Bunlar Muhafazakar Değil!

Ne yazık ki AKP İktidarı; çağdaş olan, rehberi akıl ve bilim olan her şeye düşman. Bu bizim yaptığımız, öznel bir değerlendirme değil. Elinizi gerçekten vicdanınıza koyun; 14 yıldır yapılanlara, yapılmayanlara ve ülkemizin çağdaş dünyada geldiği konuma bakın, varın gerisini siz değerlendirin. Eğer kazanımlarınızı kaybetmekten korkuyorsanız -ki bunu da bir dereceye kadar insani bulurum- bu değerlendirmenizi gece yatarken, kendi iç dünyanızda da yapabilirsiniz.

İktidarın yaptığı düşmanlıklara son örnek; AKUT. İnsani faaliyetleriyle sadece ülkemizde değil, tüm dünyada da haklı bir üne kavuşmuş olan ve gurur kaynağımız AKUT’u dönüştürmek, beceremezlerse yok etmek istiyorlar. Bir Demokratik Kitle Örgütü olan AKUT’a, 49 yıllığına irtifak hakkıyla verilen ve açılışını bizzat zamanın Başbakanı Bülent Ecevit’in yaptığı ve 15 yıldır genel merkez olarak kullandıkları yerleşkeden çıkarmak için; “irtifak hakkınızı iptal ettik” diyorlar. Yani; “boşalt ve çık” diyorlar. Amaç, ekonomik olarak sıkıştırmak ve AKUT’u içeriden vurmak. Hukuk mu? Gülünç olmayın! Anayasa’yı takmayan, yargılanmayı gerektiren ağır ihlal suçu işleyen, bunu takar mı?

Nasuh Mahruki’den Hoşlanmıyorlar!

AKUT Başkanı Nasuh Mahruki’den hoşlanmıyorlar. Çünkü; çağdaş, rehberi akıl ve bilim, Atatürkçü ve ayrıca iktidarı eleştiriyor. Aklınıza şu gelebilir; eleştirebilir mi? Evet, demokrasilerde hatta kusurlu olanlarında bile bu çok normal. Ama faşist ve otoriter yönetimlerde asla hoş görülmez ve operasyon yapılır.

AKUT‘a düşmanlığın altında da bu kafa yapısı yatmakta. Amaçları; AKUT‘u yok etmek, sanırım Ensar gibi bir kurum haline getirmektir. Bu duruma sessiz kalınamaz! Değerli dostum, çağdaş insan ve Atatürkçü Akut Başkanı Nasuh Mahruki, her türlü desteğinizi hak etmektedir.

Başınızı Gönüllü Olarak Kapatın

14 yıldır ülkemizi babasının çiftliği gibi her istediği şekilde yöneten, hukuk, kural, yasa tanımayan, Anayasa’yı askıya alan ve ülkemizi teröre ve darbeye yedirten iktidar iradesinden hayırlı bir şey beklemek ve ülkemizi esenliğe çıkarabileceğini ummak; ileri derecede saflık olur. Geçmişte ne idiyseler, bugün de odurlar.

Geçtiğimiz hafta, 15 Temmuz Darbe Girişimi’ni ve arka planını anlatmak için CHP Altıntepe Mahalle Temsilciliği’ndeydim. Konferans sonrası bir kadınımız, Abdullah Gül ile ilgili bir anısını anlattı. 1970’li yıllarda, Sakarya’da üniversitede sekreter olarak çalışıyormuş ve Abdullah Gül de asistanmış. Sekreterimizin ilettiğine göre o asistan; “Başlarını gönüllü olarak kapatmaları gerektiğini, yoksa ileride mecburen kapatacaklarını” söylemiş. Bize anlatılan doğruysa, Sayın Gül geleceği görmüş.

Komisyon’un Görevi Örtbas Etmek

Peki geleceği gören Sayın Gül, Gülen Cemaati’nin darbeci olduğunu görememiş mi? Niye Dışişleri Bakanı iken dış temsilciliklerimize; “Gülen Cemaati’ne yardım edin, desteğinizi esirgemeyin” diye mesaj çekmiş? Gülen Cemaati’nin ülkemiz için tehdit olduğunu, amaçlarının TSK başta olmak üzere; kurumların içine sızarak, devleti ele geçirmek olduğu yolunda devlet aklının tehdit değerlendirmesi olmasına rağmen, nasıl olur da “yardım et” diye direktif verir?

Bunun hesabı sorulmayacak mı?  Niçin Meclis Darbe Girişimi Araştırma Komisyonu, Abdullah Gül’ü çağırmaz ve dinlemez? Çünkü; Komisyon Başkanının görevi olayı örtbas etmektir. Çünkü; Komisyona çağrılması, dinlenmesi ve sorgulanması gereken, başta gelen isimlerden birisi de odur.

Bunlar Dindar Değil, Dinci!

İnanın bana; bunlar muhafazakar değil, lümpen. Yani; tüketim alışkanlıklarının esir aldığı, başkalarının üretimini mirasyedi gibi yiyen, ülkenin geleceğini hovarda gibi tüketen, hiçbir duruşu, tavrı ve ilkesi olmayan bir güruh bunlar.

Ülkemizde ne yazık ki, dincilikle muhafazakarlık birbirine karıştırılıyor. Örneğin; İngiltere’de insanlar genellikle muhafazakardırlar ama ilerici ve yenilikçidirler, kültürel özellikler hariç, dinle pek ilgileri yoktur. Ama geleneklerine de sahiptirler. AB istedi diye, soldan akan trafikten vazgeçmezler. Şimdi olduğu gibi, AB’den vazgeçerler! Ayrıca bizimkiler, dindar da değil. Dindar ve inanan birisi; Allah’ı, Kur’an’ı ve dince kutsallarımızı, başta siyasi ikballeri ve ticari girişimleri için bu kadar fütursuzca kullanır mı?

Muhafazakar Refleks

Geçenlerde sosyal medyada, Yeditepe Üniversitesi’nde hocalık yapan Sayın Didem Kanca Üstay’ın bir paylaşımı çok dikkatimi çekti. Evlenirken yeni gelinlik yaptırmamış ve annesinin gelinliğini giymiş. İşte bu davranış; muhafazakar bir reflekstir. Hem de kendisi ve eşinin ailesinin maddi durumunun çok iyi olmasına rağmen! Çağdaş, aydın ve Atatürkçü Didem Hanım’ı yürekten kutluyorum.

İngiltere’de; bir kız evlenirken ninesinin gelinliğini giymesi, bir genç erkeğin dedesinin kol saatini takıyor olması, bir onur ve övünç meselesidir. Ya bizim ülkemizde! Bir çevrenize bakın; babasının kol saatini takabilen kaç kişi var? Tarihi eserlere “çanak ve çömlek” olarak bakan, her şeyi rant olarak gören ve kupon arazi peşinde koşan zihniyettir bunun sebebi! Vazgeçtik babasının ve dedesinin saatini takmasından! Ekonomik varlıklarının ve mali geçmişinin hesabını veremeyen insanların, 800 bin TL’lik saatleri hediye olarak aldığı ve utanmadan taktığı, ama hesabını vermekten bu iktidar vasıtası ile kaçırıldığı lümpen bir dönem yaşıyoruz.

Türker Ertürk

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...