Bu haftaki yazımı da geçen haftaki gibi size Almanya’dan yazıyorum. İki haftadır İsviçre ve Almanya’da Atatürkçü Düşünce Derneklerinin (ADD) ve Türkiye Gençlik Birliğinin (TGB) davetlisi olarak çeşitli kentlerde konferanslar verdim ve söyleşilere katıldım.

Bu süre içinde ülkemizde yaşadığımız hukuksuzluğu, demokratik olmayan girişimleri, baskıyı, adaletsizliği ve yurtsever Türk siyasetçisine, askerine, bilim adamına, gazetecisine ve aydınına gösterilen zulmü anlatma imkanı bulduğum gibi Türk Toplumunun sorunlarını ve yaşadıkları zorlukları ilk ağızdan dinleme fırsatını yakaladım.

Bu yazımda size 1961 yılında Almanya’ya gelen ve bu sene buradaki yaşam mücadelelerinin 50’nci yılını dolduran Türk Toplumunun yeşil sermaye vasıtası ile yaşadığı soygunun, aldatılmışlığın ve dinsel istismarın bir bölümüne değinmek istiyorum.

Başta YİMPAŞ, KOMBASSAN ve İHLAS olmak üzere Türkiye kökenli irili ufaklı 78 yeşil sermaye şirketi din, iman, vatan, millet söylemi ve ritüelleri ile ağırlıkla Almanya ve Avrupa olmak üzere dünyanın her yerinde yaşayan gurbetçilerimizden fabrika kurup, ortak edip, kar payı dağıtmak maksadıyla 31 milyar dolar topladı. Gurbetçilerimiz 30-40 yıllık emeklerinin ve alın terlerinin karşılıları olan birikimlerini bu şirketlere ülkelerinin kalkınmasına yardımcı olmak ve Müslümanlıklarını ön plana çıkardıkları için paralarının daha güvencede olacağını sandıkları için vermişlerdi.

Kısa süre sonra bu makus talihli insanlarımız dolandırıldıklarını ve soyulduklarını anlamışlardı ama iş işten şimdilik geçmişti. Bu soygunculara paralarını kaptıran 800 bin mağdur vardı. Aileleri ile birlikte bu rakam yaklaşık 3 milyondu.

Söyleşi yaptığım Almanya’da yaşayan bir mağdur anlattı. ‘’ Paralarımızı toplamaya gelen şirket görevlileri davranışları ile çok iyi Müslüman olduklarını göstermeye çalışıyordu. Acele etmediler. Önce abdest almak ve namaz kılmak istediklerini söylediler. Sonra yemek yedik ve topladıkları paraları çantalara ve çuvallara doldurup gittiler.’’

Hangi yüzyılda yaşıyoruz, bir şirkete ortak olmak veya hisse almak için verilen para banka sistemine girmeden elden, çanta ve çuval ile toplanıyor. Ne diyorsunuz soyguna baştan karar verilmiş olabilir mi?

Başka bir mağdur bu şirketler için para toplama organizasyonuna ‘’Almanya’da bulunan camiler dahil oldu ‘’ diyor. Bir başkası ‘’ Cuma namazlarında bu şirketlerin reklamını yapan hocaların yatırılan paralardan komisyon aldıklarını ‘’ ifade etti. Günahları boyunlarına ama dürüst din adamlarımızı bunun dışında tutmak isteriz.

Avrupa’da iyi olmayan şartlarda uzun yıllar çalışmalarının karşılığı olan birikimlerini kaybeden göçmen mağdur aileler perişan olmuşlardır. Bir çok aile dağılmış, bir çok insanımızın psikolojisi bozulmuş ve azımsanmayacak sayıda insanımızda intihar ederek yaşamlarına son vermiştir.

Avrupa Türkleri Dayanışma Derneği Başkanı ile görüştüm. Şöyle diyor. ‘’ Ergenekon savcıları bu konuda bir iddianame hazırlasa AKP kadrolarının yüzde doksanı tutuklanır.’’

Almanya, Fransa, Hollanda ve İsviçre’de yeşil sermaye şirketleri aleyhine açılan dava sayısı 1000’den fazla. Açılan bu davalarda mahkemeler ‘’ Nitelikli dolandırıcılık yapıldığına, yasal olmayan yollarla para toplandığına, insanların din dahil her türlü duygularının istismar edildiğine ve toplanan paraların faizleri ile birlikte geri ödenmesine karar verdi.’’

Ne yazık ki bu mahkeme kararlarının yaptırım gücü yok. Çünkü bu şirketler Türkiye’de kuruldu. Soyulan ve istismara uğrayan insanlarımızın zararlarının tazmin edilmesi, zarara uğratan yeşil sermaye şirketleri üzerinde idari ve hukuki işlem için girişim yapılması gerekirken, AKP hükümetleri bakın ne yapmış.

Avrupa Türkleri Dayanışma Derneği Başkanı Muhammed Demirci Başbakan Erdoğan’ın 2006 yılında Berlin’i ziyareti sırasında sorunları anlatmaya çalışmış, başbakan ise sinirlenerek ‘’ Ben buraya geliyorum sen bu toplantıyı provoke ediyorsun. Kardeşim bize mi sordun da verdin paraları ‘’ demiştir. Sizce başbakanın bu davranışı normal midir?

Avrupa Türkleri Dayanışma Derneği yeşil sermaye mağdurları tarafından 2005 yılında kurulmuş olup Almanya’da ki Türkler arasında holding zedeler derneği olarak da biliniyor. Şimdiye kadar hükümet nezdinde yaptıkları tüm girişimler boş çıkmış.

Görüşme yaptığım yeşil sermaye mağdurlarının ve yakınlarının hemen hemen tamamının travma yaşadıklarını gördüm. Bu soygunun en kötü sonucu ise gurbetçilerin ülkelerine karşı güvenlerinin zedelenmiş olmasıdır. Avrupa’da yaşayan Türklerin yaklaşık 190 milyar Avro birikimi olduğu düşünülürse, güven bunalımının bu paraların ülkemizde yatırıma dönmesinde en büyük engel olduğu sanırım daha iyi anlaşılır.

Avrupa’da emekleri ile zor şartlarda yaşayan insanlarımızın başta kutsal din olmak üzere tüm duyguları bu soygunu yapabilmek uğruna istismar edilmiştir.

Eğer size birisi veya birileri oyunuzu, desteğinizi, ticari girişimi için ortaklığınızı, yatırımları için paranızı istemeye geldiğinde niteliklerini, geçmişi ile dürüstlüğünü göstermek ve ispat etmek yerine kılık, kıyafet, dinsel ritüeller ve söylemler ile ne kadar çok dindar ve Müslüman olduğunu göstermeye çalışıyorsa lütfen malınıza, namusunuza, oyunuza ve paranıza sahip çıkınız. Biliniz ki yüksek ihtimal ile aldatılacaksınız.

Türker Ertürk

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...