Biliyorsunuz, geçen cuma günü Balyoz davasından aralarında iki eski kuvvet komutanı olmak üzere, toplam 163 asker hakkında tutuklama kararı verildi. Ne kadarı muvazzaf, ne kadarı emekli, ne kadarı amiral ve general, hangi seviyede komutanlar oldukları basınımızda geniş şekilde tartışıldığı için bu konuya girmiyorum. Fakat dikkatinizi çekmek isterim, görevdeki amiral ve generallerin yüzde onu tutuklanmış durumda.

Nedir bu dava?

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tasfiye operasyonudur. Bu davada adı geçen tüm muvazzafları kısa süre içinde mahkum edelim ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nden ayrılış işlemlerini yapalım. Yeterli olur mu? Hayır. Hatta şu anda mevcut 310 civarında olan amiral ve generallerin hepsini emekli edelim ve alttan gelecek genç subaylarla dolduralım. Bu da yeterli olur mu? Sizi temin ederim, asla! İstenen onun da ötesindedir.

Ne diyor sözde akademik ünvanlı beyefendi?

“TSK’yı Yeniçeri Ocağı gibi tasfiye etmeli, yerine Nizam-ı Cedit gibi yeni bir yapılanmaya gidilmeli.” Demek ki; esas yapıyı değiştiremez ve dönüştüremez isen, ne kadar komutanı karalayarak, iftira atarak, uydurma kanıtlarla yargılayarak sistem dışına atarsan at, arkadan yine aynı nitelikte komutanlar gelmekte. Hele bu baş belası Harp Okulları yok mu, onları da ele geçirmek farz.

Herkes biliyor ki, bu davalar hukuki değil siyasidir. Onlar bile inanmıyor bu davaların hukuki olduğuna. Bu nedenle karşı fikirleri, mantıklı savunmaları duymak bile istemiyor, sinirleniyor ve zıvanadan çıkıyorlar. Yalancının en kötü tarafı nedir biliyor musunuz?

Söylediklerini başkalarına inandıramaması değil, başkalarının söylediklerine bir türlü inanamamasıdır.

Bu nedenle; yurtsever ve kahraman askerlerimizin söylediklerine bir türlü inanamıyorlar.

Biliyoruz ki; Balyoz davası da, Dreyfus ve Rosenbergler gibi, siyasi motifli diğer davalarla daha şimdiden dünya hukuk tarihinde hak ettikleri yeri alacaktır.

Ne mutlu bu davanın taraflarına, bunun gururu hem onlara hem de çocuklarına yeter de artar bile!

Nedir bu balyoz davasının kanıtları?

Malum ve emperyalizme taraf bir gazete tarafından tetiklenen bu dava; imzasız ihbar mektupları, e-postalar, sanal planlar, sahte CD’ler, iftira ve karalamalar içeriyor. Darbe planı olduğu söylenen Balyoz’un, basılı ve imzalı bir nüshası bile yok.

Ne var?

Dijital yani sayısal veriler.

Savunma tarafı ne diyor?

Bunlar; seminerden sonra kes-yapıştır olarak üretilmiş. Gerçekten de incelediğinizde; bu planları üretenlerin gerek askeri, gerekse tarih birikimleri ve entelektüel kapasitelerinin çok düşük olduğu görülüyor.

Merak ediyorum; “Altın nesil bu mu?”

Var mı bilim adamınız?

Var mı sanatçınız?

Ama kardeşlerine tuzak kuran, emperyalizme uşaklık eden ve yurtsever kahramanları arkadan bıçaklayan, çakma bir nesil yetiştirdiniz. Kutlarım!

Bilmem biliyor musunuz?

Balyoz’un denizcilerle ilgili olan planın adı da Suga.

Bu uydurma planda; bilirkişi raporları ile tespit edilmiş, zamanlama, askeri yazım kuralları, yönergelere uyum ve teknik açılardan somut yanlışlıklar ve tutarsızlıklar içeren 85 adet usul ve format, 26 adet zaman ve mekan olmak üzere 111 hata bulunmuş.

Zaman konusundaki hataların birisine örnek; sözde planın tarihi 2003 olmasına rağmen bu tarihten 2,3 ve 6 yıl sonra olacakları bile buraya yazmışlar. İlahi bir güçleri olsa gerek.

Mutlaka medyada da izlemişsinizdir imzasız ihbar mektupları üzerine, arazide yapılan patlayıcı madde ve cephane aramasını. Dozerlerle, iş makineleri ile koruyucu kıyafet giymeden yapıyorlar. Malumunuz, patlayıcı madde araması, koruyucu kıyafet giyilerek bir arkeolog titizliğinde yapılır.

Yoksa siz yerini ve patlamayacağını biliyor musunuz?

