Şimdi de başımıza Osmanlıca işi çıktı. Neymiş efendim Osmanlıca öğreteceklermiş, atalarının mezar taşlarını okuyamıyorlarmış. Öğren kardeşim seni tutan mı var! İş ecdadın mezar taşını okumaya kalırsa bizde Orhun alfabesi ile atalarımız olan Göktürkler tarafından yazılan Orhun Yazıtlarını okumak istiyoruz. Çocuklarımıza bu alfabeyi öğretin. Tabi ki sizin de ecdadınız her kim ise Gürcüce, Rumca veya Ermenice alfabeyi öğrenme şansınız olmalı.

Osmanlıca dil mi? Hayır. Nedir o zaman? Türkçe’nin içine Arapça ve Farsça kelimeler doldurulmuş, dilin ses uyumuna uygun olmayan Arap alfabesi ile yazılmış ve gramer kurallarının tam olarak ne olduğu belli olmayan bir ucubedir. Osmanlıca saray, çevresi ve bürokrasinin iletişim diliydi. Yani seçkinlerin diliydi. Halk yalın olarak Türkçe’yi konuşurdu aynen Yunus Emre, Karacaoğlan ve Pir Sultan Abdal gibi! Hani siz halk adamıydınız, seçkinci değildiniz!

Esas sorun Osmanlıca değil. Amaçları çok açık! Bunlar siyasal İslamcı. Hedefleri Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde yapılan Aydınlanma Devrimlerini ve kazanımlarını yok etmektir. Geçtiğimiz 12 yıl içinde merhale merhale bunu yaptılar ve istikrarlı bir biçimde aynı rotada seyrediyorlar. Osmanlıca çıkışı 1 Kasım 1928 tarihli Türk Alfabesine yönelik düşmanca girişimin ilk saldırı hamleleridir. Nihai amaç Arap alfabesini bu topraklarda egemen kılmaktır.

Yoz ve karanlık fikirler

Bugün iktidarda ne yazık ki, beyninin ücra dehlizlerinde karanlık ve yoz fikirler üreten Ortaçağ karanlığının temsilcileri var. Esasında bu dünya görüşü azınlıkta ama örgütlü, rant dağıtıyor ve emperyalizmin desteği arkalarında. Bizim taraf çoğunlukta ama sessiz, taşın altına eline sokmakta çekingen, yeterince örgütlü değil ve birbirini yemekle meşgul.

Geçen Çarşamba bu köşede niçin Milli Merkez’de olmadığını ve Anadolu Partisi’ne katıldığımı anlatmaya çalıştım. Yazdıklarımız harfiyen doğrudur. Anlatırken kelimeleri dikkatli seçmeye çalıştık.

Anadolu Partisi’ne Sn. Emine Ülker Tarhan’ın 12 Kasım’da tarafıma yaptığı davet üzerine 14 Kasım’da katıldım. Çünkü yaptığım analizlerle biliyordum ki, halen ülkemizin felakete doğru dörtnala giden sürecini durdurmanın yollarından biri de halk için umut ve seçenek olacak yeni bir siyasi hareketten geçiyordu. Bu öngörümü uzunca bir süredir yazıyordum ve anlatıyordum. Eğer 2015 Genel Seçimlerinden önce böyle bir hareketin içinde olmaz isem söz ve eylem birliği içinde davranmamış, kendimi riske etmemiş ve seçim yenilgilerinin üzerine siyasi ikbal beklentisi içinde davranmış olurdum.

İsteyince ve inanınca oluyor!

Bu siyasi hareketin Milli Merkez çatısı altında olmasını çok istedim, mücadele ettim ama olmadı, oldurulmadı. Niçin yumurtanın kapıya gelmesini beklediniz? Bakın Anadolu Partisi sadece 15 gün içinde 60 ilde örgütlendi, biliyor musunuz? Demek ki, isteyince ve inanınca oluyor.

Sn. Ufuk Söylemez köşesinde bizi eleştirmeye çalışmış. Yazdıklarına katılmamız ve doğrulamamız mümkün değil. Sn. Söylemez’in attığı topa girip ağları havalandırmak ve gol yapmak çok kolay bizim için. İnsani zafiyetlerimize yenilir, kişisel hırslarımızın esiri olur ve kendimizi tatmin etmek için lafı gediğine koyar ve misli ile mukabele edersek kim kazanır? Gol kimin kalesine girer? Emin olun bu kavga Ortaçağ karanlığının temsilcilerini ve ülkemiz yönelik amaçları olan emperyalizmi memnun eder ve top ülkemizin kalesine girer!

Sn. Söylemez ile şimdilik yollarımız ayrıldı ama kendisi düşmanım ve rakibim değil. Hodri meydan istiyorlarsa onlarda partilerini kursun. İnancım odur ki, yüreği vatan sevgisi ile dolu olan, sorunlara bu toprakların ve insanlarının gözü ile bakan ve antiemperyalist olan insanlarla ve örgütlerle er veya geç yolumuz kesişir. Kavga ise emperyalizmin ve düşmanlarımızın ekmeğine yağ sürer.

Bugün saat 14:00’de Ayvalık’ta Büyük Berk Otel’de olacağım gündemi konuşacağız ve sorularınızı yanıtlayacağım.

Saygılar sunarım.

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...