Darbe girişimi; planlamasından icrasında kadar, tamamen Gülen Cemaati’nin işiydi. Darbecilerin arasında, bir tek Atatürkçü bile yoktu. Zaten; Atatürkçü’leri aralarına istemiyorlardı da!

Darbe girişimi başladığında, Sahil Güvenlik Komutanlığı Karargah Komutanı televizyonlarda darbe başladığı haberini öğrenince, komutanı olan Sahil Güvenlik Komutanı Tümamiral Hakan Üstem’i arar ve “Komutanım, karargaha geleyim mi?” diye sorar. Yanıt çok nettir; “Sen bizden değilsin, gelme!”

Darbe tarihleri karşılaşılan tehditler ve sızmalar nedeniyle iki kere değiştirilmiş. En son olarak 15 Temmuz’da karar kılmışlar ve hafta başında bu tarihi kılcallarına kadar yayımlamışlar. Sıradan Cemaat üyelerini darbenin yapılacağı hafta sonu dışarıya çıkmamaları konusunda uyarmışlar bile! Ama MİT, bunlardan bihabermiş!

CIA Tarafından Manipüle Edilmişlerdi!

Darbenin biran önce yapılması konusunda, muhtemelen CIA tarafından manipüle edilmişler. Esasında; böyle bir darbeyi yapabilecek güce, ancak 6-7 yıl sonra ulaşacaklardı. Düğmeye erken bastılar veya bastırıldılar! Aynen, 17-25 Aralık operasyonunda olduğu gibi! Bu; ikinci defa yanlış yönlendirilmeleriydi.

Amerika; işin içinde hem vardı, hem yoktu! Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı devirmek maksatlı bir darbe istenseydi; Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komuta kademesi manipüle edilir ve emir komuta zinciri içinde darbe yapılabilirdi. Ama bu istenmiyordu!

İtibarsızlaştırdı ve Devre Dışı Bıraktı

Darbe; gerçekte Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) karşı yapıldı. Darbe girişimi başarılı olmadı ama, manipüle eden açısından hedeflerine ulaştı: TSK; tamamen itibarsızlaştırıldı ve devre dışı bırakıldı. Artık; terörle mücadele ve emperyalist hedeflere yönelik “Suriye’de Kürt koridorunun inşası”na engel olabilmek, Türkiye açısından çok zorlaştı.

Emperyalizm; Türkiye’nin de dahil olduğu bölgede, Büyük Ortadoğu Projesi’ni (BOP) realize etmektedir. Bulunduğumuz bölgede, hegemonyaya direnebilecek potansiyel bölge güçleri istenmemektedir. Bölge; etnik, dinsel ve mezhepsel olarak, daha küçük siyasi yapılara doğru ayrıştırılmak istenmektedir. Türkiye de buna dahildir.

İlki Ergenekon-Balyoz, İkincisi 15 Temmuz

Türk Silahlı Kuvvetleri’ni bir şekilde yenmeden, BOP’un Türkiye’ye yönelik bacağını gerçekleştiremezsiniz. İşte bu nedenle; TSK’ya karşı ilk darbe Ergenekon ve Balyoz tipi kumpas operasyonlarıyla, ikincisi de geçtiğimiz Cuma yapılmıştır!

Her ikisinin de arkasında emperyalizm vardı. Her ikisinde de Cemaat taşeron olarak kullanıldı. Birincisinde; Cemaatin suç ortağı AKP İktidarı’ydı. İkincisini ise; tek başına kotardı ve kendisini büyük çapta imha etti. Emperyalizm tarafından kullanılıyor olmanın sonucudur bu! Tarihte, bunun sayısız örnekleri var.

35-40 Yıl Sonra İktidara Geleceğiz

Geçtiğimiz Cuma’ya kadar, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda, 53 amiral vardı. Darbe girişiminden sonra, bunların sadece 19’u temiz çıktı. Darbecilerin yaptığı görevlendirmede ve atama planında 19 amirale görev verilmedi, kızağa alınacaktı!

Tabii ki; bu işler dün başlamadı. 1976’da, değerli sınıf arkadaşım Armağan Yavaşoğlu ile Moda’da bir kafede sohbet için oturmuştuk. İTÜ’de okuyan arkadaşım; “Üniversitede birileri var, Sızıntı dergisini dağıtıyorlar, Fethullah Gülen adında hocaları varmış, 35-40 yıl sonra iktidara geleceklerini söylüyorlar” diye anlatmıştı.

Biz İstemeden Gemiler Kalkmayacak

1996’da ve Yarbay rütbesinde, Alçıtepe Muhribi’nin Komutanıydım. Akıllı ve uyanık bir Teğmenim, biraz da tesadüflerin yardımıyla, yakaladığı bir olayı bana rapor etti. Üzerine gittim; tam olarak 6 Astsubayı meslekten ihraç ettik. Ama o dönem Deniz Kuvvetleri Komutanı olan Oramiral Güven Erkaya olmasaydı, muhtemelen bu ihraçlar gerçekleşmezdi. Ama aynı anda, Harp Filosu Komutanlığı’nın diğer gemilerinde tık yoktu. Bunların hepsi, benim gemime toplanmış olamazlardı ya!

