Sanırım gözünüzden kaçmamıştır; Gazze’ye yardım götürmek için yola çıkan ve İsrail Askerlerinin saldırısında 9 kişinin can vererek şehit düştüğü Mavi Marmara, geçen hafta İstanbul’a döndü.

”Rotamız Filistin, Yükümüz İnsani Yardım” sloganı ile önce İstanbul’dan, daha sonra Antalya’dan yola çıkan ve 31 Mayıs’ta Gazze’ye intikalde iken taarruza uğrayan gemi, 27 Aralık’ta Sarayburnu’nda törenle karşılandı ve 4 Ocak 2011 tarihine kadar ziyarete açıldı.

Öncelikle; insanın en yüce davranış biçimi olan, karşılık beklemeden zor durumda bulunanlara yardım etme duygusu ile bu faaliyete katılan Türk ve yabancı tüm eylemcileri yürekten kutluyor ve bu eylemde yaşamını kaybeden 9 Türk’e Tanrı’dan rahmet ve yakınlarına başsağlığı diliyorum.

Şimdi izniniz olursa; olayın üzerinden epeyce de zaman geçmesi nedeniyle, daha salim ve sorgulayıcı bir kafayla olayı beraberce inceleyip, çözümlemeye çalışalım.

Önce olayı ana hatları ile anımsamaya çalışalım. Gazze’ye yardım götüren 6 gemilik konvoyun, biri amiral gemisi (eylemin sevk ve idare edildiği) Mavi Marmara olmak üzere, 3’ü Türk gemisiydi. Konvoydaki insan sayısı 700 civarında olup, bunun 600’ü Mavi Marmara’daydı. Bu sayının çok büyük bölümü eylemci, çok azı ise gemilerin personeliydi. Eylemcilerin çoğunluğu Türk, kalanı ise 32 ülkenin yurttaşlarından oluşmaktaydı. Gemilerde yaklaşık 10 bin ton yardım malzemesi vardı.

Bu eylemi Özgür Gazze Hareketi (Free Gaza Movement) adlı örgüt planlamıştır. Bu hareket; kendisini Filistin haklarını savunan örgütlerin ve eylemcilerin bir araya gelerek oluşturdukları bir örgüt olarak tanımlamakta olup, kurucusu ve lideri Amerikalı Greta Berlin’dir. Bu eylemde; Türkiye bacağını ve eylemin genel sevk ve idaresini, Türkiye orijinli İnsan Hakları ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı (İHH) yapmıştır.

Biliyorsunuz; bu yardım konvoyu Gazze’ye intikaldeyken, İsrail’in hızlı botları gemilere yaklaşarak çeşitli muhabere vasıtaları ile; ”Deniz ablukası olduğunu Gazze’ye intikal edemeyeceklerini, ısrar ederlerse operasyon yapacaklarını” belirtmelerine rağmen, eylemcilerin kararlılığı üzerine, 31 Mayıs’ta İsrail açısından asla mazereti olmayan müessif olay meydana gelmiştir.

Mavi Marmara’da olayı o gece yaşayan bir gazeteci ile görüşmeme dayanarak anlatıyorum;

Bir İsrail helikopteri havadan yaklaşır, sallandırılan halat vasıtası ile silahlı komandolarını indirmeye çalışır, fakat gemi güvertesinden direnç gösterilir. İnen komandolar silahlıdır, fakat ateş etmemişlerdir. Güvertede bulunan eylemcilerden, Amerikalı eski deniz piyadesi Kenneth O’Keefe’nin aktif liderliğinde; inen komandolar etkisiz hale getirilir, silahları alınır, tartaklanarak kapalı mekana sokulur ve orada hırpalanır. Bu gelişme üzerine ikinci helikopter ateş açarak yaklaşır, komandolar iner ve hatırlamak bile istemediğimiz gelişmeler olur.

Şimdi olayı başından itibaren tekrar inceleyip sorgulayalım. Bu eylemin amacı nedir?