Örnekleri arttırmak mümkün fakat, daha fazla uzatmadan şu sonuca varabiliriz. Bu davalar, başından itibaren bir hukuk vahşetidir. Soruşturmanın gizliliği ilkesi ve masumiyet karinesi ayaklar altına alınmıştır.

Ne demeli 163 Atatürkçü, yurtsever, amiral, general ve subayın tutuklanmasına?

Ne farkı var, İngiliz işgali altındaki İstanbul’da tutuklanan vatansever subaylardan?

Başbakanımız ve hükümetimiz ne yapıyor?

Bir hiç. Parmağını kıpırdatmıyor. Ne farkınız var o zaman sizin, Damat Ferit ve Fransız Vichy Hükümetinden! Onlar, hiç olmaz ise işgal altındaydılar, ya siz? Eğer emperyalizm tarafından gizli işgal altındaysanız, bilin ki biz de sizin yanınızda oluruz. Yeter ki açıkça ifade edin.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin moral ve motivasyonu çok kötü durumda. Sonu gelmeyen sahte davalar ile oyalanmakta, yıpratılmakta ve demoralize edilmektedir.

Kim sorumlu?

Anayasamızın 117.maddesi; “…Silahlı Kuvvetlerin yurt savunmasına hazırlanmasından, Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı bakanlar kurulu sorumludur” diyor. Bu kadar komutan tutuklu iken ve sizin döneminizde başarı ile gerçekleştirilen bu saldırılar altında, TSK’nın ne kadar hazır olduğunu düşünüyorsunuz? Siz sevgili yurttaşlarım, elinizi vicdanınıza koyun.

Nasıl TSK’nın durumu?

Abartıyor muyum?

Türk Silahlı Kuvvetlerini ve Türkiye Cumhuriyetinin diğer kurumlarını ele geçirmek ve dönüştürmek amaçlı saldırılar ve karalamaların nasıl yapıldığını biliyorsunuz. Sayın Hanefi Avcı bizlere anlattı.

Sonra başına ne geldi?

40 yıllık sağcı, sol örgüt kurmaktan tutuklandı.

Teğmen Mehmet Ali Çelebi’nin cep telefonuna poliste sehven teröristlerin telefonlarını yüklediler. İstanbul Baro Başkanı zevken diyor ben ise kasten diyorum.

Donanmada bulunanlar ne?

Var mı ıslak imzalı bir belge?

Yine dijital yani sayısal suç unsurları.

Ben size açıkça ifade edeyim bunun adı “Dijital Terör”dür.

Balyoz ve diğer sözde planlar, istenmeyen komutan ve subayları tasfiye etmek ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ni topyekun olarak dönüştürme operasyonunun bir parçası olarak malum yerlerde hazırlanmış ve servis edilmiştir.

Ayrıca; yargılama sırasında görülen eksiklikler ve tutarsızlıklar ise yeni sanal belgeler olarak uzantılar vasıtası ile ilgili yerlere konmakta ve operasyonlar yapılmaktadır.

Bu arada dikkatinizi çekiyor mu, bu denizcilerin fazlalığı? Her taşın altından, bunlar çıkıyor. Bakınız denizciler sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada sosyolojik ve psikolojik olarak silahlı kuvvetlerin en demokrat, liberal, akılcı, bilim egemen kafalı, sorgulayıcı, hesap verici ve ilerici kesimini oluştururlar.

Sahip olduğu harp silah ve araçları, eğitimi, teşkilatı, kadrosu ile dış tehdide karşı ve çevre denizlerde ülkemizin hak ve çıkarlarını korumaya yönelik yapıları nedeniyle, Deniz kuvvetleri bir darbede ihtiyaç duyulmayan bir kuvvettir. Ama şunu söylemek mümkün, nitelikleri nedeniyle dönüştürülmesi en zor kuvvettir.

Bütün muhalifleri topluyorlar. En son, satılık olmayan kalemlerden Sayın Soner Yalçın ve arkadaşlarının başına gelenleri biliyorsunuz. Bunun adı; sanırım ileri demokrasi, doğru bir deyişle ileri faşizmdir.

Faşizmle mücadele, omuz omuza verilir. Aksi taktirde, bu faşizm herkesi tek tek teslim alır. Sıranın size gelmesini beklemeyin. Hani söz vermişlerdi dokunulmazlığın kaldırılması için, anımsadınız mı? Emin olun, zamanı gelince bu sözlerini yerine getirecekler ve siyasetçiler de dahil olmak üzere tüm muhalifleri susturacaklardır.

Dün itibarıyla idrak ettiğimiz kandilinizi ve sevgililer gününüzü kutlar,

Saygılar sunarım.

Türker Ertürk

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...