Geçtiğimiz Cumartesi başladığımız emperyalizm kavramına ve onun günümüzde aldığı şekli anlatmaya bugün de devam edeceğiz. Halen 21.Yüzyılın ilk çeyreğini yaşarken emperyalizmin adına yapacağımız en önemli tespit: Artık devletler emperyalizmin ana güç merkezi değildir.

Bugün emperyalizmin esas güç merkezi çok uluslu dev şirketlerdir. Bu şirketlerin sahipleri, ait oldukları aileler ve üst düzey yöneticileri emperyalist güç merkezinin temsilcileridir. Geçmişin emperyalist güç merkezleri olan Fransa, İngiltere (Birleşik Krallık) ve ABD gibi ülkeler yeni güç merkezinin enstrümanlarıdır.

Emperyalizmin yeni güç merkezini Kapital-Finans sistemi olarak adlandırabiliriz. Bu sistem içinde Yahudi aileler ve sermayesi başat konumdadır. Dünyayı yönetme ve geleceğe yönelik şekillendirme yetkisi ile bu uğurda insanlığa karşı pervasızca işlenen suçlar için aklanma referansı Evanjelik-Yahudi inanç sisteminden alınmaktadır.

Savaştığı için borçlar büyüyor

ABD, ele geçirilen devlet sistemi ile tamamen Finans-Kapital sisteminin emrinde ve onun hedeflerine yönelik olarak kullandığı en önemli silahtır. Basında “ABD borçlandıkça saldırganlaşıyor” yorumlarına rastlıyorum. Ben bu görüşe asla katılmam. ABD borçlu olduğu için saldırmıyor, saldırgan olduğu ve savaştığı için borçları büyüyor. Çünkü ABD 11 Eylül 2001’den sonra Finans Kapital emperyal güç tarafından zorlanarak sokulduğu 3.Küresel Savaş’ı devam ettiriyor. Bu savaşın gerekçesi olan 11 Eylül terörist saldırısı da Finans-Kapital sistem tarafından tezgahlanmıştır.

Arkasında Finans-Kapital’in olduğu 3.Küresel Savaş’ın hedefi; küreselleşmeyi sağlayarak sermaye ve pazar için siyasal sınırları ortadan kaldırmak, fakirler ve emekçiler için sınırları sıkılaştırarak serbest dolaşımı engellemek, küreselleşmenin ve kendi çıkarlarının önünde engel gördükleri ulus devletleri yok etmek, hegemonyaya direnen bölgesel güçleri ezmek, enerji ve ham madde kaynaklarını tamamen ele geçirmek ve kontrol etmek, dünyanın ekonomik, siyasi ve askeri ağırlık merkezinin doğuya doğru kayışını durdurmaktır.

Türkiye ve içinde bulunduğu bölge (Balkanlar, Karadeniz, Ukrayna, Kafkaslar, Ortadoğu, Doğu Akdeniz) bu küresel savaşın üç önemli sıklet merkezinden biridir. Bu sıklet merkezlerinin ikincisi Asya-Pasifik, üçüncüsü ise Afrika’dır.

Türkiye’nin de bulunduğu bir bölgede Rusya kuşatılmaya ve çökertilmeye, siyasi haritalar etnik, dinsel ve mezhepsel fay hatları üzerinden yeniden çizilmeye, istikrarsızlık yaratılmaya, emperyalizmin taşeronu olacak yeni devletler ortaya çıkarılmaya çalışılmaktadır.

Ara hedeflerine ulaşmıştır

Bu plan dahlinde Türkiye’nin bölünmesi, ayrıştırılması, tekil yapısına son verilmesi, laikliğinin sulandırılması, bölgesel güç olabilme potansiyelinin yok edilmesi ve bölgesinde emperyalizmin sonsuza kadar bir alt yüklenicisi olması tasarlanmıştır. Emperyalizm bu plan dahilinde hedeflerine adım adım yaklaşmaktadır. 3.Küresel Savaş’ın başladığı 2001’den bu yana 13 yıl geçti. Hiç tereddüt etmeden söyleyebiliriz ki, emperyalizm ara hedeflerinin çoğuna ulaşmıştır.

Günümüzde emperyalizm şekil değiştirmiştir. Ne zaman, nerede, hangi formda ve hangi kılıkta karşınıza çıkacağını kestiremezsiniz. Artık emperyalizmin güç merkezi de, yöntemleri de farklıdır. Emperyalizm kimi zaman karşınıza ABD, İngiltere, Fransa, olarak, kimi zaman ele geçirilmiş lideri vasıtası ile mazlum bir millet olarak, kimi zaman işbirlikçi kralı ile Suudi Arabistan olarak, kimi zaman sivil toplum kuruluşu TESEV olarak, kimi zaman ele geçirilmiş bir siyasi parti olarak bazen de size yaklaşan bir arkadaşınız olarak karşınıza çıkar!

Bu hale gelen emperyalizmle eskinin yöntemleriyle, Soğuk Savaş döneminden kalma reflekslerle sadece sola dayanan ideolojik yaklaşımlarla güç toplayamaz ve mücadele edemezsiniz.

Cumartesi günü kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Saygılar sunarım.

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...