Eğer amaç insani yardımı Gazze’ye intikal ettirmek ise, bunun daha kolay ve barışçı yöntemleri vardır. Eylemin planlayıcısı Özgür Gazze Harekatı ”Amacımız insancıl yardım götürmek değil ambargoyu delmektir ” diyor. Gemideki yolculardan biri, El-Cezire televizyonuna verdiği demeçte şöyle diyor; ” İki güzel şeyden biri olacak; ya şehitlik düzeyine ulaşacağız, ya da Gazze’ye ayak basacağız.’’

İyice düşünün. İsrail; kendi kontrolü dışında, yardım malzemesinin Gazze’ye ulaşmasını istemiyor. Deniz Ablukası ilan etmiş, bunu ihlal ederseniz kuvvet kullanırım, vururum diyor. Bu konuda blöf yapmadığı, geçmiş tecrübelerle sabit. Bana sanki siz şehit olmak istiyorsunuz gibi geliyor. Ne dersiniz?

Devletimizin yetkilileri, Hükümetimiz ne yapıyor?

Size baştan şunu söylemek isterim; bu olay batıda olsa, en hafifi ile hükümet istifa eder. Sorumluların yargılanması ayrıca olur. Deniz ablukası var. Siz nasıl Antalya’dan içinde 3 Türk gemisinin ve yüzlerce Türk vatandaşının bulunduğu konvoya müsaade edersiniz veya onları korumasız olarak ölüme gönderirsiniz! Olayın buralara geleceğini hiç düşünmediniz mi?  Olay olmadan durum muhakemesi yapmadınız mı? Türk Deniz Kuvvetlerinin haberi var mıydı? Mavi Marmara ve diğer gemilerde eylemci kılığında bindirilmiş, Milli İstihbarat Teşkilatımızdan kimse var mıydı? Sakın düşünemedik demeyin. Size ben garanti veriyorum; CIA ve MOSSAD’dan yeterince vardı.

Amaç Gazze’ye yardım götürmek ise, bunu barışçı yollardan yapabilirdiniz. Mademki bölgede eskisi ile kıyaslanmayacak ölçüde etkinsiniz, bu ikna edici gücünüzü İsrail üzerinde kullanabilirdiniz. Hayır, ablukayı delmek ve İsrail’e ders vermek istiyordunuz, Türk Silahlı Kuvvetleri nerede? Yardım götürmek ise Kızılay nerede?

Mavi Marmara’da İsrail Komandolarını etkisiz hale getiren, büyük bir ihtimalle tırmanmaya ve karşı tarafın silah kullanmasına neden olan Amerikalı deniz piyade Kenneth O’Keefe kimdir?

Ben, açık kaynaklardan şöyle bir baktım. Biraz karışık bir adam. 1969 doğumlu, Irak Savaşına katılmış, savaştan sonra ordudan ayrılmış, İkinci Körfez Savaşında canlı kalkan olarak Irak’a gitmiş, 2001 de ABD vatandaşlığından ayrılmış, şimdi İrlanda ve Filistin vatandaşı, İngiltere’de ve Güney Kıbrıs’ta yaşıyor ve böyle uzayıp gidiyor. Bu arada aklıma gelmişken söylemek isterim; Amerikalı deniz piyadeyi bilmem ama canlı kalkan olarak Irak’a gidenlerin birçoğu, CIA ajanı idi. Anımsarsanız, Bağdat direnmeden teslim olmuştur. Canlı kalkan kılığındaki ajanlar, Irak Ordusunun generalleri ile pazarlıkları kotarmışlardır.

Bu arada George Galloway kim?

İngiliz İşçi Partisi eski milletvekili, Filistin-İsrail sorununda Filistin tarafını destekler, Arap dünyası ile içli dışlı, 1990 ve 2000’li yıllarda Irak’a karşı ambargoya muhalefet etti, Irak’a gitti ve Saddam’la görüşüp destekleyici açıklamalarda bulundu. Bazı konuşmalarına, “Bismillahirahmanirahim” ve “Selamünaleyküm” diye başlar. Daha bir sürü karışık ilişkileri var. Kendisine Müslüman olup olmadığı sorulduğunda; “Bu benim ve Rabbim arasında, hiç kimsenin bilmesini istemiyorum” yanıtını vermektedir.

