Geçtiğimiz Cuma akşamı Fenerbahçe’de öğrencim ve Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı kurulan kumpas operasyonlarından biri olan “Casusluk” davası mağdurlarından Deniz Üsteğmen Burak Çetin’in evlilik törenine katıldım. Deniz Üsteğmen Çetin’in yaşamını birleştirdiği gelinimiz ve kızımız olan Selcan’ı da yakından tanıyorum. Çok iyi eğitim ve öğretim almış ve halen Danimarka’da dünya devi çok uluslu bir şirkette iyi bir konumda çalışıyor. Daha önce İngiltere’de çalışmasına, uzun süredir yurtdışında bulunmasına rağmen yurtseverliğinden, Türklüğünden hiçbir şey kaybetmemiş ve ulusal sorunlarımıza olan duyarlılığı çok yüksek.

Selcan ve Burak gerçekten birbirlerine çok yakıştılar. Onlara ömür boyu mutluluklar diliyorum. Ayrıca böyle evlatlar yetiştirdikleri için Tekin ve Çetin ailelerini canı yürekten kutluyorum.

Kumpas çetesi

Gürcistan üzerinden önce Ermenistan’a daha sonra Almanya’ya kaçtığını basından öğrendiğimiz Zekeriya Öz ve Celal Kara, Burak ve arkadaşlarına kumpas kuran çetenin elemanlarıydı. Teğmenler, içeri atılan subaylar, aydınlar ve vatanseverler sadece ara hedefti! Esas hedef Türkiye Cumhuriyeti ve rejim değişikliği idi! Açılımların önünü açmaktı. Kabul edilebilir bir eşiğe düşürülmüş terörü yeniden canlandırmak, PKK’yı ve onun siyasi uzantısını güneydoğu bölgesinin temsilcisi yapmaktı!

Cumhurbaşkanı Erdoğan “Fiili gücüm var, Türkiye’nin yönetim sistemi değişti” diyor. İşte Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı kurulan kumpas bunun için yapıldı. Ergenekon, Balyoz, Amirallere Suikast ve Casusluk gibi davalar bu kumpasın hukuk görünümlü operasyonlarıydı. Burak ve diğer teğmenler bu nedenle demir parmaklıkların arkasına atıldı. Yapılması gereken tek şey vardı, bu hukuk görünümlü operasyonları yok saymak ve teğmenlerine sahip çıkmak. Teğmenine sahip çıkamayan orgeneralini vermek ve ülkesini teslim etmek zorunda kalır.

Suçunu ikrar etti

Bugün ülkemizde kan akıyorsa, iç savaşa doğru evirilen çatışmalar artarak devam ediyorsa, bölünme ve parçalanma rotasında ilerliyorsak ve ortaçağ karanlığına doğru sürükleniyorsak bunu kumpasa borçluyuz.

Kumpasın medya, polis, adliye, asker, Cemaat ve siyaset ayağı vardı. Ama bu kumpasın başat sorumluluğu Recep Tayyip Erdoğan’a aittir. Zaten “bu davaların savcısıyım” ve “Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanıyım” sözleri bu suçun ikrarıdır.

Selcan ile Burak’ın düğünü sırasında pek çok kumpas mağduru subayı gördüm. Pırıl pırıl bu subaylar mesleklerini kaybetmişlerdi. Aynı masada oturduğum, kendisini ve yeteneklerini yakından bildiğim Dz. Kur. Alb. Tayfun Duman bu operasyonlar olmasaydı terfi edecek ve bugün amiral rütbesinde görevine devam ediyor olacaktı. Bunlar ve bugün ülkemizde yaşananlar ortadayken savcısı dahil kumpasın içinde yer alanları affetmem, affedeni hiç affetmem! Mutlaka hesap sorulmalı!

Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete

Seçimlerden önce, “seçimler çözüm olmayacak, seçimlerden sonra ülkemizi kaos ve iç çatışma beklemektedir” diye yazmış ve anlatmıştım. Yanılmış olmayı tercih ederdim! Seçimlerden hemen sonra “Erdoğan seçim sonuçlarına saygı duymayacak, 7 Haziran 2015’de şekillenen halkın bu iradesini kabullenmeyecek, muhtemel bir koalisyonun önünü kesecek ve ülkeyi erken seçime zorlayacak” demiştik.

Erdoğan her gün anayasal suç işliyor. Siyasi bir sorumluğu olmamasına rağmen siyasi rol üsleniyor. Siyasi çıkarları ve gem vurulamaz ihtirasları için ülkemizi ateşe atıyor ve koalisyonun önünü kesiyor. Ve akan Şehit kanından siyaseten medet umuyor. Başbakan Davutoğlu ise yıllar önce Erzincan hal müdür diye alaya alınan Yıldırım Akbulut’un Turgut Özal’a karşı gösterdiği tavrın, iradenin ve onurlu duruşun yüzde birini bile gösteremiyor.

Kahin olmaya gerek yok!

Artık belli oldu seçime gidiyoruz. Daha doğrusu bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete. Görünen o ki, çok ciddi değişiklikler olmaz ise seçimlerde anlamlı tercih değişikliği olmayacak ve aşağı yukarı bugünkü tablo yine tecelli edecek. Bunu onlarda görüyor. Halkın tercihinde anlamlı değişiklik yaratabilmek ve AKP’yi tek başına iktidar yapabilmek için akan kan miktarını arttırmak, milliyetçi oylara oynayarak MHP’yi eritmek, devlet olanaklarını ve parasını kullanarak oy devşirmek ve sandıklarda hile yapmak planlananlar arasında.

Seçimlerden sonra ne mi olur? Kahin olmaya gerek yok, bu çok açık! Türkiye için kaos, istikrarsızlık, hızla kötüleşen ekonomi ve iç çatışma. Sonrası malum! Tekrar söyleyelim; siyasetçi, asker ve sivil bürokrat ve sade yurttaş olarak her nerede iseniz, hangi partiye oy veriyor, destekliyor ve dünya görüşünüz ne olursa olsun, bugüne kadar yaptıklarınızı yaparak ve aynı rotada viya ederek ülkemizi esenliğe çıkarabilmek mümkün değildir.

Saygılar sunarım.

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...