İki Cami Arasında Beynamaz Kalmak

Katar krizi tırmanmaya devam ediyor. Eğer kontrol edilemezse, bölgemizi sıcak bir savaş bekliyor. Eğer bu savaş çıkarsa, bölgeyi Sünni-Şii ekseninde artık kolay durdurulması mümkün olmayan bir yangın yerine çevirir. Bunun da küresel bir savaşı tetiklemesi mümkündür.

Krize neden olan Katar’ın küçüklüğüne bakıp; “Nereden çıkardın bu küresel savaş tehlikesini” demeyin! I. Dünya Savaşı da, bir Sırp gencin Avusturya-Macaristan Krallığı’nın bir prensine yaptığı suikast ile başlamıştır. Bu suikast, savaş için bahane oldu ama gerçekte bu savaşın bir arka planı vardı. Katar da bahane olur; çünkü bugün de böyle bir savaşın arka planı var!

Bizimkilerin Kankası!

Katar krizinde en zor duruma düşen ülke ise, Türkiye oldu! Çünkü Türkiye’yi fiili olarak yöneten iktidar iradesi, adeta iki cami arasında beynamaz kaldı. Çünkü; Suudi Arabistan da Katar da bizimkilerin kankası! Yukarı tükürseler bıyık, aşağıya tükürseler sakal!

Anlayacağınız; Tarzan zor durumda! Bölge savaştan yırtsa da ülkemizi yöneten iktidar iradesinin çapsızlığı, öngörüsüzlüğü ile “Siyasal İslamcı” ideolojisi, “Yeni Osmanlıcı” hayali ve mezhepsel bakış açısı üzerine inşa ettiği dış politikası nedeniyle, krizin Türkiye’ye faturası büyük olacak.

Suudi Arabistan, Sicili En Kötü Olanı!

Bakmayın birbirlerini suçladıklarına, esasında Katar da Suudi Arabistan da teröre ve teröristlere destek verdi. Anlaşamadıkları konu; kimin terörist olup olmadığıdır. Geçen yazımızda, krizi irdelerken Katar’ı merkeze almıştık. Bu yazımızda da Suudi Arabistan kimdir, ona bakalım.

Suudi Arabistan; şeriat yasalarının anayasa kabul edildiği bir krallık. Kral; yürütme, yasama ve yargı gücünü elinde tutar. Bakanlar kurulu dahil, tüm üst düzey atamalar ve kararlar, Suud ailesinin tasarrufu altındadır. Ülkede siyasi parti de yasama organı da bulunmamaktadır. Demokrasi ve insan haklarına saygı kriterleri açısından, 22 Arap ve 57 Müslüman ülke arasında sicili en kötü olanıdır. Ama gelin görün ki; Suudi Arabistan Suriye’ye demokrasi getirme mücadelesinin başını çekmektedir.

Despotu Halkına Karşı Korumaktalar

Suudi Arabistan nüfusunun en az yüzde 20’sini Şiiler oluşturmaktadır. Şiilerin insan hakları ve özgürlük talebi ile yaptıkları gösteriler tanklarla yok edilmekte ve ölüm haberlerinin ardı arkası kesilmemektedir.

Suudi Arabistan’ın komşusu Bahreyn’de nüfusun yüzde 75’i Şii’dir. Bu ülkede Şii halkın demokratik talepleri Suudiler tarafından zalimce ve hunharca bastırılmaktadır. Suudiler, Bahreyn despotu Hamad bin İsa el-Halife’yi halkına karşı korumaktadır.

Suudilerin Korkusu Nedir?

Suudi Arabistan’ın çağdışı yönetiminin en büyük korkusu; ABD’nin desteğini kaybetmektir. Bölgemiz ve dünya barışı için büyük bir tehdit olan Suudilerin güvencesi ABD’dir. Bu güvence; 14 Şubat 1945’de, Süveyş Kanalı içinde Büyük Acı Göl’de demirli bulunan USS Quincy adlı harp gemisinde imzalanan anlaşma ile elde edilmiştir.

ABD Başkanı Roosevelt ile Suudi Arabistan Kralı Abdülaziz El-Suud arasında 5 saat süren bir görüşmeden sonra, tarihe Quincy Agreement olarak geçen gizli anlaşma imzalanır.

Asar da Keser de!

Esasında bu anlaşma, iki devlet arasında yapılan bir akit değildir. ABD ile bir aile arasında yapılan bir anlaşmadır. Adını imzalandığı geminin isminden alan Quincy Anlaşması’na göre; “Kral, Yahudilerin Filistin’e göçüne itiraz etmediği gibi destekleyecek, ABD’ye petrol sağlayacak ve Suudi Arabistan’ın İran Körfezi kıyısında bulunan Dahran’da kurulacak üs için yer tahsis edecek, bunun karşılığında ABD, Suudi ailesinin ve ülkesinin güvenliğini sağlayacak, askeri yardım ve eğitim verecektir”.

Gerçekten de Suudi Arabistan, Suud ailesinin özel mülküdür. Ülkede istediğini yapar, “asar da keser de” ama kimseye hesap vermez. Kralın ve ailesinin, banka hesapları bile yoktur. Çünkü devletin hazinesi onlara aittir. Ülkedeki tüm önemli görevler ve bakanlıklar, Suud Ailesi arasında paylaşılmıştır. Aynı aile şirketleri gibi, bu da bir aile devleti!

Müslüman Türk Kanı İçmişlerdi!

Osmanlı’yı arkadan hançerleyen Suudi Arabistan’ın kurucusu, Vahhabi İmamı Suudi Arabistan Kralı Abdülaziz El-Suud’un 1932’de 32 hanımı 52 erkek çocuğu vardı.

Suudiler; Osmanlı’yı parçalamak ve Arap coğrafyasını bize düşman ederek koparmak maksadıyla, İngilizler tarafından bulunup ortaya çıkarılmıştır. Suudiler, Osmanlı’ya ve Halife’ye karşı ihanetin baş aktörü olup, Müslüman Türk kanı içmişlerdir.

Katar’da üs kurmamızın, ulusal çıkarlarımızla ilgili hiçbir gerekçesi yoktur. Sadece, iktidar iradesinin menfaatlerinin gereğidir. Bu üs bizi; daha fazla Ortadoğu bataklığına sokar, mezhep savaşlarının piyonu yapar ve 100 yıl sonra tekrar kanımızın Arap çöllerinde boş yere akmasına neden olur, bilesiniz!

Türker Ertürk

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...