Geçtiğimiz Salı Anayasa Mahkemesi’nin “Hak ihlali” kararının ardından yeniden görülen Balyoz davası karara bağlandı. İstanbul Anadolu Adliyesi 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen 5’inci duruşmasında yargılanan 236 kişinin beratına karar verildi.

Öncelikle beraat edenlere, ailelerine, yakınlarına, sevenlerine ve bu işin başından beri farkındalığı olanlara ve sahip çıkanlara geçmiş olsun diliyoruz. Geciken adaletin en büyük adaletsizlik olduğu bilinciyle bu karara buruk olarak seviniyoruz, evet ama yetmez diyoruz. Çekilen bu acıların, kaybedilen yılların, yitirilen mesleklerin ve yok olan yaşamların hesabını kim verecek?

Yetmez diyoruz çünkü esas kumpas bu yurtseverler üzerinden ülkemize ve geleceğimize karşı kurulmuştur. Gerçek mağdur Türkiye Cumhuriyeti’dir. Ama ne yazık ki, bu mağduriyetin bugün durumsal farkındalığı olan güçlü sahip çıkanı yok. Bu kumpas çözülmeden ve bu kumpasın savcısından hakimine, polisinden askerine ve medya mensubundan siyasetçisine kadar sorumluları yargılanmadan ve hesap vermeden bu defter kapanmaz ve kapanmamalı!

Hizaya gelindi

Balyoz davasının ilk başladığı günden beri bu davayı izleyen, yazan, yorumlayan ve konferanslarında anlatan birisiydik. Davanın devam ettiği o günlerde silah arkadaşlarımız olan sanıkların ailelerinin “Bu duruşmada beraat veya tutuksuz yargılama çıkar mı? Ne diyorsun?” sorularına hep aynı şeyi söyledik; “Hukuken verilebilecek mücadele yok, mücadeleyi siyasi alana kaydırmak lazım, lehte sunduğunuz delillerin santim önemi yok, bu dava ve mahkeme operasyoneldir”

Balyoz, Ergenekon ve Casusluk gibi davaların arkasında gerçekte ABD’nin karanlık yüzü vardı. Çünkü ABD’nin Türkiye’ye biçtiği elbiseyi ülkemiz giymek istemiyordu. En kuvvetli direnç askerden geliyordu. Amerikalıların deyimiyle; “generaller hizadan çıkmıştı.” Askerlerin hizaya getirilmelerine, derdest edilmelerine, hadlerinin bildirilmesine ve artık ülke siyaseti üzerindeki etkinliklerinin bitirilmesine ihtiyaç vardı. Düğmeye basıldı ve operasyonlar yapıldı. Bakın bugün asker hizaya şimdilik geldiyse, Amerika’ya gidilip selam çakıldıysa ve madalya taktırıldıysa bunu operasyonlara borçluyuz.

Bugün bölünmenin ve iç savaşın eşiğine gelmişsek, terör örgütü PKK ile pazarlık masasına oturmuşsak, adım adım rejim değişikliği rotasında seyrediyorsak, kırmızıçizgilerimizi yok sayarak komşularımızın merkezi hükümetlerine düşmanlık yapıyorsak bunları da hukuki operasyonlara borçluyuz. Bu operasyonlar Erdoğan liderliğindeki AKP’nin önünü açmak için yapıldı.

Eşik geçildi

Balyoz, Ergenekon ve Casusluk gibi davalar Türkiye Cumhuriyeti’ne ve onun anayasal koruyucusu Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı yapılan dört dörtlük darbenin hukuki enstrümanlarıydı. Darbe ile hukuk içinde kalarak mücadele edemezsiniz. Hukuk size karşı yapılan saldırının enstrümanı ise yapmanız gereken onu yok saymaktır. En başından itibaren Türk Silahlı Kuvvetleri komuta kademesiyle bunu yok sayacaktı ve evlatlarını teslim etmeyecekti. Bunu yapmadı ve yapamadı. Ve emperyalizme karşı bu savaşı kaybettiler. Şimdi bu savaşı kaybeden komutanların bazıları etrafta utanmadan konuşuyorlar. Diğer yapılması gereken ise yargılama yapan mahkemeyi tanımamak ve savunma yapmamaktı!

O gün yazdıklarımıza ve söylediklerimize internet aracılığı ile bugün de ulaşabilmek ve kontrol edebilmek mümkün. O gün “Balyoz’dan tutuklananlar ne zaman çıkar?” sorusuna “Karşı darbe sürecinde geriye dönülemez eşik geçildiğinde, serbest bırakırlar, beraat ettirirler hatta tazminat bile öderler” demişiz. Çünkü suçsuz insanları uzun süre içeride tutmanın ağırlığını hiçbir yönetim kaldıramaz. Zaten esas hedef bu insanlar değildi. Bunların üstünden ülkemizdi!

Şimdi hiçbir şey olmamış gibi ABD ile ilişkilere devam eder ve sorgulamazsan, bölgede kendi çıkarına olmayan işlerde hala taşeronluk yaparsan size her şey müstahaktır.

Saygılar sunarım.

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...