Geçtiğimiz Çarşamba günü Mısır Silahlı Kuvvetleri ültimatom ile verdiği 48 saat süre sonucunda Mursi’yi görevden aldı ve ülkede geçiş dönemi ilan etti.

Mısır yaklaşık 85 milyon nüfusu ile en kalabalık Arap ülkesi. Ülkenin yüzde 90’ı büyük çoğunluğu Sünni olmak üzere Müslüman, yüzde 10’u ise çoğunluğu Ortodoks olmak üzere Hıristiyan’dır. Mısır’da halk 25 Ocak 2011’de yönetimine karşı ayaklandı, sokak gösterileri, protestolar ve sivil itaatsizlikle devam eden eylemlerin sonucunda Mübarek 11 Şubat 2011’de istifa etti.

Mursi 2011’deki halk hareketinde muhalif bir lider oldu ve 30 Nisan 2011’de Müslüman Kardeşler’in kurduğu Özgürlük ve Adalet Partisi’nin başkanı seçildi. 2012’de yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Müslüman Kardeşler’in aday gösterdiği Hayrat Şatır’ın adaylığı düşünce yerine Muhammed Mursi aday gösterildi. Yoğun seçim kampanyası yürüttü ve ikinci turda yüzde 51,73 oy alarak 1 Temmuz 2012’de Mısır’ın 5. Cumhurbaşkanı oldu.

Mursi tam olarak bir yıl iktidarda kaldı. Bu süre içinde halkın beklentilerine cevap vermedi/veremedi. Ekonomi daha da kötüleşti. İşçiler aylarca maaş alamadılar. Turizm tamamen çöktü. Mursi enerjisini bu sorunların çözümü için değil iktidarını daha da sağlamlaştırmak ve tek adam olmak için kullandı.

Ruh ikizleri!

Mursi esasında emperyalizmin desteklediği bir adaydı. Mubarek devrilmiş ve serbest yapıldığı iddia edilen seçimlerle Mursi iktidara gelmişti ama emperyalizmin çıkarları açısından hiçbir değişiklik olmamıştı. İsrail ile ilişkiler aynı eskisi gibiydi. Zaten 1979 tarihli Camp David antlaşmasına sadık kalınacağı deklere edilmişti. Filistin sorunu konusunda Arapların ve Filistinlilerin beklentilerine cevap vermedi. Filistin’in güneydeki Refah kapısını açmadığı gibi daha da sıkılaştırdı.

Ortadoğu’da emperyalist politikalara payandalık yaptı. Suriye’de sürdürülen dış destekli örtülü savaşta ABD’nin yanında yer aldı. Ama bunları yaparken halkını kandırmak için söylemleri ile emperyalizme ve İsrail’e hep çattı.

Mursi iktidara geldiğinden beri Mısır’da demokratikleşme adına hiçbir şey yapmadığı gibi diktatörlüğünü sağlamlaştırma yolunda çok mesafe kat etti. Muhaliflerini hiç dinlemedi! Onlara hep sandıkta aldığı oy oranını gösterdi, ülkeyi kamplaştırdı ve çatıştırdı.

Bir yıl önce onu da iktidara getiren ama daha sonra ona da muhalefet eden halk hareketini görmedi, görmek istemedi, onu eline geçirdiği devlet gücü ve Müslüman Kardeşler’in eli sopalı militanları ile bastırmaya çalıştı.

Mursi’yi gerçekten iyi tanıyabilmek Erdoğan ile beraber düşünmemiz gerekir. Birbirlerinin ruh ikizleridir dersek yanlış olmaz. Mursi’de Erdoğan’da demokrasiyi amaç değil araç olarak, yani hedefe ulaşıncaya kadar binilecek tramvay olarak görmüşlerdir.

