Denizin kendisine ulaşan akarsu yatağının bir bölümünü istila etmesi ile oluşan yapının Arapça adıdır Haliç. Yabancı dilde Altın Boynuz olarak bilinen Haliç Osmanlı döneminden bu yana bir özel isim haline gelmiş, birçok semti kapsayan bir kent bölgesinin adı olmuştur. Balyoz ise Yunancadan dilimize girmiş olup, kazık çakmak ve büyük taşları kırmak için kullanılan uzun saplı ağır çekiç anlamına gelmektedir.

İki farklı kültürden gelerek dilimizin bir parçası olan bu iki kelimenin tarihi süreç ve halen yaşadıklarımız paralelinde kazandıkları anlamlar, bu yazımızın konusu olacaktır.

Amcası Abdülaziz’in 1876’da tahtan indirilmesini ve şüpheli ölümünü, ağabeyi V. Murat’ın tahta geçirildikten 3 ay sonra ruhsal çöküntü geçirdiği iddiasıyla görevden alınmasına ve Çırağan Sarayına kapatılmasına tanıklık eden Osmanlının 34.Padişahı II. Abdülhamit tahta çıkar çıkmaz Osmanlı Donanmasına karşı Haliç Baskınını gerçekleştirdi.

Bu baskın, amcası tarafından büyük yatırım yapılan ve tonaj bakımından dünya ikincisi durumuna getirilen donanmamıza yapılmıştı.1877-1878 Osmanlı-Rus savaşından sonra Osmanlı Donanmasını ana üssü olan Haliç’e gönderdi ve yaklaşık 20 yıl buradan çıkmasına izin vermedi.

Çünkü 33 yıllık iktidarı sırasında Kızıl Sultan olarak adlandırılmasına neden olan uygulamaları ile ün salan II. Abdülhamit vesveseli idi, ruhsal durumu iyi değildi, darbe ve ölüm korkusu içindeydi ve özellikle amcasının başına gelenlerde denizcilerin vefalı davranmadığını ve amcasını korumadığı yolundaki değerlendirmesi nedeniyle donanmaya karşı kindardı.

Gerçi bugün yaşadığımız ileri demokrasi uygulamalarını ve Sayın Başbakanımızın o döneme rahmet okutan icraatlarını gördükten sonra sultanın kızıl renginin en az 3 ton azaltılmasından yanayım, eğer tarihçilerin müsaadesi olursa.

Dile kolay, yaklaşık 20 yıl gemilerimiz Haliç’te çürümeye bırakıldı. Ne eğitim, ne bakım tutum. Daha önemlisi bu süre içinde yetişmiş insan gücümüzü kaybettik. Sanırım hak verirsiniz. Nitelikli ve yetişmiş insan gücünün silahtan, malzemeden hatta paradan bile daha önemli olduğunu. Anımsayın savaş sonrası Almanya’yı. Taş taş üstüne koymamışlardı müttefikler, ne oldu? Almanya’nın yetişmiş insan gücü yok olmadığı için ülkelerini yeniden ve kısa zaman içinde yine inşa ettiler.

Tekrar dönelim Osmanlı’ya. Donanma, baskından sonra ilk defa 1897 yılında Osmanlı-Yunan savaşı için Haliç’ten çıkarıldı. Anlatmaya bile değmez, değil savaşmak çürümüş gemiler ve eğitimsiz personelle düşmanın karşısına kadar bile gidilemedi.

Haliç Baskınının maliyeti sadece bu kadar mı?

Tabi ki hayır! Bu yüzden binlerce, yüz binlerce vatan evladını kaybettik. Donanmasızlık yüzünden, Trablusgarp’ta, Balkan Savaşında, Büyük Savaşta, Çanakkale’de ve Kurtuluş Savaşında! Siz şehit kanları ile sulanarak tarihi süreç içinde alınan Ege adalarını kısa süre içinde nasıl kaybettik sanıyorsunuz.

Haliç Baskını sayesinde!

Siz şimdiye kadar Osmanlı Donanmasının Haliç’e kapatılmasının sonuçlarını hiç bu şekilde irdelemiş miydiniz? Osmanlı Donanması daha öncede baskınlar yemişti özellikle Haçlı Donanmalarından, Çeşme’de ve Navarin’de. O zamanda kayıplar büyük olmuştu Osmanlı için. Tek fark, baskını yapanlardaydı.

Şimdi düşünün. Ne farkı var Balyoz Baskınının Haliç Baskınından? Bu sefer neler kaybedeceğiz?

Biliyoruz ki Balyoz, Türkiye Cumhuriyetinin emperyalizmin istekleri doğrultusundan dönüştürülmesine yönelik halen sürdürülen ve seçimlerden sonra son safhası icra edilmeye çalışılacak Gülsuyu Darbesinin Türk Silahlı Kuvvetlerine yönelik değersizleştirme, sindirme, etkinsizleştirme ve tasfiye operasyonunun bir parçasıdır.

Ülkemiz açısından Balyoz’un sonuçları Haliç’ten daha ağır olur. Çünkü Haliç sadece Donanmaya yönelikti. Balyoz Baskını ve Gülsuyu Darbe süreci içinde diğer operasyonlar ise Türk Silahlı Kuvvetlerin bütününe yöneliktir. Bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti için hayatidir.

Biliyorsunuz Bayar ve Menderes ikilisi 1950 yılında Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı darbe yaptılar. Genel Kurmay Başkanı ve bazı Kuvvet Komutanları dahil 15 General-Amiral ve 150 Albay emekliye sevk edildi. Albaylar Tümen Komutanlıklarına vekalet ettiler.

Arkasından Türk Ordusu Kore’ye savaşmaya gitti. Bu Cumhuriyetimiz için “Savaş hayati olmadıkça cinayettir” ilkesinin değişikliği için gerekli olan bir darbeydi.

Bunların akıl hocası George Soros ne diyor? “Türkiye’nin en iyi ihraç ürünü ordusudur.”

Ne diyorsunuz? Türk Silahlı Kuvvetlerinin kahve falında Arabistan Çölleri ve İran mı gözüküyor?

Saygılar sunarım.

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...