Asla Sayın Galloway’i suçlamak istemem. Fakat bu davranış; batının İslam Ülkelerini ve Müslümanları sömürebilmesinin ve yönetebilmesinin bir aracıdır, sanki Müslüman’mış gibi davranmak veya gizli Müslüman görüntüsü vermek.

Örnek;

  • Alman İmparatoru ve Müslümanları koruyucusu Hacı II.Wilhelm,
  • Haydar Ebu Ali adlı gizli Müslüman Hitler,
  • Musa Nili adlı gizli Müslüman Mussolini,
  • Prens Charles da gizli Müslüman fakat veliaht olması nedeniyle açıklayamıyor,
  • Başkan Barak Hussein Obama, zaten babası Müslüman fakat konumu nedeniyle Hıristiyan gibi gözüküyor, aslında Müslüman.

Bu örnekler uzar gider. Hepsinin tek bir amacı vardır. Aklın ve bilimin tam olarak hakim olmadığı İslam dünyasında, dince kutsal duygularımızı istismar ederek, bizleri sömürmektir.

Operasyondan çok önce; batıda bulunan Filistin yanlısı ve İsrail karşıtı gözüken Sayın George Galloway ve onun gibi önemli şahıslar ile örgütler, bizim tarafa yönelik mesajlar gönderdiler; “Biz bu ablukayı deleriz” diye.Sanırım bizde de bir kanaat oluştu; “Biz bunu tereyağından kıl çeker gibi yaparız ve bunun İslam Dünyasındaki gururu da bize yeter” diye. Ne diyorsunuz?

Sayın Galloway ayrıca; Türkiye’nin pozisyonunu Osmanlı’nın dirilişi olarak yorumluyor ve “İslam Ülkelerine Erdoğan gibi liderler lazım” diyor.

Anımsadınız mı bizim daha önceki yazılarımızdan, emperyalizmin Ali Cengiz Oyununu, Ilımlı İslam projesini, Türkiye’nin bu proje içinde İslam Dünyasını emperyalizmin çıkarları açısından yönlendirme merkezi olarak planlandığını? Operasyon sırasında sadece Türk’lerin öldürülmesi tesadüf mü sizce? Bir yardım konvoyunda bu kadar fazla sayıda yolcuya ihtiyaç var mıydı? Çıkacak bir çatışmada şehit sayısını mı artırmaya çalışıyorsunuz?

 

Sonuç olarak; Gazze’ye yardım götürmek hedeflendiği belirtilmesine rağmen, görev başarılamamıştır. Fakat başarılan şunlar vardır;

  1. Başbakanımız Sayın Erdoğan’ın ismi ve onun kişiliğinde ülkemizin itibarı, Filistin ve Arap kamuoyunda parlatıldı. Arap entelektüelleri ve yöneticileri için aynı şey söylenemez.
  2. Türkiye-İsrail gerginliği arttı. Bu gerginlik arttıkça, başbakanımızın ve ülkemizin itibarı, Arap kamuoyunda daha da artacaktır.
  3. Emperyalizmin bu operasyon sonucunda, eline büyük bir koz geçmiştir. Eğer uslu çocuk olunur ve projeye uygun davranılırsa, İsrail’in özür dilemesi sağlanır ve bu en az yüzde 4 ila 7 puan arasında seçim sonucuna tesir demektir. Bu koz oynanır veya oynanmaz, onlar değerlendirecek.

Peki, olumsuz yönde kullanabilecekleri kozları var mıdır? Bu sorunun cevabı; “Evet”tir. Bunun bazı işaretlerini, Wikileaks belgelerinde de görebilirsiniz. Eğer o kozu oynarlarsa, sifon çekilir. Karar sizin. İşte iki dillilik, Ermeni Kapısı, papaz okulu, Ekümenik Patrik, karasuları, Gülsuyu Darbesi, Kıbrıs, limanların Rum gemilerine açılması, seçimden sonra tasfiye ve federasyon anayasası, Apo Beyin affı ve siyasete girmesi… Daha neler ve neler!

Barış içinde özgür ve bağımsız bir Filistin dileklerimle,

Saygılar sunarım.

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...