Geçen hafta Çarşamba günü ilan edilen ateşkese rağmen bu hafta İdlip’te teröristlerce yapılan saldırıda 6 Suriyeli polis öldürüldü 11’i ise yaralandı. Demek ki ateşkese uymayan ve uyulmasını istemeyen taraflar var. Böyle bir durumda yapılan ve yapılması gereken güvenlik güçlerinin karşı operasyonudur. İşte Suriye’de bu isteniyor ki dünyayı ayağa kaldırsınlar ve Suriye ateşkese uymuyor desinler. ‘’ Teröristi isteklendir, örgütle, eğit ve destekle, benimde elimi kolumu bağla ‘’ bunun tek bir anlamı var, siz ‘’ kötü niyetlisiniz ‘’.

Suriye bütün gücüyle Annan Planı’nın uygulanmasını istiyor. Bunun için Birleşmiş Milletler ( BM ) Güvenlik Konseyi’nin 14 Nisan tarihli ‘’ ateşkesi denetlemek üzere uluslararası gözlemci gönderilmesi ‘’ kararını hemen kabul etti ve gözlemcilere kucağını açtı. Bu gözlemcilerin hepsi Suriye’de görev yapacak. Sorun tam burada. Çünkü ateşkese uymayan ve Annan Planı’nı başarılı olmasını istemeyen başka taraflarda var.

Bunlardan biriside ne yazık ki Türkiye! Ülkemiz toprakları Suriye’ye karşı askeri müdahale yapabilmenin elverişli koşullarını yaratabilmek için bir terör üssü olarak kullanılmaktadır. Türkiye ateşkesin taraflarından biri olarak değerlendirilmelidir. Bu nedenle uluslararası gözlemcilerin bir bölümü İncirlik, Hatay ve Kilis gibi bölgelere ateşkesi denetlemek için gelmelidir.

ABD emirlerini tebliğ ediyor.

Görüşmeler, Annan Planı, ateşkes, uluslararası gözlemci gönderilmesi gibi faaliyetler Batı açısından ana hedefe ilerlerken sadece geçilmesi gereken merhalelerdir. Suriye’de gerçekten barış ve huzurun hüküm sürmesi ve demokratikleşmeye imkan sağlayacak yapılan/yapılacak reformlara şans tanınması arzu ediliyorsa rejim değişikliğinden ve Beşar Esad’ın devrilmesi seçeneğinden vazgeçilmelidir. Yoksa yapılanların hepsi göz boyamadır ve uluslararası kamuoyunu aldatmaktır.

ABD, Fransa, Türkiye ve bazı Körfez Ülkeleri gelecek hafta Perşembe günü Paris’te toplanarak Suriye’ye karşı daha sert yaptırımların uygulanmasını görüşecekler. Bu konuda ABD Dışişleri Bakanlığı sözcülerinden Mark Toner ‘’ Beşar Esad’a karşı ekonomik ve siyasi yaptırımların artırılacağını bunun için Paris toplantısında bakanların gereğini en iyi şekilde yapacağını ‘’ söylüyor. Sözcü özetle ABD’nin emirlerini tebliğ ediyor.

Sevgili okurlar ABD, Ankara’ya baskı yaparak ‘’ Suriye’ye karşı yapılacak askeri müdahalede Fransa’nın Libya’da yaptığı gibi lider rolü oynamasını ‘’ istiyor. Basında izliyorsunuz gün geçmesin ki ABD’den CIA Başkanı, Dışişleri Bakanı, politikacılar, her seviyede komutanlar Türkiye’ye gelmesin ve Suriye sınırını kontrol etmesin. Sanıyorum bizi ve yemeklerimizi çok seviyorlar!

AKP Hükümeti emperyalizme iliklerine kadar teslim olmuştur. AKP liderliğinde Türkiye’nin daha önce Suriye’ye dostane yaklaşmasının nedeni bu ülkeyi İran’dan uzaklaştırmak maksatlı ABD politikasıydı. Evet, Suriye Türkiye ile ekonomik ve siyasi derinliği olan sıcak bir ilişki geliştirmek istiyordu fakat İran ile olan yaşamsal birlikteliğini de bozmak istemiyordu. Bu nedenle bu politik girişim başarılı olmadı.

Libya stili darbe

Bunun üzerine ABD ‘’ B Planını ‘’ devreye soktu. Suriye’de 13 aydır devam eden terör bu planın bir sonucudur. Amaç Suriye’de rejim değişikliğidir. Hedef Suriye’de kaos ve bölünmedir. Tüm çabalara rağmen bugüne kadar bu başarılı olmamıştır. Şu anda planlanan bahane yaratarak bir maşa vasıtası ile Suriye’ye askeri olarak müdahale etmek ve ‘’ Libya sitili ‘’ darbe yapmaktır. ABD ve NATO’nun direkt olarak müdahalesinin önünde en büyük engeller Rus ve Çin vetoları ile muhtemel müdahaleye İran ve Rusya’nın ne gibi tepki vereceğinin tam olarak kestirilememesidir.

AKP, Suriye’ye terör ihracı yapmak ve bu ülkeye karşı halen devam etmekte olan örtülü savaş için topraklarımızı sınır tanımaz biçimde kullandırmaktadır. Bu hem anayasal hem de bir insanlık suçudur.

AKP Suriye’ye karşı teröre destek vermesine rağmen şark kurnazlığı yaparak Türk Silahlı Kuvvetleri ( TSK ) vasıtası ile bizzat müdahaleden kaçmaya çalışmaktadır. Bu nedenle NATO’yu davet etmektedir. Çünkü müdahaleyi Türk Halkına hatta kendi destekçilerine bile kabul ettirmesi güçtür. Aldığı brifinglerde bu müdahalenin ülkemizde etnik ve mezhepsel çatışmaların tetikleyici unsuru olacağı anlatılmıştır. Ayrıca en yetkili ağızlardan TSK’nın hiçbir haklı gerekçeye dayanmayan bu savaşa isteksiz olduğu umarım söylenmiştir. Sayın Gül’ün ‘’ profesyonel ordu ‘’ söylemini lütfen bu kapsamda değerlendiriniz.

Ülkemiz örtülü olarak işgal altındadır. Birinci Dünya Savaşı sonunda da işgal edilmiştik. Ama o zaman işgal gücü, donanması, devriye gezen askerleri ve gönderlerde dalgalanan bayrakları ile görünürdü. O işgali anlamak ve hissetmek için bilgiye, birikime ve özel bir yetiye sahip olmanız gerekmiyordu. Kandırılmanız zordu.

Bugün ülkemiz örtülü işgal altındadır. İşgal kuvvetleri aramızda tebdil-i kıyafet gezmekte ve bayraklarını dalgalandırmamaktadırlar. Sözde Türk Toprağı olan ve Türk Yurttaşlarının giremediği Kürecik Radar Üssü’nde bile Türk Bayrağı vardır.

İşgali görüp hissedenler görmeyenlere ve kandırılanlara anlatsın.

Saygılar sunarım.

Türker Ertürk

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...