Geçenlerde, Deniz Harp Okulu’nda basın turu yapıldı ve bu kutsal yuva basın mensuplarına, dolayısı ile halka açıldı. Basın turu sırasında, Okul Komutanı sorulan bir soru üzerine; “İmaj tazeleme gibi bir endişemiz yoktur” demiş. Bu değerli komutanımızın söyledikleri gerçeği yansıtmamaktadır.

Niye mi?

Çünkü halen, Türkiye Cumhuriyeti’ni Büyük Ortadoğu Projesine uyumlu hale getirmek maksadıyla, Gülsuyu Darbesi yürütülmektedir. Bu darbenin başarılı olabilmesi için, Cumhuriyetimizin koruyucu unsurları olan kurumlarına saldırmak, esastır. İşte bu kapsamda; Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı operasyonlar ve asimetrik psikolojik harekat icra edilmektedir.

Bu psikolojik harekatın amacı; Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerini ve personelini itibarsızlaştırmak, değersizleştirmek, bu maksatla onları ahlaksız, fuhuşçu, beceriksiz ve darbeci olarak göstermektir.

Size soruyorum; bu konuda epey mesafe alınmış mıdır? Bir hayli, değil mi?

Zaten böyle bir saldırı altında olunduğu, en yetkili ağızlarından söylenmiştir. Fakat sadece ifade etmek yetmemektedir. Buna karşı direnmek ve karşı psikolojik atağa geçmek gerekirken, bu yapılmamış/yapılamamış ve yapmak isteyenlerin önü kesilmiştir.

Bundan tam 14 ay önce, ben o yuvada komutan iken, bu itibarsızlaştırma saldırılarına karşı koyabilmek ve karşı atak yapabilmek için bir dizi önlem planladım. Bunlardan bir tanesi de, Deniz Harp Okulu’nda basın turu yaptırarak; burada ne yapıp yapmadığımızı, nasıl eğitim ve öğretim verdiğimizi göstermekti. Ben planlamıştım, şükür 14 ay sonra becerilebildi.

Konu eğitim ve öğretimden açılmışken, ne diyorsunuz bu ÖSYM sınavı için?

Bana sorarsanız; bu işte bir dümen çevrildiği konusunda kanaatim çok yüksek. Bu güne kadar ne yaptılarsa, bundan sonra da aynısını yaparlar. Bunların ne yazık ki, sicilleri bozuk.

İki tür yöntemleri var;

  1. Akılı ve zeki çocukları küçük yaşta zehirlemek ve onları yönlendirerek, devletin içinde yetkili yerlerde yuvalanmalarını sağlamak. Bu yöntemin en büyük dezavantajı, uzun süre ve emek alması.
  2. Diğer yöntem ise; yeteneksiz ve niteliksiz taraftarlarına, haksız rekabetle (kopya ve şifre) devlet içinde yuvalanma imkanı sağlayacak okullara giriş imkanı sağlamak.

Konu yargıya intikal ettiği halde, Sayın Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız ikna olduk diyorlar.

Bu, yargıyı etkilemek değil midir?

Ben ikna olmadım. Bir dalga dubara çevrildiğine inanıyorum. Bunlar iktidara geldikten sonra yapılan tüm sınavlarda şaibe var. Anımsayın, geçen seneki KPSS sınavını.

Geçenlerde bir sosyal paylaşım sitesinde rastladım. Haber şöyle diyor. “ÖSYM Başkanımız kopya yok dedi.” Bu ifadenin altında başkanın resmi var. Resmin altında ise şu ifade yazıyor. “Tipine baktık, inandık.” Böyle derken, ne demek istenmişti? Sen oraya liyakatten değil, dünya görüşün dolayısı getirildin. Bu nedenle, senden beklenenleri yerine getirmek zorundasın ve onu yapıyorsun.

Ayrıca, dün itibarıyla adaylara mektup gönderilmiş olup burada; “Bazı sorularda şifrelemeler var, sehven yapıldı” deniyormuş. Diyorum ki; sizin siciliniz bozuk, bu nedenle halk inanmıyor. Bu sehven; sakın Tğm. Mehmet Ali Çelebi’nin telefonuna yüklenen terörist numaraları gibi, kasten olmasın?

Harp Okulları da, ÖSYM sınav sonuçlarına göre öğrenci almaktadır. Ben bu şifre olayının arkasındaki esas nedenin; bu okulları ele geçirmek olduğuna kesin olarak inanıyorum. Kara Harp Okulu için tehlike daha yakın. Çünkü onlar, ilk sınav neticelerine göre öğrenci alıyorlar. Bu nedenle; Genel Kurmay Başkanlığı, bu konuda derhal önlem almalıdır. Eğer Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Ordusu olarak kalmak istiyorsak!

Gelelim yazımızın başlığına. Soruyorum size; kim bozacı, kim şıracı?

Saygılar sunarım.

Türker Ertürk

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...