Baba, 16 yaşındaki kızını odaya hapsediyor, ardından muhalifler olarak adlandırılan gerçekte ise dört dörtlük terörist olan Suriyeli isyancıları odaya çağırıyor ve insan kılığındaki bu vahşi yaratıklar, masum kıza dönüşümlü olarak tekrar tekrar tecavüz ediyorlar. Baba kızına bunun cihat olduğunu ve cennete gideceğini anlatıyor.

Kızın annesi bile kızına “Bu konuyu başkalarına anlatırsan seni öldürürüm” diyor ve “Yakın köylere cihat nikahı için gideceğini” söylüyor.

Bir nevi fahişelik

Bazı ülkelerden gönderilen Müslüman genç kızların, Suriye’de savaşan teröristlere sunulduğu dünya basınında sıkça yer alıyor. Hatta; çok sayıda Tunuslu genç kızın, Suriye’ye “cihat nikahı” adı altında, teröristlerin cinsel ihtiyaçlarını gidermek için gönderildiğini Tunus Müftüsü Şeyh Osman Batih bizzat açıklıyor ve bunun “Bir nevi fahişelik olduğunu” ifade ediyor.

Yine Suriye’de bir genci, aynen kurbanlık koç gibi yere yatırıyorlar ve tekbir sesleri arasında bıçakla boğazını kesiyorlar. O kadar vahşice ve acımasızca ki, tamamını seyredebilmek mümkün değil. Bir düşünün, aynı durumda kendinizi veya bir yakınınızı! Görüntüler hala youtube’da var, eğer psikolojim bozulmaz diyorsanız, izleyebilirsiniz.

Tekbir sesi

Geçende bir dostum; “Artık ne zaman bir tekbir sesi duysam, kimi boğazlıyorlar, hangi masum insanları katlediyorlar ve nereyi havaya uçuruyorlar diye düşünür oldum” dedi. Sevgi, merhamet, yücelik ve kutsallık ile yan yana gelmesi gereken Allah’ın adının anılması, bakın neleri anımsatır hale gelmiş. Peki, bunun sorumlusu kim? Kendine Müslüman diyen, ama esasında Müslümanlıktan zerre kadar nasibini alamamış zavallılar, değil mi?

Sivas’ta insanları diri diri yakanlar, Kenya’da alışveriş merkezinde insanları çoluk çocuk kurşuna dizenler, Suriye’de her türlü vahşiliği yapanlar Müslüman, değil mi?

Ölü seviciliği

Suudi Arabistan’da kadının tek başına araba kullanmasını fahişelikle eş değer görenler, Mısır’da sübyancılığı ve ölü seviciliğini yasallaştıranlar da Müslüman.

11 Eylül 2001’de Dünya Ticaret Merkezi’nin ikiz kulelerini vuran uçakların Müslüman pilotları vuruş anından 2 dakika önce Allah’a kavuşacaklarını ve cennete gideceklerini sanıyorlardı. İşte bu düşünce ve bunun arkasındaki öğreti, bu insanların her türlü melaneti yapmasına neden oluyor.

Bir arkadaşımdan alıntı yaparak, daha önce bu köşede ifade ettiğim gibi; “Laiklik gerçekten uluslar arası güvenlik konseptidir”. Laikliğin olmadığı, laik eğitim ve öğretimin temeli olan eleştirel akıl ve bilim egemen kafanın yetiştirilmediği bir iklimde, insanlar vahşi birer yaratık haline kolayca gelebilir.

Eğer din siyasetin, ticaretin ve toplumsal ilişkilerin bir aracı haline getirilirse; oradan ne barış çıkar, ne de ahlak. Laiklik, aynı zamanda dinin ululuğunu ve kutsallığını da korur.

Sorumlu AKP

Bakınız; Suriye’de halen devam eden ahlaksızlıkta ve vahşette, ülke olarak biz başrolü oynuyoruz. Cihat nikahı için fahişelik yapmak üzere Suriye’ye gönderilen Müslüman kızların bir bölümü, Türkiye üzerinden geçiyor. Bu ahlaksızlığa bırakın duyarsız kalmayı, ülke olarak katkı bile sağlıyoruz.

Bu ahlaksızlığı niye mi yapıyoruz veya yapabiliyoruz? Laik bir ülke olma yolundan saptığımız, laikliği aşındırdığımız ve Cumhuriyetimizin temellerini sarstığımız için. Ülkemizin bu hale gelmesinin sorumlusu ise; laikliğe aykırı eylemlerin odağı olma suçunu işlediği mahkeme kararı ile tescillenen ve şu anda iktidarda olan AKP’dir.

Sorun kalın kafalılığımızda!

Erdoğan ve AKP’nin ülkemizi buralara getireceği çok belli idi. Bence şu anda yaşadıklarımız bile iyi günlerimiz, daha büyük felaketler bizi bekliyor. Sorun bizim kalın kafalılığımızda ve kişisel çıkarlarımız için bu durumu görmemezlikten gelmemiz ve duyarsız kalmamızdadır.

Laiklik; özellikle ağırlıklı nüfusu Müslüman olan ülkeler için barıştır, güvenliktir, ahlaktır, etik değerlerdir, şereftir, onurdur, insan haklarıdır, eşitliktir ve haysiyettir.

Saygılar sunarım.

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...