Başbakanın söyledikleri hala kulaklarınızda çınlıyordur sanırım. Hem de Türk-Alman Ticaret ve Sanayi Odası Kongresi için gittiği Almanya’nın Hannover’den şehrinden 28 Şubat’ta “Böyle bir saçmalık olabilir mi? NATO’nun ne işi var Libya’da?” diye tüm dünyaya sesleniyor. Arkasından Sayın Abdullah Gül 14 Mart günü Hırvatistan Cumhurbaşkanı ile Çankaya köşkünde yaptığı görüşmeden sonra gazetecilerin bir sorusu üzerine “NATO’nun direkt olarak Libya’ya müdahalesi olamaz.” şeklinde konuşuyor.

BM Güvenlik Konseyi ise, 18 Mart günü “Libya Halkının korunması için askeri müdahalede dahil gerekli tüm önlemlerin alınması” karar tasarısını 10 lehte 5 çekimser oy ile onaylıyor. Libya bunun üzerine İsyancılara karşı sürdürdüğü operasyonu durdurduğunu BM’lerin ateşkes çağrısına uyacağını ilan ediyor ve Türkiye ile Malta’dan ateşkesin uygulanması ve gözetimi için yardım istiyor.

Sanırım Kaddafi liderliğinde Libya 1974’de en sıkıntılı zamanında Türkiye’ye yardım etmiş olmasına, Müslüman olmanın getireceği dayanışmaya, ortak geçmişimize ve geçen yıl Başbakan Erdoğan’a Kaddafi İnsan Hakları Ödülünün verilmiş olmasının getireceği yakınlığa güvenerek bu zor durumunda Türkiye’nin yardım edeceğini umuyor.

Türkiye ise 23 Mart’a Libya’ya yönelik olarak denizden yapılacak ambargo harekatı için tezkereyi bile beklemeden rekor sayıda birisi denizaltı olmak üzere 6 gemi gönderiyor. Sadece bu gelişmelere bakarak bile ustalık döneminde olduğunu iddia edenlere en iyimser bir yaklaşımla yapılacak değerlendirme, çok amatör olduklarıdır.

Libya’nın “Ateşkese uyacağım” bildirimi ABD’nin umurunda değil çünkü ne yapmak istediğini biliyor. Zaten İsyanın arkasındaki güçte odur. Bu nedenle 19 Mart’a Libya’ya karşı hava harekatı başlatılıyor. Bu tarihten, 23 Ağustos’ta İsyancıların Trablus’a girmesi ile Kaddafi’nin fiilen devrilmesi arasında kalan 5 ay süresince ABD liderliğinde NATO Libya’yı tam anlamıyla taş taş üstünde kalmayacak şekilde perişan ediyor.

NATO sadece askeri hedeflere ve komuta kontrol tesislerine taarruz ediliyor diye açıklanmasına rağmen saldırı ağırlıkla alt yapı tesislerine, hastanelere, okullara, otellere, devlet binalarına ve yerleşim bölgeleri olmak üzere sivil halka yönelik olarak yapılıyor. Bunun amacı halkı canından bezdirerek Kaddafi’ye karşı kışkırtmaktır. Saldırıda Libya’da istikrarı yok ederek korku ortamını tesis etmek, hassasiyetler üzerine giderek iç savaş çıkarmak ve bu çatışmanın Cezayir, Sudan, Çad ve diğer Afrika ülkelerine yayılmasını sağlamak hedeflenmiştir. Pentagon ve NATO’nun yaptığı planlamaların aksine gelişmeler istedikleri gibi olmamış ve hedeflerin birçoğuna ulaşılamamıştır.

Gelelim Kaddafi’yi nasıl ve kim öldürdü sorusuna. İsyancıların NATO’nun aktif desteğinde Trablus’a girmesinden sonra Kaddafi sırra kadem basmıştı. Mutlaka yakalanıp öldürülmeliydi çünkü arkasında ABD’nin olduğu işbirlikçi Ulusal Geçiş Konseyi (UGK) kendini halka kabul ettiremez ve başarılı olamazdı.

Kaddafi mutlaka hata yapacaktı çünkü direnişi yönetebilmesi için iletişime ihtiyacı vardı. Yapılan istihbarat sonunda Kaddafi’nin memleketi olan Sirte’de saklandığı Eylül ayı ortalarında öğrenildi. Bu sefer Sirte’ye karşı çok ağır kuşatma ve yoğun olarak Fransız uçaklarının katıldığı bombardıman başlatıldı. 1 aydan daha uzun bir zaman dilimi içinde şehir yerle bir edildi, binlerce sivil öldürüldü, burada yaşayanlar tabi ki saklananlar da yiyeceksiz, susuz, ilaçsız ve temel ihtiyaçlardan yoksun bırakıldı. En sonunda burada barınamayacağını anlayan Kaddafi geçen perşembe günü yaklaşık 75 araçlık bir konvoyla Sirte’yi sabah saatlerinde terk ederek kuşatmayı yarmak istedi.

Uydular ve daha sonra İnsansız Hava Araçları (İHA) durumu tespit ettiler ve saat 0830’da konvoya saldırı başlatıldı. Saldırıya havadan Fransız Mirage uçakları akıllı bombalarla, ABD’nin İHA’ları Predator’lar üzerlerinde yüklü Hellfire füzeleriyle, karadan ise ABD, Fransız ve İngiliz elit ve özel kuvvetleri ile sivil giyimli Bedevi ve Arap görünümlü ajanlar katıldı. Yapılan operasyon sonunda Kaddafi canlı olarak yakalandı fakat öldürülmesi için Kaddafi’den nefret eden muhaliflere teslim edildi. Zaten gerisini medyada izlediniz ve biliyorsunuz.

Libya’yı 42 yıl diktatörce bile olsa yönetmiş birisinin yargılanmadan vahşice ve onursuzca bu şekilde katledilmesini doğru buluyor musunuz? Merak ediyorum bu görüntüleri izleyen Başbakan Erdoğan nasıl etkilenmiştir? Çünkü onun elinden ödül almıştı, yakinen tanıyordu.

Gerçekler bize gösteriyor ki öldürenler Libya’lı da olsa azmettirici ve tetiğin arkasındaki güç ABD, Fransa ve diğerleridir. Yapılan istihbarat nedeniyle ABD Kaddafi’nin Sirte’de dayanma gücünün sonuna geldiğini bugün veya yarın kuşatmayı yararak buradan çıkmaya çalışacağını biliyordu ve kararını verdi “Kaddafi Sirte’den çıkarken yapılacak operasyonda öldürülmeliydi.” Bu nedenle an meselesi olan bu öldürme operasyonu için ABD Dışişleri Bakanı Clinton sadece 2 gün önce yani geçen Salı günü Trablus’a gelerek “Kaddafi’yi ölü veya diri istiyoruz” diye açıklamada bulundu.

Libya’da ki diğer muhtemel gelişmeleri ve Kaddafi’nin öldürülmesi ile verilmek istenen mesajı cuma günkü yazımda açıklamaya çalışacağım.

Saygılar sunarım.

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...