Savaşın en kanlı günlerinden biri. Asker, en iyi arkadaşının az ilerde kanlar içinde yere düştüğünü gördü. Ateş yağmuru altındaydılar. Asker komutanına koştu ve:

-Komutanım, fırlayıp bir koşuda arkadaşımı alıp gelebilir miyim? Delirdin mi? der gibi baktı komutan askerin suratına.

-Gitmeye değer mi? Arkadaşın delik deşik olmuş. Büyük olasılıkla ölmüştür bile. Kendi hayatını da tehlikeye atma sakın.

Asker ısrar etti ve komutan “ Peki “ dedi “ Git o zaman “

İnanılması güç bir mucize! Asker o korkunç ateş yağmuru altında arkadaşına ulaştı. Onu sırtına aldı ve koşa koşa tekrar sipere döndü. Komutan kanlar içindeki askeri muayene etti ve onu sipere taşıyan arkadaşına döndü:

-Sana hayatını tehlikeye atmana değmez, demiştim. Bu zaten ölmüş…

-Değdi komutanım.

-Nasıl değdi, bu adam ölmüş görmüyor musun?

-Gene de değdi komutanım. Çünkü yanına ulaştığımda henüz sağdı. Onun son sözlerini duymak benim için dünyaya bedeldi.

Ve arkadaşının son sözlerini hıçkırarak tekrarladı: Mehmet!.. Geleceğini biliyordum! demişti arkadaşı…Geleceğini biliyordum..

Silah arkadaşlığı yok oluyor

Bu yaşanmış hikaye askerlikte silah arkadaşlığının önemini çok iyi anlatmaktadır. Silah arkadaşlığı askerlik mesleğinin olmaz ise olmazıdır. Bu nedenle askerlik yemini sırasında bir el bayrak üzerinde bulunan silahta bir el arkadaşın omuzunda bulunur.

Mazisi şan ve şerefle dolu Türk Silahlı Kuvvetleri’nde silah arkadaşlığı ne yazık ki günümüzde büyük darbe almış ve almaya devam etmektedir. Bunun en başta gelen iki nedeni; Türk Silahlı Kuvvetleri ( TSK ) ve personelinin Türkiye Cumhuriyeti’ni dönüştürmeye ve karşı darbeye yönelik olarak epeyce bir süredir ağır saldırı altında olması ve bu saldırıya karşı sorumluluğunun gereğini yerine getiremeyen üst düzey komutanlardır.

Artık tutuklu asker sayısı 300’mü yoksa 400’lerin çok üstünde mi bilen ve takip edende yok. Çeşitli davalarla askerlerimiz tutuklanarak zindanlara atılmaktadır. Örneğin “ Balyoz “ davası; Kanıt diye öne sürülenlerin hepsinin dijital terör unsuru düzmece belgeler olduğu yüzlerce defa ispatlandı değişen bir şey yok. Teröristler, bölücüler, katiller, caniler, tecavüzcüler ve insan yakanlar serbest ama askerler, aydınlar, siyasetçiler, milletin temsilcileri ve yurtseverler yine tutsak.

Son günlerde dalga dalga gelen “ askeri casusluk ve fuhuş operasyonlarını “ sanırım takip ediyorsunuzdur. Şu ana kadar 51’i muvazzaf asker olmak üzere tutuklu sayısı 85’e çıktı. Daha devam edeceği söyleniyor.

İki yıl öncede “ Tarihin en büyük askeri casusluk, şantaj ve fuhuş “ operasyonuna basın aracılığı ile şahit olmuştuk. Askerler çoğunlukla da denizciler bu nedenle tutuklandılar. Fakat yargılamalar sırasında iddia makamı düşmana satılacak gizli bilgiyi, gizli bilgilerin transfer edildiği yabancı ajanı, fuhuş yapan kadını ve şantaja uğrayan insanı bulup çıkaramadı. Bulamazdı çünkü hepsi düzmeceydi. En sonunda geçtiğimiz günlerde savcı “ fuhuş ve casusluk “ suçu bulunmadığına dair mütalaa verdi. Ama iş işten geçmiş ve TSK’ye yönelik operasyon hedefine ulaşmıştı bile. Genç denizciler ise bu operasyonun kurbanlarıydılar.

Sevgili okurlarım bilmenizi isterim Ağustos’a doğru yani Askeri Şura yaklaştıkça TSK’ye yönelik operasyonlar ve bazı askerleri karalamaya yönelik ihbarlar artmaya başlar. Bunun nedeni terfi etmesi beklenen isimleri tasfiye ederek geriden gelecek köstebeklere yer açmaktır. Eğer köstebek yok ise operasyon nedeni ile o göreve veya rütbeye geleni kendilerine karşı vefalı davranmaya ve meftun duruma sokmaya çalışırlar. Hayırsa ona da operasyon yapılır.

Onurlarını geri istiyorlar

Halen tutuklu 68 general/amiralden 40’nın durumu yaklaşan Yüksek Askeri Şura ( YAŞ ) toplantısında ele alınacak. 19’u rütbe bekleme sürelerini bu yıl dolduruyor. 21’i ise daha önce doldurduğu için 2010 ve 2011’de uzatılmış. Mademki bu komutanlar hüküm giymemişlerdir bu YAŞ’ta tekrar uzatılmaları gerekmektedir. Onlara ve diğerlerine sahip çıkmak TSK’nın onurudur.

TSK’ya karşı sürdürülen operasyonların ne olup olmadığını, arkasında kimlerin olduğunu, çeşitli adlardaki davaların ne anlama geldiğini, bugün Hasdal’da, Hadımköy’de, Maltepe’de tutuklu bulunan muvazzaf askerlerin ve Silivri zindanında bulunan emekli askerlerin sivil darbe sürecinin kurbanları olduğunu dünya alem bilmektedir.

Evlerine hayvan pornosu, uyuşturucu, bölücü başının kitabı konan, casuslukla, şantajla ve fuhuşla suçlanan genç, pırıl pırıl denizci subaylar bugün kaybolan onurlarını geri istemektedirler.

Zindanlarda esir edilmiş kahraman komutanlar, subaylar ve astsubaylar kaybolan ve çalınan gururlarını geri istemektedirler.

Sayın Genelkurmay Başkanı biliyorum ateş altındasın. Çıkar kafanı siperden, fırla ve koş, silah arkadaşlarının yardımına git. Gördün Başbakan kendi adamına nasıl sahip çıktı. Gerekirse şehit olursun, bil ki yerini alabilecek yetenekte komutanlarımız mevcut. Sadece ettiğin askerlik yeminine sadık kal. Korkma! Tam 38 yıl önce bugün Kıbrıs Barış Harekatına katılarak Girne’den Anadolu’ya yol bağlayan Mehmetçik gibi cesur ol.

Saygılar sunarım.

Türker Ertürk

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...