İhraç ettiğimiz Astsubaylardan biri, sorgulama sırasında; “Bir gün gelecek, buradan (Gölcük) biz istemeden gemi kalkmayacak” dedi. Sanırım 15 Temmuz 2016, o günlerden biriydi; Donanma Komutanı Oramiral Veysel Kösele’yi derdest edip denize açıldılar ve darbe girişimine başladılar.

Dost Ateşine Maruz Kaldık

2008-2010 arasında, Deniz Harp Okulu Komutanıydım. Cemaat, tüm unsurları ile bize saldırıyordu. İmzasız ihbar mektupları havada uçuşuyordu. Komutanlarım, ahlaksız öğrencileri atmamı istiyordu. Halbuki; saldıranlar ahlaksızdı. Ne Genelkurmay’dan, ne de Deniz Kuvvetleri’nden destek alabiliyordum. Hatta; “Dost Ateşi”ne maruz kalıyordum.

Cemaat’le cephede savaşan bana sormadan, personelimi değiştiriyorlardı. Bu değişikliklerde, içimize daha çok hain sokuyorlardı. Darbe girişimi akşamı, Deniz Harp Okulu Komutanı Tümamiral Mesut Özel’i alıkoyan Dz. Kur. Bnb. Cüneyt Aydoğan; 2009’da, güvenilir personelimi alarak yerine verdikleri subaydı. O zaman altımızı oyan bu şahıs, şimdiki darbeciydi. Daha başkaları da vardı. Varın, gerisini siz tahmin edin.

Darbe Bir Tiyatro Değildi

2008-2010 arasında, bize karşı yapılan saldırılara karşı koyabilmek ve Cemaatçi hainleri yakalayabilmek ve deşifre edebilmek için, elektronik takip imkanına ihtiyacım vardı. Ama alamıyorduk. Çünkü MİT; Hükümet’in emrindeydi ve Cemaat’le birlikte hareket ettiklerinden, vermiyordu. Askeri Savcılardan da alamıyorduk, çünkü katalog suçlara girdiğinden, dinleme gibi yetkileri yoktu. Cumhuriyet Savcılarından almak gerekiyordu. Ama onlar da Hükümet’in ve Cemaat’in emrindeydiler! İşte bu nedenlerle; sonunda istifa ettik ve mücadelemizi siyaseten, yazarak, konuşarak ve anlatarak vermeye çalıştık ve çalışıyoruz.

Darbe girişiminin bir tiyatro olduğu, arkasında Erdoğan ve AKP’nin olduğu, amatörce planlandığı ve zamanlamasının yanlış olduğu çokça yazılıyor. Bunların hiçbirisi doğru değil ve arkasında maddi veri yok. Darbenin daha geç saatte yapılmasını planlamışlar; Ankara’da hareketliliğin fark edilmesi üzerine, erkene almak zorunda kalmışlar. Erdoğan’ın Atatürk Havalimanı’nda yaptığı ilk konuşmanın videosunu izleyin; nasıl korku ve endişe içinde olduğunu, ellerinin titrediğini ve yüzünün tamamen çökmüş olduğunu göreceksiniz.

Darbeyi TSK Engelledi!

Darbe girişiminin başarısızlığa uğratılmış olması, çok kısa dönemde Erdoğan’ı güçlendirmiş olması sizi yanıltmasın. Eğer aklımızı başımıza devşirmez, mücadelede taşın altına elimizi sokmaz ve hala birbirimize düşmanlık yapmaya devam edersek; ülkemizi ve bizi felaketler bekliyor, bilesiniz.

“Darbeye karşı destan yazıldığı ve demokrasi mücadelesi verildiği”
doğru değil. Darbeyi, yine mazisi şan ve şerefle dolu kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri; ana gövdesiyle ve üst düzey komuta kadrosuyla, darbe girişimine katılmayarak engellemiştir. Ülkemizde halen demokrasiden, hukuktan ve adaletten bahsetmek, biraz komiklik olur. Halen iktidarda bulunan AKP; bu kavramları çok ama çok aşındırmıştır.

Darbeyi Marksist-Leninistler mi yaptı?

Yargısız infaz, işkence ve insanlık onuru ile bağdaşmayacak davranış; ancak “kabile” ve “haydut” devletlerde olur. Ne yazık ki; darbecilere dayak atılmış, insanlık onuru ile bağdaşmayacak aşağılamalar yapılmıştır. Cemaat tarafından ağır şekilde mağdur edilmiş birisi olarak, bunu asla doğru bulmam. Ayrıca; o insanların taşıdıkları üniformalar nedeniyle, TSK yıpranmaktadır. Bu; bindiğimiz dalı kesmek ve güvenliğimize ateş etmek demektir.

Nedir bu; “Ya Allah, Ya Bismillah Allahu Ekber” sloganları, vakitli vakitsiz ezanlar ve salâlar? Saygımız var, ama bunlar dini ve ruhani sözler. Sanırsınız ki; darbe girişimini Marksist-Leninistler, Komünistler veya Atatürkçüler yaptı! Darbeciler de Siyasal İslamcı ve başarsalardı aynı şeyleri, sizden daha iyi yaparlardı! O zaman, aranızdaki fark nedir? Bizim; demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, ulusal değerlerimizi, iç barışımızı ve birliğimizi pekiştiren sözlere, söylemlere, sloganlara ve davranışlara ihtiyacımız var!

Saygılar sunarım.

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...