Sorun Erdoğan, AKP ve Cemaat değil. Sorun Atatürk’e, Cumhuriyetimizin kurucu ideolojisine, Aydınlanma Devrimlerine düşman olan ve ülkemizi dönüştürmeye çalışan işbirlikçi zihniyettir. Bu defedilmedikçe ülkemize huzur, barış ve refah asla gelmez.

Konfüçyüs’e atfedilen “Küçük insanlar kişilerle, vasat insanlar olaylarla, büyük insanlar ise fikirlerle uğraşır” sözünü çok beğenirim. Ne zaman kişilerle uğraşma yanlışlığına düşsem bu söz aklıma gelir ve kendime çeki düzen veririm.

Erdoğan, bölgemiz ve ülkemiz için stratejik hedefleri olan emperyalist bir projenin ürünüdür. Bu proje için bulunup desteklenmiş ve iktidara getirilmiştir. Böyle bir proje olmasaydı siz Erdoğan’ı hiç tanımayacaktınız.

Çektiğimiz acıların, teröristlerle masaya oturulmasının, ekonomik değerlerimizin haraç mezat satılmasının, ayrışma ve bölünme sürecinin, bölgede haydut devlet olarak algılanmamızın esas nedeni Erdoğan değil onun arkasındaki emperyalist fikriyattır.

Dört dörtlük ABD operasyonu

Diyelim ki, Erdoğan gitti ve Merdoğan geldi! Eğer arkasındaki zihniyet aynıysa değişen bir şey olmaz. Hatta Merdoğan daha entelektüel, eğitimli ve öğretimli ve üstüne üstlük hoşgörülü ve güler yüzlü bir portre çiziyorsa tam anlamıyla yandık demektir.

17 Aralık 2013’de başlayan “Yolsuzluk ve rüşvet soruşturması” dört dörtlük ABD operasyonuydu. Operasyonun hedefi Erdoğan’ı iktidardan uzaklaştırmaktı. Evet, Erdoğan’ı 12 yıldır kullanmışlardı ama artık onla devam etmek istemiyorlardı. Erdoğan yıpranmıştı, hatalar yapıyordu, gizli gündemi vardı, iktidar sarhoşu olmuştu, psikolojisi bozulmuştu, ne yapacağı ve ne tepki vereceği önceden kestirilemez bir hal almıştı.

Artık Erdoğan ile devam etmek emperyalist planların geleceğini olumsuz yönde etkilerdi ve bugüne kadar sağlanan kazanımları tehlikeye atardı. Daha güler yüzlü, hoşgörülü ve nitelikli birisi ile mutlaka değiştirilmeliydi.

Ekonominin fişi çekilemez

Erdoğan’a, 2002’de Irak’a girmek istemeyen ve direnen Ecevit’e karşı yapılan ekonomik operasyon türünden bir şey yapılamazdı. Yaşam destek ünitesi ile varlığını sürdüren Türkiye ekonomisinin fişi çekilirse AKP de yok olurdu. Ayrıca ekonomik çöküşün tetikleyebileceği bir halk hareketi yanlış yerlere (antiemperyalist çizgiye) evirilebilirdi. Sorun AKP ve arkasındaki zihniyet değil sadece Erdoğan’dı.

İşte bu nedenle operasyon cerrahi olmalı, Erdoğan ve yakın çevresini hedef almalıydı. 17 Aralık’ta diğer taşeronla (Cemaat) beraber bu operasyon yapıldı ama başarılı olunamadı. Amerika kadiri mutlak değildi ama bu işten de vazgeçmedi.

Erdoğan’ı götürmeye yönelik operasyonun gereği olan kasetlerin havada uçuştuğu ve Dışişleri Bakanlığımızın dinlendiği ve medyaya sızdırıldığı zaman dilimi içinde akademik çalışma nedeniyle bir vakıf üniversitesindeydim. Akademik çalışma grubunun içinde bir de Amerikalı vardı.

10 misli fazla

Verdiğimiz bir mola sırasında kasetlerin ve dinlemelerin Erdoğan’a yönelik Amerikan operasyonu olduğunu ve Amerikan Ulusal Güvenlik Kurumu’nun (NSA) işi olduğunu kendisine anlattım. O da bana “Onlarla çalıştım, haklısın öyle gözüküyor” diye cevap verdi.

Sanırım ABD’nin Almanya’da neler yaptığını takip ediyorsunuz. Almanya ABD’nin en yakın müttefiki olmasına rağmen hemen hemen herkesi dinliyor, operasyonlar yapıyor geçmişte seçimlere bile müdahale etmiş. Söylenenlere göre ABD’nin Berlin Büyükelçiliği casus yuvası. Almanya istihbarat teşkilatı BND’nin Başkanı Gerhard Schindler bu konuda Almanya Federal Meclisi’ne ziyarette bulundu ve brifing verdi.

Almanya ile kıyaslarsanız ABD’nin Türkiye’deki casusluk ve operasyon faaliyetleri en az 10 misli fazla. Siz ABD’nin sessiz sedasız oturarak ve fal bakarak Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçları Türkiye’de ne olur beklentisi içinde mi olduklarını zannediyorsunuz? Cumartesi gün kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Saygılar sunarım.

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...