“Mevzubahis vatan ise gerisi teferruattır” ilk bakışta çok güzel bir söz olarak duruyor. Basit olarak anlatmak gerekirse vatanı her şeyin önüne koyan bakış açısı olarak ifade etmek mümkün. Vatanın her türlü partisel, örgütsel ve kişisel çıkarların üstünde olduğunu özlü olarak açıklamaya çalışıyor. Bu anlamıyla bu söze katılmamak mümkün değil.

Bu sözün bir de olumsuz anlamı var. Aynen “Allah ve Kitap” kavramlarını kullanmak gibi “Vatan ve Millet” edebiyatı üzerinden çıkar sağlamak, siyaseten var olmak ve iktidarı ele geçirmek için her türlü hukuksuzluğu ve gayrimeşruluğu mubah gören yaklaşımdır.

Bu sözün Atatürk tarafından söylendiği iddia ediliyor. Çünkü iddia edenler biliyorlar ki, bir sözün inandırıcı olabilmesi için ne söylendiği değil kimin söylediği önemlidir. Ama araştırdım, bu sözün Atatürk tarafından söylediğinin kaydını ve belgesini hiç bir yerde bulamadım. Atatürk için hukuk, Atatürk için meşruiyet çok önemli. Bu nedenle mücadelesine Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ni kurarak başladı ve Meclis’e dayandırdı.

Gel bana katıl!

Yaşayarak gördüm ki, bu söz çokça kullanılıyor ama arkası doldurulmuyor. Kimse kişisel, örgütsel ve partisel çıkarlarından vazgeçmiyor. Hızla ülkemiz felakete doğru sürüklenmesine rağmen. Birleşmekte öyle! “Birleşe birleşe kazanacağız“ diye slogan atılıyor ama bu sözün arkası eylemlerle ve özveriyle doldurulmuyor. Herkes birleşmeyi “gel bana katıl” olarak anlıyor. Herkes liderlik peşinde! Sanırım esas birleştirici güç yapacağı seçimle halk olacak!

Mücadelemiz sırasında karşı cepheden gelen saldırılar bizi asla yıldıramaz hatta motive eder. Ama aynı cephede olduğumuzu iddia edenlerin ve sananların çıkar içerikli saldırıları, akla ve hayale gelmeyen karalamaları bizleri üzmektedir.

Bugünkü yazımı okurum ve meslektaşım Temel Ersoy’dan aldığım elektronik postayı sizlere sunarak tamamlamak istiyorum;

“Türker Paşam,

 Şu topa girmeyeyim diye dişlerimi sıkıp duruyorum ama dinozorların kaşlarını kaldırarak çekecekleri ayarları da göze alarak diyorum ki;

Karşı devrim süreci?

Türkiye’nin içinde bulunduğu duruma düşmesinin tek sebebi Atatürk sonrası CHP’dir. Karşı devrim zannedildiği gibi 1950’de değil, 10 Kasım 1938, 09:06’da başlamıştır.

CHP’nin 1938’den sonra ülkemize çok büyük zararı olmuştur ve var oldukça ülkemize maliyeti çok büyük olacaktır. Önce İnkılapçılık ve Halkçılık, sonra Devletçilik ve Milliyetçilik ve şimdi de Cumhuriyetçilik ve laiklikten vaz geçen bir partinin hala CHP olduğunu düşünenler varsın öyle düşünsün.

Tarihsel misyonunu (Türkiye’nin sola kaymasını engelleme, Orduyu kontrol etme, Atatürk’ün manevi mirasını ve devrimlerini sulandırma, toprak reformunu engelleme vb.) başarıyla yerine getiren CHP’nin yeni misyonu muhalefeti uyuşturarak, ameliyatla koparılacak uzva sürülecek tentürdiyottu üflemek, AKP’nin kantarın topuzunu kaçırması durumunda kontrolden çıkabilecek İslamcılığı izin verilen çizgide tutmaktır.

Gladyatörün parçalanışını izlemek!

CHP ortadan kaldırılıp, CHP’nin içinde yuvalanmış simsarlar, nüfuz tacirleri ve eblehler siyasetin dışına itilmedikçe kurtuluş yok.

Sizi kutluyorum. Cesaretinizi ve mücadelenizi takdir ediyorum. Başaramasanız bile asrın kumpası Balyoz Davası için ‘Bu konu siyasi bir konudur. Bizi ilgilendirmez. Taraf olmayalım’ diyen cuntacı bozuntuları gibi imtiyazlarınızı kaybetmek korkusuyla tesbih böceği gibi büzülüp kalmadığınızı, bir şeyler yapmak için çırpındığınızı göstermiş oldunuz. 

Ha bir de, aslanlarla boğuşmak için arenaya çıkan ve bir süredir adından çokça bahsedilen bir gladyatörün parçalanışını zevkle izlemeye hazır bir seyirci grubunun en iyi sıralarda yerlerini aldıklarını her halde biliyorsunuzdur.

Saygılarımla”

Ben de sizlere saygılarımı sunuyorum.

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...