Azeri yönetmen Rüstem İbrahimbeyov Fransa Senatosundan geçen sözde Ermeni Soykırımını inkar edenlere ceza verilmesini öngören yasaya tepki olarak 2000 yılında Fransa’dan aldığı Sanat ve Edebiyat Madalyasını iade etti. Ayrıca Azerbaycan-Fransa Kültürel İlişkiler Derneği Başkanlığından da istifa etti.

Dünyaca ünlü drama yazarı, senarist ve film yönetmeni İbrahimbeyov 1994 yılında senaryosunu yazdığı ‘’ Güneş yanığı ‘’ ile ‘’ Yabancı dilde en iyi film ‘’ dalında Oskar ödülü almış ayrıca 47. Cannes Uluslararası Film Şöleni’nin ödülünü kazanmıştı. 40’dan fazla film, televizyon ve tiyatro senaryosuna imza atan başarılı sanatçı İbrahimbeyov ‘’ Fransa’daki yasa Türkiye’ye karşı yapılmıştır. Ancak bütün Türk dünyasının temsilcilerini etkiliyor. Bu durumda Fransa Sanat ve Edebiyat Madalyası’nı geri vermek zorundayım ‘’ demiştir.

Rüstem İbrahimbeyov’un tespiti çok doğrudur. Emperyalizm ve 1915’de acı çekmelerine rağmen hala emperyalizmin dolmuşundan inmeyen diaspora Ermenileri açısından; Azeri, Terekeme, Şii Türk, Suni Türk, Türkmen, Tahtacı, Yörük, Alevi, Bektaşi hiç fark etmez çünkü hepsi Türk’tür. Örneğin Ermeniler ve Ermenistan için Azerbaycan ile Türkiye arasında hiç fark yoktur. Zaten biz de ‘’ Bir millet iki devlet ‘’ söylemi ile bu gerçeğe vurgu yapmış oluyoruz.

‘’ Anadolu Hıristiyan kültürünün beşiğidir, Müslüman Türkler mezhepsel ayrıntısı ne olursa olsun Anadolu’dan geldikleri yere Asya’ya gönderilmeli veya kültürel dönüşüme tabi tutularak Anadolu asli sahiplerine iade edilmelidir. ‘’ Emperyalizmin hakim çevrelerinde bu görüş bilinçaltında hala canlıdır. Eğer siz sözde ermeni soykırımı için yaşadığımız sorunların kaynağını 1915’de yaşananlara ve o zaman iktidarda olan İttihatçılara bağlarsanız, Doğu sorununu, Hasta adamı, Rumeli Türklerine yapılan soykırımı, Birinci Paylaşım Savaşını ( 1914-1918) ve Sevr’i anlamakta ve analiz etmekte bayağı zorlanırsınız.

Evet, ünlü sanatçı Rüstem İbrahimbeyov bağrından çıktığı topluma yabancılaşmamış ve onun sorunlarına duyarlıdır. Toplumundan kopuk sanatçı olamaz gerçeğinden hareketle emperyalist bir oyunun parçası olan sözde Ermeni soykırımını inkar etmeyi cezalandıran antidemokratik yasa nedeniyle ödülünü geri vermiştir. Kendisini bu sorumlu davranışı nedeniyle kutluyoruz.

Şimdi elinizi vicdanınıza koyun ve düşünün, Orhan Pamuk ‘’ 1 milyon Ermeni’yi ve 30 bin Kürdü kestik ‘’ demeseydi Nobel Edebiyat ödülünü alabilir miydi? Esasında her iki tarafta emeline ulaşmış oldu. Orhan Pamuk gençliğinden beri romancı olmak istiyordu, bu ödül en çok arzuladığı şeydi ve tam zamanında söylediği bu söylem ona ödülü getirdi. Emperyalizm ise kendi amaçlarına hizmet edenleri ödüllendirir ki arkadan gelenler onu takip etsin diye.

Orhan Pamuk içinden çıktığı toplumun kültürel değerlerinden ve sorunlarından da uzak bir insandı. Bakın bir romanında ‘’ İmam ikindi namazı saatinde caminin balkonuna çıkarak ikindi ezanını okudu ‘’ diye anlatıyor. Tarihçi ve yazar İlber Ortaylı şu şekilde kritik etmiş;
‘’ Namazın saati olmaz vakti olur. Saat ve vakit ayrı kavramlardır.
Minarenin balkonu olmaz şerefesi olur üstelik şerefeye çıkarak değil içerden okunur.
Ezanı imam değil müezzin okur. ‘’

Orhan Pamuk ‘’ Biz soykırım yapmadık, vatanımızı savunduk, bu bir emperyalist yalandır ‘’ dese bırakın ödül almayı ismi ve kitapları bu kadar şişirilir miydi? Emperyalizm ülkemize hizmeti değil ihaneti ödüllendirir. Ayrıca emperyalist başkentlerde cesaretle ‘’ Ermeni soykırımı emperyalist yalan ‘’ diye haykıran Talat Paşa Komitesi’nin yaşadığı zorluklar, Rauf Denktaş’a reva görülenler ve Doğu Perinçek’in halen yaşadığı zulüm sanırım ülkemizde ‘’ Hiçbir hizmet cezasız kalmaz ‘’ yaygın kanaatinin bir tescilidir.
Orhan Pamuk ne kadar başarılı bir romancıdır bunun değerlendirmesini edebiyat eleştirmenlerine bırakıyorum. Ben sadece bazı romanlarını okumaya çalıştım ama beceremedim. Biraz sıkıcı buldum ve beni sürüklemediler. Teşbihte hata olmaz özdeyişini arkama alarak yaşamımdaki bir uygulamadan bahsetmek isterim.

Bir romanı veya kitabı okumaya başladığımda eğer sevmez ve beni devam etmem konusunda cezbetmez ise, biraz ısrar eder sonra bırakırım. Bu kitaba başladım mutlaka bitirmeliyim endişesi içinde olmam. Aynı karpuz gibi! Keserim, eğer kabaksa yemem.
Sürçü lisan ettiysek af ola. Saygılar sunarım.

Türker Ertürk

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...