Üzülerek söylemek zorundayız, din ticareti en zahmetsiz ve en fazla getirisi olan bir ticaret şeklidir. Nazik bir ifade ile eğitim-öğretim seviyesi düşük, gerçeklerin şamar gibi suratımıza vurulması açısından daha faydalı olacağına inandığım biraz kaba ifade şekli ile cahil toplumlarda din üzerinden ticaret, sermaye gerektirmeyen bol kazanç kapılı bir yöntemdir.

Biliyorsunuz bir toplumun cahil olup olmadığını anlamak veya ne kadar bilgiye ve akla dayanan bir toplum olduğunu ölçmek için uygulanan bir sürü kıstas var. Mesela kişi başına düşen kitap sayısı önemli bir ölçüttür.

Bir yılda okunan kitap sayısı kişi başına Japonya’da 25, İngiltere’de 12, Fransa’da 7 olmasına rağmen Türkiye’de ise yanlış okumuyorsunuz 12 bin 89 kişiye bir kitap düşüyor. Ülkemizde bir yılda basılan kitap sayısına Japonya bir günde ulaşıyor. Ayrıca son yapılan bir araştırmaya göre Türk halkının satın alma gereksinimleri listesinde, kitap 116. sırada. Gerisini siz değerlendirin.

Dinin ticareti nasıl mı olur?

Gelin bir Afrika’ya gidelim. Orada bir özdeyiş vardır.

“Avrupalılar Afrika’ya geldiğinde onların elinde İncil, bizim topraklarımız vardı. Bizden gözlerimizi kapatıp dua etmemizi istediler. Gözlerimizi açtığımızda elimizde İncil, onların ayaklarının altında bize ait topraklar vardı.”

Avrupa’nın da kendisi din ticaretine ve kutsal din duyguları üzerinden sömürüye sahne olmuştur. İşte bu yüzden tarihin gelişimi içinde laiklik kavramını geliştirmiş ve onu, demokrasinin ve çağdaş yaşamın olmaz ise olmazı haline getirmiştir.

Cumhuriyetimizin kurucuları da bu yüzden laikliği, kurucu felsefenin temel direği haline getirmişlerdir.

Eğer birileri laikliği tartışıyor veya aşındırmaya çalışıyorsa, bilin ki din ticareti önündeki engelleri ortadan kaldırmaya çalışıyordur.

Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinde bulunan işçilerimizin paraları çeşitli maksatlarla ( yardım veya ticari girişim gibi ) toplanıp nasıl deve yapıldı sanıyorsunuz?

Bu saf ve temiz insanlarımızın sahip oldukları kutsal din duyguları sömürülerek yıllar içinde emeklerinin karşılıkları olan birikimleri çalınarak yapılmıştır.

Bakın bu dönemde ülkemizde yıldızı parlayan iş adamlarına ve devlet yöneticilerine hepsinin ortak paydaları nedir?

Ticaret yapmak, yardım toplamak ve oyunuzu talep etmek için yaklaşan biri eğer size niteliklerini, birikimini, bilgisini ve yeteneklerini bilimsel yoldan anlatmak yerine ne kadar dindar olduğunu göstermeye çalışıyorsa emin olun sizi sömürecektir.

Şunu demek istiyorum; Size birileri ticaret yapmak veya oyunuzu talep etmek için yaklaşırken söylemi, kıyafeti, makyajı, tavır ve hareketleri ile ne kadar dindar olduğunu göstermeye çalışıyorsa malınıza, emeğinize, hür vicdanınıza ve namusunuza sahip çıkınız.

Ülkemiz bu dinsel sömürünün sayısız örnekleri ile doludur ve halen bu tırmanarak en üst seviyede devam etmektedir.

Aptallığın en açık kanıtı nedir biliyor musunuz?

Aynı şeyi defalarca yapıp değişik sonuçlar almayı beklemektir.

Peki, bu toplumsal aptallığı neden tekraren yapmaya devam ediyoruz?

Sizce neden?

Eğitim-öğretim seviyesi yüksek Japonya’da veya İngiltere’de ticaret veya siyaset yapan bir Japon, Şinto ( Japonların ulusal dini ) dinine veya bir İngiliz, Hıristiyanlık dinine ne kadar bağlı olduğunu, ne kadar çok ibadet yapıp yapmadığını göstererek başarılı olabilir mi?

Kesinlikle hayır.

Bunları söylerken de yanlış anlaşılmayı istemeyiz. Sözümüz dinini istediği gibi yaşayan mütedeyyin ( Dinini hiçbir sapma ve değişik bir amaç için kullanmayan ve sadece din olarak gören ve yaşayan insanlardır.) yurttaşlarımız asla değildir. Sözümüz, dinin ticaretini yapan ve insanların dince kutsal duygularını sömürerek çıkar sağlayanadır.

İşte biz buna DİNCİ diyoruz.

Alnı secdeye giderken, beş vakit ibadet ederken, Allaha yakarırken; ülkesinin birliği, dirliği, refahı, mutluluğu, yakınlarının ve kardeşlerinin başarısı, Kahraman Türk Ordusu’nun muzafferiyeti için dua eden ve kalbinde kimse için kötülük geçirmeyen dindarlarımızın ellerinden ve gözlerinden öperim.

Saygılar sunarım.

Türker Ertürk

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...