devriminin yaşandığı, monarşilerin yani tek adam yönetimlerinin yıkılarak halkın temsilcilerinin bulunduğu parlamentoların en üst kurum olduğu, özellikle 18’inci yüzyıldan sonra gerçekleşen akılcı ve bilimsel düşünce sistemine geçilen dönemi Osmanlı ıskalamıştı.

Osmanlı geri kaldığını fark etti, ama teşhisi doğru yapamadı. Gelişmişlik farkını yaratan kafayı değil, o kafanın ürünlerini alarak onlara yetişeceğini sandı. Alınması gereken ise kafa yapısı idi. Atatürk’te bu farkındalık vardı. Bu nedenle başından itibaren ortak aklı öne çıkarmaya ve mücadeleyi halka dayandırmaya çalıştı.

Bu bilinçle, Milli Mücadelemizin yüzüncü yılında 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramınızı kutluyorum.

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...