Geçen yazımda size “Seçimler sonrası ülkemizi kaos ve çatışma beklemektedir” demiştim. Evet, bunun moral bozucu olduğunu biliyorum. Ama uzun dönemdir (yaklaşık 5 yıl) bizi okuyanlar bilirler bu köşeden size daima doğruları, görebildiklerimizi, yaptığımız analizleri ve öngörülerimizi anlatmaya çalıştık. Asla sloganlar, gerçekleşmeyecek hayaller ve klişe laflar köşemizin unsurları arasında olmamıştır.

Tabi ki bizde insanız, yanılabiliriz ve bazen yanlış analizler de yapabiliriz. Ama eyyamcılık (günün şartlarına göre fikir, söylem ve davranış değişikliği), kafasında bulunan ideolojiyi haklı çıkarmak için belli sonuçlara ve sentezlere ulaşanlardan asla olmadık ve olmayız. Evet, tarafsız değiliz! Tarafımız, Türkiye Cumhuriyeti ile Atatürk önderliğinde yapılan Aydınlanma Devrimleri, rehberimiz ise akıl ve bilimdir.

Bakın bugün ülkemiz adım adım felakete doğru sürüklenirken her geçen gün daha somutlaşan iki büyük tehlike var.

  1. Rejim değişikliği, bölünme ve parçalanma
  2. Teokrasi ve otoriter yönetim

Emperyalizmin başat gücü

Birincisinin itici gücü emperyalizm ve onun başat temsilcisi ABD’dir. ABD’nin ülkemizi de içine olan Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) nedeniyle ülkemiz teröristlerle masaya oturmuş, açılımlar yapılmış, özerklik, federasyon ve bölünme rotasında yol alınmış, Türk kimliğine ve Atatürk’e düşmanlık yapılmış, Suriye’ye ve Irak’a çıkarımıza olmamasına rağmen terörist ve terörizm ihraç edilmiş, bölgede yalnızlaşılmış ve 90 yıllık ekonomik değerlerimiz haraç mezat satılmıştır.

Erdoğan ve AKP, bunları yaşadığımız coğrafyada gerçekleştirebilmek için bulunmuş, kurdurulmuş, iktidara getirilmiş ve desteklenmiştir. Ergenekon ve Balyoz gibi operasyonlar ise Erdoğan ve AKP’nin önünü açabilmek için sahneye konmuş. Cemaat ise operasyonların tetikçiliğini yapmıştır.

Ülkemiz için ikinci büyük tehdit olan teokrasi, otoriter yönetim, Ortaçağ karanlığına gidiş, diktatörlük ve faşizm ise taşeronların işidir. Çünkü emperyalizmin projelerini gerçekleştirmek için işbirliği yaptığı taşeronların dünya görüşü budur.

Motomot benzemez

“Laiklik tehlikede değil, bizde şeriat asla olmaz, teokrasi geri gelemez” sözleri doğru değerlendirmeler değildir. Tabii ki 16.yüzyıldaki haliyle gelmez. Zamanesi, daha moderni gelir! Ayni şey faşizm ve diktatörlük için de geçerlidir. 21. Yüzyılın diktatörlüğü 1940’ların diktatörlüklerine motomot benzemez.

İngiltere’nin en saygın ve ciddi gazetesi The Guardian “Türkiye otoriter rejime doğru hızla sürükleniyor, büyümesi yavaşlıyor, işsizlik oranı artıyor ve enflasyonu yükseliyor” diyen yazılar çıkıyor. Bu tür kıymetlendirmeler artık Batı basınında egemen.

Güç kaybetmesini istiyorlar

Emperyalizm, ülkemiz için birinci tehdit olarak arz ettiğim ve terminal safhasına gelen projelerini gerçekleştirmenin peşinde. ABD, önümüzdeki pazar günü yapılacak genel seçimlerde Erdoğan’ın güç kaybetmesini istiyor ama AKP’nin yok olup bitmesini istemiyor. Bunun için emperyalizmin taşeronları olan HDP ve Cemaat devrede. Özellikle HDP’ye yüzde 10 barajını geçirterek Meclis’e 50-60 milletvekili ile sokarak Erdoğan’da güç kaybı planlanmış. HDP’nin tek olarak seçime girmesi bile okyanus ötesinde tasarlanmış. Erdoğan’dan bunalan bazı kitleler, “İkinci Cumhuriyetçiler”, liberaller, merkez medya, gayri milli işadamları ve zenginler bu projeye destek veriyorlar.

Özetle söylemek gerekirse HDP’ye oy vermek AKP’ye oy vermek, onlara oy vermek emperyalizme ve onun projelerine onay vermektir. Görünen o ki, HDP seçimler öncesinde emperyalizmin ve onun bilinçli veya bilinçsiz işbirlikçilerinin yükselen yıldızıdır. Yani HDP, ABD’nin ülkemiz ve bölgemiz için projesi olan BOP’un Star’ıdır.

Saygılar sunarım.

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...