Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde geriye sayım devam ediyor. Tam tamına 22 gün kaldı. Etrafımıza göz atıyoruz, dünya bu seçime nasıl bakıyor ve beklentileri ne diye, şimdilik her şey normal gözüküyor. Biliyorsunuz istikrarsızlıktan ve istikrarsızlık beklentilerinden en çok ekonomiler ve para piyasaları etkilenir. Küresel çapta ekonomistler siyasilerle de yakın temas içinde olduklarından sorun çıkabilecek yerlerin kokularını önceden alırlar.

Evet, lafı fazla uzatmadan söyleyelim Avrupa-Atlantik merkezli Batı Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra Türkiye’de kriz beklemiyor. Çünkü Batı bu seçimler dolayısıyla kumar oynamadı.

Esas Çocuk

Seçilme olasılığı olan her iki aday da (Ekmeleddin ve Erdoğan) onların. Kim kazanırsa kazansın Batı kazanmış olacak. Batı’nın yüksek çıkarları için yapılan planların ve Türkiye için öngörülen değişim, dönüşüm ve başkalaşım projesinde önemli bir merhaleyi daha aşmış olacaklar.

Batı’nın gönlünde Ekmeleddin var. Esas çocuk İhsanoğlu! Fakat Erdoğan’ı iktidardan uzaklaştırmaya yönelik 17 Aralık Operasyonunun başarısız olması nedeniyle artık yoğurdu üfleyerek yiyorlar ve temkinliler. Erdoğan’ı bir süreç içinde, dilimleme yöntemiyle, hem yavaş deliğe süpürerek hem de çıkarları için sonuna kadar kullanarak bunu yapacaklar. Erdoğan’ın ve yakın çevresinin bunu anlamasının da pratikte bir değeri yok. Çünkü başka çıkışları yok!

Batı dersine çalışmış, kamuoyu araştırmalarını yaptırmış/yaptırıyor ve Erdoğan’ın seçileceğini bugün itibarıyla görüyor. Planlarını ve operasyonlarını seçim sonrasına kurgulamış. Diyelim ki, düşük bir ihtimalle de olsa gönüllerindeki aday Ekmeleddin kazandı. Hiç fark etmez bu durum için de planlar mevcut. Ama Ekmeleddin’in kazanması için seçimler öncesinde Erdoğan’a karşı “17 Aralık” benzeri bir operasyona ihtiyaç olduğunu bilmekteler.

Urfa mı, Adana mı?

Ekmeleddin veya Erdoğan, bizim için ne fark eder? Bu seçim, acılımı yoksa acısız mı istediğiniz, yani Urfa mı yoksa Adana mı meselesidir. Aralarındaki tek fark üsluptur, eğitim, öğretim ve dış görünüştür. İkisinin de temelde dünya görüşü aynıdır. İkisi de emperyalizmin iliklerine kadar işbirlikçisidir.

Bu seçeneksizlik karşısında yapılması gereken bu seçimi protesto etmek, sandığa gitmemek ve katılımı düşürerek seçimin meşruiyetini yok saymaktı. Ama bunu yapmak için geniş halk kesimlerinde itibarı olan siyasi bir önderliğe ve örgüte ihtiyaç var. Görünen o ki, bu şimdilik yok ve zor! O zaman elinizi vicdanınıza koyun ve aklınıza kullanın 10 Ağustos’ta bunun gereğini yapmaya çalışın.

Emperyalizmin Ekmeleddin’i Cumhuriyetimizin kurucu partisi CHP’ye aday gösterterek ulaşmak istediği en önemi hedef; Türkiye için öngörülen emperyal projeden başka seçeneğin olmadığını göstererek halkın, aydınların, siyasetçilerin, askerlerin ve öncü insanların direncini kırmaktır.

İhanetin yanında olmayız

15 Mart MÖ 44’de bundan tam olarak 2058 yıl önce Marcus Junius Brütüs liderliğinde bir grup Romalı senatör Julius Sezar’ı arkadan hançerler. Sezar önce saldırganlara karşı koyar ve direnir. Ne zaman saldırganların içinde çok yakını ve evlatlığı Brütüs’u görür ve “Et tu, Brute?” Türkçesi ile “Sen de mi Brütüs?” veya “Sen bile mi Brütüs?” der, direnmeyi ve karşı koymayı bırakır ve ölüme teslim olur.

Cumhuriyetimiz Atatürk’ün eseridir. CHP, Mustafa Kemal Atatürk’ün evladıdır. Cumhuriyetimize karşı sürdürülen rejim değişikliği ve dönüşüm projesinde bir şekilde görev almak, siyasal İslamcı Ekmeleddin’i aday göstermek ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı kurulan kumpasta tetikçilik yapan ve askerlerimizi arkadan vuran Cemaatle işbirliği yapmak ve medet ummak Brütüs’lüktür.

Kişisel çıkarlarımız zedelense de, bize saldırılsa da bu ihanetin yanında asla olmayız ve gayri ahlaki bu girişime karşı mücadele ederiz. Ne yapılması gerektiğini ise haftaya çarşamba günü yazacağız.

Saygılar sunarım.

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...