Dünyada hiçbir ülke ABD’den daha fazla savaşa ve çatışmaya neden olmamıştır. ABD barış ve istikrar istemiyor. ABD hegemonyaya direnen herkesi ne olursa olsun ezmek istiyor. ABD’nin esasında müttefiklere de ihtiyacı yok. Çünkü kararları tek başına alıyor ve herkesin bu kararlara uymasını istiyor.

Bazen soruyorlar “ Ortadoğu’daki bu gelişmeler yaygınlaşarak bir küresel savaşa döner mi? “ diye. Benim yanıtım “ Sovyetler Birliği’nin çökertilmesi ve Soğuk Savaşın bitmesi ile başlayan zaman içinde şiddetlenen ve yaygınlaşan ve tüm yer küremizi etkisi altına alan bu savaş sizin endişe içinde beklediğiniz o savaşın bizatihi kendisidir “ şeklinde oluyor.

ABD’nin yöneticileri en yetkili ağızlardan “ Küresel liderliğimizi ve askeri üstünlüğümüzü devam ettirmek istiyoruz “ diyorlar. Bu liderliği sürdürebilmenin gereği ve bedeli halen dünyamızın içinde bulunduğu savaşın devamıdır. Bu savaşı “ Hegemonyal Küresel Savaş “ olarak da adlandırmak mümkündür.

Kavgayı başlatan kim?

Birisi sizin boğazınıza sarılıp sıksa ve arta şiddette sıkmaya devam etse ve sizde en sununda kalkıp bir yumruk atsanız, kavgayı başlatan siz mi yoksa boğazınızı sıkan mı olur?

ABD dünyanın her yerine uluslararası hukuku ve devletlerin egemenliklerini hiçe sayarak müdahale etmeye çalışmakta ve müdahale edebilmek için bahane yaratmaktadır.

Kuzey Kore’nin ABD’ye, komşularına ve dünya barışına tehdit olduğu gerçekten çok komiktir. Kore yarımadasının istikrar ve güvenliğine yönelik esas tehdit ABD’nin hegemonik politikalarından kaynaklanmaktadır. Kuzey Kore’nin nükleer silah kullanma tehdidi onun kendini savunma refleksinden kaynaklanmaktadır. Ekonomik, siyasi ve diplomatik yaptırımlarla Kuzey Kore’nin boğazı sıkılmaktadır.

Ali kıran baş kesen

Durum aynen ilkokul sıralarında iken çokça yaşadığımız örneklere benzemektedir. Sınıf arkadaşlarına göre irice bir çocuğun hoşlanmadıklarını ve sınıftaki “ Ali kıran baş kesen “ otoritesine ve “ Dediğim dedik çaldığım düdük “ yaklaşımına itiraz eden diğer çocukları dövmek için uydurduğu bahanelere benzemektedir.

İran’ın durumu da farklı değildir. İran yaptırımlarla, aslı astarı olmayan suçlamalarla ve ona karşı sürdürülen örtülü savaşla zor duruma düşürülmeye, boğazı sıkılmaya ve müdahaleye gerekçe olabilecek bir hata yaptırılmaya çalışılmaktadır. ABD ve İsrail tarafından İran’ın nükleer silah geliştirdiği suçlaması inandırıcı değildir.

ABD ve İsrail yetkilileri yalan söylemektedir. ABD’nin bu konuda sicili çok kötüdür. ABD’nin Irak’a müdahale edebilmek için de aynı yalanları resmi kurumları vasıtası ile kasten uydurduğu artık bugün tüm çıplaklığı ile bilinmektedir. Hatta bu konuda zamanın ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell özür bile dilemiştir. Ama bu özrün bedellerinden biri de Irak’da 1,5 milyon Müslümanın hiç uğruna öldürülmesi ve milyonlarca insanın hala acı çekmesidir.

20 sene öncede aynı iddia vardı!

Ya İsrail’in söyledikleri inandırıcı mıdır? İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu “ İran’a askeri olarak müdahale edilmesini çünkü nükleer silahlara sahip olmasının an meselesi olduğunu “ söylüyor. Bakınız bunları söyleyen Netanyahu 1992’de yalnızca milletvekili iken “ İran’ın 2-3 seneye kadar nükleer silahlara sahip olacağını “ söylüyordu. Bugün 2013’deyiz hala aynı iddia devam ediyor.

Suriye’nin yaşadıkları da bu hegomonik savaşın sonucudur. Suriye’de rejim değişikliği, ulus devlete son ve bölünme istenmektedir. Demokrasi, insan hakları ve diktatörlük iddiaları bahanedir. Suriye dayandıkça sıkıntı yaratmaktadır. Şimdi de başımıza Suriye’nin halkına karşı kimyasal silah kullandığı yalanı çıktı. Bu iddianın arkasında İsrail var. ABD ise “ Bu konuyu araştırdığını, doğrulanırsa bunun kırımızı çizgileri olduğunu “ söylüyor.

Durum aynen La Fontaine’nin kim daha güçlüyse onun haklı olduğunu gösteren “ Kurtla kuzu “ hikayesine benziyor. ABD ve İsrail Suriye’yi dövmek istemektedirler “ Suyumu bulandırıyorsun “ bunun bahanesidir.

III. Dünya Savaşı ne zaman biter?

Tüm yer kürede devam eden bu hegemonyal savaşların maliyeti gerçekten çok yüksektir. Bu savaşı devam ettiren ABD’nin ekonomik sıkıntı içinde olduğu da doğrudur. Ama savaş ABD adına sürdürülmek zorundadır. Bulunan çözüm sürdürülen bu savaşların bir bölümünün alt yükleniciler aracılığı ile yapılması ve maliyetlerin düşürülmesidir.

Suriye’ye karşı yürütülen vekalet savaşında AKP liderliğinde Türkiye baş rolde oynamaktadır. Türkiye’nin bu ahlaksız savaşta ki diğer suç ortakları Suudi Arabistan ve Katar gibi çağdışı ülkelerdir.

ABD tek kutuplu dünya düzenini sonsuza kadar sürdürmek, küresel liderliğini ve askeri üstünlüğünü devam ettirebilmek maksadıyla yaptığı tüm savaşlara karışın dünyanın ekonomik, siyasi ve askeri güç merkezi doğuya doğru kaymaktadır.

Bu kayış dengeye doğru gelişi göstermektedir. Soğuk Savaş ( 1947-1991 ) 44 yıl sürmüştür. Sonrasında meydana gelen dengesizlik ve tek kutupluluk 22 yıldır sürmektedir. Bu sürecin Soğuk Savaş kadar uzun süreceğini değerlendirmiyorum. Bu dengesizliğin veya dengeye gelişin en az 10 yıla daha ihtiyacı var.

Emperyalizme karşı her alanda verilen mücadele bu süreci kısaltır, yeterince verilmez ise uzatır. Ama kısa da olsa uzun da olsa nihai son asla değişmez. Her şey eninde sonunda bir şekilde dengeye gelir.

Saygılar sunarım.

Türker Ertürk

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...