İktidar aygıtını ellerine geçirince tek amaçları daha fazla otoriter bir yönetim kurmak ve muhaliflerinin demokratik taleplerini görmemek olmuştur. Her ikisinin de siyasi görüşü siyasal İslam olup devleti mümkün olduğu kadar daha fazla İslamileştirmeye çalıştılar.

İkisinin de milli egemenlik kavramı çağdışıdır ve demokrasi anlayışları sadece sandıktan ibarettir. Halbuki sandık demokrasinin en önemli enstrümanı değildir. Dini istismar etmek ve seçimler öncesinde para, yiyecek malzemesi ve erzak dağıtımı yoluyla oy çalmak ortak yaklaşımlarıdır.

Erdoğan’ı çok üzmüş!

Mısır’da halk hareketi sonucunda Mursi ve Müslüman Kardeşler’in devrilmesi sanırım Erdoğan’ı çok üzmüş ve kendi akıbeti açısından derin bir düşünceye sevk etmiştir. Çünkü Erdoğan gençliğinden beri Müslüman Kardeşler örgütüne sempati duyan, Mısır’da ve diğer Arap Baharı ülkelerinde iktidara gelmelerini alkışlayan bir konumda olmuştur. Ayrıca Mursi iktidara geldiğinden beri Erdoğan ve AKP ile akıl alıp, akıl verme ve yol haritası çizme ilişkisi içinde olduğu herkesin malumudur.

Erdoğan Suriye’de de Müslüman Kardeşler’in iktidara gelmesi için çok mücadele vermiştir. Suriye’ye ziyaretim sırasında Suriye Savunma Bakanı ile görüşürken kendisine “Erdoğan sizden ne istiyor?” diye sorduğumda, bakan bana “Müslüman Kardeşleri yönetimin içine sokmamızı istedi” diye anlattı.

Son gelen bilgilere göre Tunus’ta da yaklaşmakta olan halk hareketinin sinyalleri var. Bunun anlamı emperyalist yönlendirmeyle Arap Baharı gelişmeleri içinde iktidarlara getirilen Müslüman Kardeşler artık gerçek devrimlerle bir bir yıkılıyor ve yıkılacak.

Mısır’da Mursi’nin iktidardan uzaklaştırılmasına yol açan müdahale bir darbe değil gerçek bir halk hareketidir ve devrimdir. Umarım sonraki gelişmeler Mısır halkının yararına olur. Durumun aynı zamanda emperyalizmin yönlendirmesine de açık olduğunu bilmemiz gerekir.

Bakın Mısır’da askerler, Mursi’nin halkın isteklerine cevap veremediğini söylüyorlar, onun İslami izler taşıyan anayasasını askıya alıyorlar, farklı çevrelerden gelenlerle yeni anayasa yapacaklarını, özgürlüklerin önündeki engelleri kaldıracaklarını, hiçbir grubun dışarıda kalmayacağını açıklayarak demokratik düzene döneceklerine söz veriyorlar.

Ülkemizde Erdoğan 11 yıllık icraatlarına karşı birikimin bir sonucu olan halk hareketini hunharca ve vahşice bastırmaya çalışıyor, halkı birbirine düşürüyor, eli sopalı militanlarını halk hareketinin üstüne gönderiyor, rüşvetle ikna edilmiş ve bindirilmiş kıtalar ile karşı mitingler düzenliyor, antidemokratik yüzde 10 barajında diretiyor, Suriye’de eli kanlı El Nusra teröristleriyle işbirliği yapıyor, diktatörlük peşinde koşuyor ve en son seçimlerde yüzde 49,83’le çıktığı için buna bizim milli irade ve demokrasi dememizi istiyor!

Mursi diktatörünün bir halk hareketi ile devrilmesi bize gösteriyor ki, Doğu Akdeniz’in güneyinde demokrasi şimdilik satıh yapmaya ve yüzünü göstermeye başladı. Darısı başımıza, Doğu Akdeniz’in kuzeyinde bulunan ülkemizde olması,

Saygılar sunarım.

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...