Bu aralar yoğun gündem nedeniyle hep ülkemiz içinde gelişen olayları ve dönen dolapları yazdık ve anlatmaya çalıştık. Esasında içerideki gündem yine yoğun ama kafayı kaldırıp biraz dışarıya bakmakta yarar var. Çünkü bu gün Türkiye’de yaşadıklarımız bölgemizde ve tüm dünyada sahneye konan oyunun ayrılmaz bir parçası.

Erdoğan’ın bulunup desteklenip iktidara getirilmesi, açılımlar, Ergenekon ve Balyoz gibi davalar, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin itibarsızlaştırılması, askerlerin, siyasetçilerin, aydınların ve gazetecilerin zindanlara atılması, yargıya, medyaya ve ana muhalefet partisi CHP’ye operasyon yapılması, Cumhuriyetimizin kurucu ideolojisine ve Atatürk’e düşmanlık bölgemizde ve dünyada sahneye konan büyük oyunun senaryosuna dahildir.

Yer kürenin tamamında sahneye konan bu oyun, ABD’nin tek kutuplu dünya düzenini, küresel liderliğini ve askeri üstünlüğünü devam ettirebilmesi amacına yöneliktir. ABD küresel hedeflerine ulaşabilmek ve dünyanın halen Atlantik üzerinde bulunan ekonomik, siyasi ve askeri ağırlık merkezinin doğuya Asya-Pasifik bölgesine doğru kayışını durdurabilmek için 2014 itibarıyla her yerde atağa geçmiştir.

ABD’nin çöktüğü, yıkılmak üzere olduğu, Ortadoğu’da yenildiği, geri çekildiği ve artık savunmaya geçtiği doğru değerlendirmeler değildir. Eğer mücadelenizi bu kabulün veya yanlış değerlendirmenin üzerine bina ederseniz sonuç hüsran olur.

Kuşatmak ve istikrarsızlaştırmak

Kuşatmak, istikrarsızlıklar yaratmak, silahlanma yarışına sokmak, stratejik enerji ve hammadde kaynaklarına egemenlik sağlamak, rakipsiz bir donanma ile tüm dünya denizlerinde ve okyanuslarında hakimiyet, ekonomik manipülasyon, darbe yaptırmak, hedef ülke iktidarlarını ele geçirmek ve kontrol altına almak, medya ve STK’larla (Sivil Toplum Kuruluşları) algı operasyonları ve toplum mühendisliği, hedef ülkelere karşı bilgi harbi ve siber savaş bu mücadelede ABD’nin yoğun olarak kullandığı yöntemlerdir.

ABD artık tüm dünyada hedeflerini ele geçirebilmek ve elde tutabilmek için ateş ve manevranın asli unsur olmadığı, çatışma, diplomasi ve barış arasındaki çizgilerin belirsiz olduğu 4.Nesil hatta 5.Nesil Savaş’a geçmiştir.

Sürdürülen bu savaşta ABD açısından sıklet merkezleri; Asya-Pasifik, Afrika, Ortadoğu, Rusya çevresi (Baltık Cumhuriyetleri, Ukrayna, Kafkasya, Türk Cumhuriyetleri, Moğolistan) ve Güney Amerika’dır. Birinci öncelikli sıklet merkezi ise Asya-Pasifik bölgesidir.

Rusya, Avrupa’daki son kalesi olan Sırbistan’ı kaybetmek üzeredir. Geçtiğimiz günlerde Balkanlar’da meydana gelen ağır sel felaketi ve sonrasında Sırbistan dahil bölgeye gelen AB yardımları bile bu amaca yönelik olarak kullanılmaktadır.

Batı günümüzde Moskova’nın 1990 öncesi Avrupa’da bulunan arka bahçelerini tamamen ele geçirmiş ve o gün evi durumunda olan Ukrayna’ya bile girmiştir. Ukrayna fiili olarak ikiye bölünmüş kuşatma Moskova’ya doğru biraz daha yaklaşmıştır.

Yeşil Kuşak

Asya-Pasifik bölgesinde kuşatma ve Çin’e çevre ülkeleri ele geçirme faaliyetleri tüm hızıyla devam etmektedir. Bölgede istikrarsızlık hat safhadadır. Doğu ve Güney Çin Denizi’nde Çin ile bölge ülkeleri arasında bulunan egemenlik hakları sorunları üzerinden her an sıcak çatışma çıkabilir. Ayrıca Malezya ve Endonezya başta olmak üzere diğer bölge ülkelerin Müslümanları da radikalleştirilerek aynen Sovyetler Birliği’ne yapıldığı gibi Çin’e karşı da Yeşil Kuşak inşa edilmekte ve Sincan Uygur Özerk Bölgesi karıştırılmaya çalışılmaktadır. Geçtiğimiz günlerde bölge ülkesi olan Tayland’a yapılan darbenin arkasında ABD’nin olduğu bilinmektedir.

Önce istikrarsızlık ve güvenlik sorunu yaratmak sonra istikrarı ve güvenliği sağlamak için bölgeye girmek eski, bilinen ama her zaman yedirilen yöntemdir. Afrika’ya da böyle girilmektedir. Boko Haram, El-Kaide gibi aynı güç tarafından kurdurulmuştur. Fransa şimdilik ABD’nin Afrika’da en yakın ortağıdır. Türk Deniz Kuvvetleri’nin dört harp gemisi ile yaptığı Afrika seferi ülkemizin çıkarlarına değil ABD’nin Afrika planlarına yöneliktir.

ABD, Avrupa’nın Rusya’ya bağımlılığını azaltmak ve savaşımında AB’yi oyuncu olarak kullanabilmek için Doğu Akdeniz havzasının doğal gazını Kıbrıs ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya boru hatlarıyla taşımak istemektedir. ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden bu nedenle Kıbrıs’a gelmiştir. Kıbrıs yeniden bu gerekçeyle pişirilmektedir.

Ortadoğu’da etnik, dinsel ve mezhepsel ayrıştırmaya planlandığı gibi devam edilmektedir. Bölgede Kürt devleti kurmak için parçalarının ana gövdelerinden gevşetilmesi, birbiri ile entegrasyonu ve uluslaştırma süreci adım adım gerçekleştirilmektedir. Bizim de bulunduğumuz bölgede yaygın istikrarsızlaştırma ve “Yaratıcı tahrip“ (Creative destruction) yöntemleri uygulanmaktadır.

Özetle anlatmaya çalıştığım bu küresel planlardan ülke olarak asgari zayiatla atlatabilmeniz için öncelikle bu oyunu, yapılmak istenenleri ve arkasındaki gücü doğru anlamanız lazım. Yenildiler, çöküyorlar, yıkıldılar gibi nesnel analizden uzak slogan türü değerlendirmeler olsa olsa emperyalizmin ekmeğine yağ sürer.

Saygılar sunarım.

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...