Geçtiğimiz Perşembe, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) Irak ve Suriye’de sınır ötesi operasyon yapma yetkisi veren tezkere Meclis Genel Kurulu’ndan geçti. Türkiye’nin Ortadoğu bataklığına iyice girişine verilen vizedir bu! Normal olarak bu tür kararlardan sonra hayırlı olsun demek lazım ama emin olun bu tezkere ülkemize beladan ve felaketten başka bir şey getirmez.

Tezkere hakkında Meclis’e bilgi veren Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz “Tezkerenin hedefi ülke huzuruna saldıran teröristlerdir. IŞİD’in mağdur ettiği herkese yardım etmekteyiz” diyor. Acaba söylediklerine inanıyor mu? Tezkerede terörist olarak gösterilen PKK ile görüşenler, masaya oturanlar, pazarlık edenler ve açılımları götürenler kendileri değil mi? IŞİD’le gönül birlikteliği olanlar ve lojistik destek sağlayanlar siz değil misiniz?

13 Yıl sonra tamam!

Metne, satır aralarına, söylenenlere, söylenemeyenlere ve büyük resme baktığımızda Meclis’ten geçen tezkerenin anlamı şudur;

  1. Suriye’nin toprak bütünlüğüne karşıdır ve Esad’a düşmanlık yapılmaktadır. Bu pratikte Türkiye’ye düşmanlık demektir.
  2. PKK ve IŞİD’i hedef göstermek yetmez. Çünkü her ikisi de ABD’nin bölge hedeflerine yönelik olarak yaptığı operasyonların enstrümanlarıdır. PKK ve IŞİD’in savaşıyor olması bu gerçeği değiştirmez. Bunları aynı babanın çıkarları çatıştığı için birbirini yiyen çocukları gibi düşünün.
  3. TSK’nın bölgeye girmesi savaşı yaygınlaştırır, İstanbul, Ankara ve İzmir’i gibi illerimizi bile savaş alanı içine alır.
  4. Türkiye’de yabancı silahlı kuvvetlerin bulundurulmasına izin verilmesi ülkemize yönelik en büyük tehdittir. 1 Mart 2003 tezkeresi ile yapılamayan 13 yıl sonra bu tezkere ile yapılmıştır. Burada kastedilen Amerikan askerdir.
  5. Suriye’ye topraklarına girmek ve burada tampon bölge oluşturmak için uluslararası hukuk açısından meşruiyet yoktur. Rusya ve Çin vetoları nedeniyle de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden bu hukuki yetki alınamaz. Böyle olduğu halde bu tezkere ile Suriye topraklarına giriş Türkiye’yi uluslararası hukuku çiğneyen haydut devlet konumuna sokar.
  6. Bu tezkerenin diğer bir anlamı da, bölgenin siyasi haritasını değiştirmeye çalışan ABD’nin öncülüğünde kurulan koalisyona fiilen katılmaktır. IŞİD gerçekten bahanedir.
  7. Bölgede yaygınlaşan terörizmi ve istikrarsızlığı engellemenin yolu bölge ülkeleri ile işbirliğinden geçer. İran, Irak ve Suriye merkezi güçleri ile işbirliği ve eşgüdümü esas almayan hatta satır aralarında düşmanlık eden bu tezkere sorun çözücü değil problem yaratıcı ve arttırıcıdır. 

Sonuç olarak tezkere bu içeriği ile ülkemizin ve bölgemizin değil, Türkiye dahil bölgemizi şekillendirmeye çalışan emperyalizmin çıkarınadır.

Ağır şantaj altındalar!

Meclis’te yapılan tezkere görüşmeleri sırasında HDP temsilcisini büyük bir dikkatle dinledim. Tezkereye dair endişesi ve itirazı Türkiye’nin güvenliğine yönelik değil. Endişeleri; Suriye’de PKK’nın kolu olan PYD’nin kazanımları yok olmasın ve fiili özerk bölgeye bir şey olmasındır. Tampon bölge itirazları bile ondan! Meclisimizde böyle vekiller varken başka düşmana ihtiyacımız yok. En çok ağrıma giden ise bu zatın Meclis kürsüsünden terörist başı ve bebek katili Ocalan’ın sözcülüğüne soyunurken hiç tepki almaması ve protesto edilmemesiydi. Böyle bir kepazelik, maskaralık ve ülkeye karşı açıktan düşmanlık dünyanın hiçbir meclisinde olmaz, olamaz ve müsaade edilmez.

TBMM’nin yeni yasama döneminin açılışında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan yaptığı konuşmada “Önceliğimiz Esad’tan kurtulmak” demiş. Bu öncelik ülkemizin ve devletimizin çıkarlarının değil, Erdoğan ve Davutoğlu’nun kişisel bekalarının ve siyasi geleceklerinin güvence altına alınmasının önceliğidir. Her ikisi de ağır şantaj altında olup uluslararası mahkemelerde yargılanma tehdidi nedeniyle ülkemizi ve can verecek evlatlarımızı satmışlardır.

Kurban Bayramınızı kutlar, saygılar sunarım.

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...