“Fire and forget” İngilizce bir ifade olup bunu Türkçeye “Ateşle ve unut” şeklinde çevirebiliriz. Ateşleme yapıldıktan sonra kendi başına hedefini bulan ve vuran güdümlü mermiler “Ateşle ve unut” olarak sınıflandırılır. Diğerlerine göre daha yüksek teknoloji içerir ve daha pahalıdırlar.

Kısaca özetlemek gerekirse bu tür güdümlü mermiler harp gemisinin lançerinde (Atıcı) iken önce muhtemel hedef bölgesinin bilgileri yüklenir ve daha sonra ateşlenir. Lançeri terk eden güdümlü mermi önce hedef bölgesine intikal eder, daha sonra arama yapar, hedefini bulması üzerine saldırı planı uygular ve hedefini vurur. Bu tür güdümlü mermilere ateşleme yapıldıktan sonra veri gönderilmez ve ihtiyaç duyduğu bilgileri kendi toplar. Türk Bahriyesinde yaygın olarak kullanılan Harpoon böyle bir güdümlü mermidir.

Güdümlü mermiler için yapılan bu sınıflandırma Türk Deniz Kuvvetleri’nde resmi olmayan bir şekilde personel için de yapılır. Eğer bir subay veya astsubay aldığı görevi ikaz sız, ilave emirlere ihtiyaç duymadan, zamanında ve mükemmel şekilde yapıyor ve amirleri ona iş verirken akılları arkada kalmıyorsa bu tip personele “Fire and forget” denir.

Terfi etmemeliydi!

İşte Deniz Kurmay Albay Murat Özenalp böyle bir subaydı. Kendisini çok yakından tanıyorum. 1996’da bu köşenin yazarı TCG Alçıtepe Muhribinin (Destroyer) yarbay rütbesinde komutanı iken o da aynı geminin yüzbaşı rütbesi ile harekat subayıydı. Verdiğim emri bir daha tekrar ettiğimi anımsamıyorum. Bakışlarımdan ve tavırlarımdan ne demek istediğimi anlardı. Ona sadece görevin ne olduğunu söyleyin ve unutun! Mazeret üretmez, gözleri ışıldayarak görevi kabul eder ve dört dörtlük aldığı işi tamamlayarak gelir rapor ederdi.

Seneler geçti başarısına başarı kattı. Tüm amirlerinden tam not aldı. Artık zamanı gelmişti terfi edecek ve amiral olacaktı. Ama terfi etmemeliydi! Çünkü yurtseverdi, milliyetçiydi, ortaçağın karanlık ve yoz fikirlerine sahip değildi ve sapına kadar Atatürkçüydü! Eğer ederse Deniz Kuvvetleri Komutanı bile olabilirdi. Tasfiye edilmeli ve yerine F Tipi Örgütün temsilcilerine imkan yaratılmalıydı. Bu nedenle operasyonel dava olan Balyoz’un içine kondu ve zindana atıldı. Ağustos 2011’de tutuklanan Murat önce Maltepe, sonra Hasdal, en son olarak Mamak Askeri Cezaevi’ndeydi.

Beyin kanaması geçirdi!

Murat Özenalp şimdi GATA’da koma halinde yatıyor, tedavisi sürüyor ama dışardan yapılan tüm uyarılara henüz cevap vermiyor. Geçtiğimiz günlerde açık görüş sırasında çocukları ile top oynarken bir anda yığıldı, kafasını yere çarptı ve beyin kanaması geçirdi. Doktorları beyin kanamasının düşmeye neden olduğunu söylüyorlar.

Çocuklarına ve ailesine hasretti, açık görüş nedeniyle heyecan içindeydi ve zaten bu görüşleri iple çekiyordu. Duygu yoğunluğu hat safhadaydı, bunun üstüne çocukları ile çocuklar gibi koşması geçirdiği bu beyin kanamasını tetiklemiş olabilir. Konuştuğum uzman hekimler bu fikre yakınlar.

Murat Özenalp benim için herhangi bir subay değildi. Kardeşim gibi sevdiğim birisiydi. Eşini ve çocuklarını tanıyordum. Benle hiç bağını koparmadı, arar hatırımı sorar ve fikrimi alırdı.

Bana sahip çıkın!

Tutuklanmadan önce geldi durumunu bana anlattı ve “Komutanım, bana sahip çıkın, bizi yalnız bırakmayın” dedi. Çünkü komutanlarının göremediği büyük resmi görmüştü. Yargılandıkları mahkeme adı altındaki tiyatroyu gün ve gün izledim. Zindanda iken ziyaretine de gittim.

Sevgili Murat biliyorum duymuyorsun ama sana verdiğim bu söz nedeni ile ihanetin kol gezdiği, ahlaksızlığın ve şerefsizliğin yaygın olduğu bu ortamda hala siyasetle uğraşmaya ve gazetecilik yapmaya çalışıyorum. Sizi ve ülkemi savunabilmek adına! Kimi zaman arkadan hançerlenmeme rağmen!

Bu satırları yazarken gözyaşlarıma hakim olamadığımı itiraf etmek isterim. Önce bunun benim için bir zayıflık olduğunu düşündüm ve sevdiğim bir dostuma anlattım. O beni gözyaşının bir zayıflık olamadığına ikna edince bu paragrafı sonradan ilave ettim.

Allah belasını versin!

Peki, Murat’ın ve Muratların bu duruma düşmesinden kim sorumlu? Ve onların üzerinden ülkemizin? Hiç şüpheniz olmasın kumpasçılar. Bu nedenle onların Allah belasını versin. Ama sadece onların değil. Kumpas yapılırken sessiz kalanların, bunu kişisel ikbali için fırsat görenlerin, korkanların ve seçimlerde onlarla işbirliği yapanların da Allah belasını versin.

GATA’da Murat’a ilgi çok fazlaymış. Özellikle büyük komutanlar Murat’ın üzerine titriyorlarmış. Geçmiş olsun, bunu zamanında yapacaktınız. Bu pırıl pırıl subayları vermeyecektiniz. Hala yapabilirsiniz eğer yüreğiniz varsa!

Bu gecikmiş ilginizi hayırsız evlatların ebeveynlerini kaybettikten sonra gösterdiği günah çıkarıcı aşırı faaliyetlere benzetiyorum. Bilmiyorum size haksızlık mı yapıyorum? Emrinizdekilere sormak lazım!

Saygılar sunarım.

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...