Geçtiğimiz Çarşamba “16 mı, 152 mi?“ başlıklı yazımızda Ege’de, Türkiye ve Yunanistan arasındaki aidiyeti tartışmalı ada, adacık ve kayalıklar sorunundan bahsetmiş ve bu durumda 152 coğrafi formasyonun olduğunu belirtmiştik. Ayrıca bu formasyonların hukuken Osmanlının mirasçısı durumunda bulunan ülkemize ait olması gerekirken Yunanistan’ın özellikle 2002’den beri sahillerimize yakın olanlardan başlamak üzere yaptığı gayrihukuki girişimlerle buraları işgal ve tahkim ederek sahip çıkmaya çalıştığını ve Türkiye’nin bu duruma sessiz kaldığını anlatmıştık.

Bu yazımız üzerine bazı okurlarımız “Adacıklar ve kaya parçaları için sorun çıkarmaya ve iki ülkeyi savaşın eşiğine getirmeye değer mi?” diye sormuşlar. Bir şeyin değip değmediği, nereden baktığınıza göre değişir. Eğer bu soruna 77 milyonluk Türkiye’nin çıkarları ve halkının refahı açısından bakarsanız emin olun değer!

Bakın bugün Danimarka ve Norveç gibi ülkeler zengin, halkının refahı ve sosyal güvenceleri çok yüksek. Örnek vermek gerekirse Danimarka’da işsiz kalan bir insanın devletten aldığı işsizlik ücretini ve sosyal imkanlarını Türkiye’de 10 yıldır çalışan bir mühendis hayal bile edemez. Petrol zengini Katar Körfez’de neyse kuzey Avrupa’da Norveç odur! Bu zenginliklerin ana kaynağı denizlerden sağlanan katma değer. Deniz yetki alanlarında petrolü bularak zenginleşen Norveç bu zenginliklerini paylaşmak istemediği için Avrupa Birliği’ne girmiyor.

Kaynaklar denizlerde

Karasal kaynakları tükenme noktasına gelen dünyamızda kaynakların ve zenginliklerin çoğu artık denizlerde. Bu yüzden tüm ülkeler denizlerden daha fazla pay alabilmenin peşinde! Geniş deniz alanlarına sahip olmak zenginliğe ulaşmak demek.

Denizde çok küçük bir kaya parçasının bile 200 millik (370 Km) Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) olarak adlandırılan deniz alanları ve alanlarda bulunan zenginlikleri var.

Danimarka bu zenginliklere sahip olmak ve kendi halkına refah olarak sunmak için kendisinden 9 bin km. uzaklıkta Kanada’nın yanı başında bulunan ve sadece 1,3 Km² yüzölçümünde bulunan Hans adasına sahip çıkıyor ve Kanada ile didişiyor.

ABD, Kanada, Danimarka, Norveç ve Rusya üçte ikisi deniz olan 27 milyon km²’lik kuzey kutbu bölgesine daha fazla sahip olabilmek için kıyasıya rekabet ediyorlar ve bu alanda kararlılık göstermek için askeri tatbikatlar yapıyorlar. Çünkü dünya petrol rezervinin yüzde 13’ü ve doğal gazın ise yüzde 30’u burada!

Bizi ve ülkemizi sattılar

Güney Çin Denizi’nde bulunan Huangyan Adacıkları için Çin ile Filipinler, Tayvan, Malezya ve Vietnam itiş kakış halinde. Özellikle Çin ve Filipinler arasında gerginlik yüksek, her an bu gerginlik sıcak bir çatışmaya evirilebilir.

Diğer bir adacık ve kayalık sorunu Doğu Çin Denizi’nde Çin ile Japonya arasında. 5 ada ve 3 kayacıktan oluşan bu adalar grubu Çin tarafından Diayou, Japonya tarafından Senkaku olarak adlandırılmakta. Bu kayalıkların egemenliği için iki ülke arasında savaş çıkabilir. Ama sorun kayalık değil, bunun etrafındaki denizlerde bulunan balıkçılık, doğal kaynaklar, petrol ve doğal gaz üzerinden zenginliklere ulaşmak ve bunu refah olarak kendi halkına verebilmek meselesidir.

Bakın herkes taşına, topağına ve kayacığına sahip çıkarken anamızın ak sütü gibi bize helal ve her biri zenginlik kaynağı olan Ege’de bulunan ada, adacık veya kayacıklarımıza AKP hükümetleri sahip çıkmadı ve çıkmıyor!

Siyasetçinin en önemli görevi ülkesinin ve yurttaşlarının güvenliğini korumak, her türlü çıkar ve menfaatlerini arttırmak, olabilecek kayıplarını da en aza indirmektir. Ne yazık ki bugün siyasetçilerimizin ezici bir çoğunluğu kendi çıkarlarını ve konumlarını korumak için bizi ve ülkemizi satmaktadır.

Yarın 13:15’de Sirkeci Garı’nda Mehmetçik TV tarafından organize edilen Ege Adaları’ndaki işgali protesto eylemine katılacağım.

Saygılar sunarım.

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...