Yeni yılın başlaması ile birlikte, tahminlerimizi doğru çıkarırcasına, Ortadoğu bölgesinde emperyal planlara uygun olarak, gerilim artmaya başladı. Suudi Arabistan’ın, aralarında Şii din alimi Nemr Bakır En-Nemr’in de bulunduğu 47 kişiyi idam etmesi üzerine; Tahran ve Riyad arasındaki tansiyon yükseldi.

İdamları takiben, Suudi Arabistan’ın Tahran Büyükelçiliği’ne protesto maksatlı saldırıldı ve ateşe verildi. Bunun üzerine, geçtiğimiz pazar akşamı (3 Ocak 2016), Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Adil El-Cübeyr basın toplantısı düzenleyerek; İran ile olan diplomatik ilişkilerini kestiklerini ve İranlı diplomatların ülkeyi terk etmesi için 48 saat süre verdiklerini açıkladı. Suudi Arabistan’ın İran’la her yerde yüzleşeceğini belirten Cübeyr; “Yemen’de yenilgiye uğratıldılar ve Suriye’de Esad’ı korumaya güçleri yetmeyecek” şeklinde açıklama yaptı. Suudi Arabistan’ın ardından; dün de Bahreyn ve Sudan, İran ile olan diplomatik ilişkilerini kestiğini bildirdi.

Körfez ülkesi olan Bahreyn’in en büyük özelliği; nüfusunun yüzde 75’inin Şii olması ve Şiilerin demokratik hak taleplerinin, Suudi Arabistan’ın desteği ile tanklarla ezilmesidir.

Nüfusunun yüzde 20’si Şii olan Suudi Arabistan, Vahhabi – Selefi çağdışı yönetimiyle; bölgemiz, İslam Dünyası ve hatta yerküre için bir nifak merkezidir. Vahhabilik; yalnız Şiilere değil, Sünnilere de düşmandır. ‘Radikal İslamcı ve Cihatçı’ terör örgütlerinin, küresel ortamda baş destekçisidir. Bu bağlamda Suudi Arabistan; Suriye’de devam eden ‘vekalet savaşının’ arkasında, ülkemiz için de tehdit olan IŞİD’in yanında olup, bölgede şimdilik ABD’nin vazgeçilmez taşeronudur.

Bu gelişmeler; Türkiye’nin de dahil olduğu bölgemizin, zaten iyi durumda olmayan istikrarını ve güvenliğini çok ciddi biçimde etkileyecek gibi görünüyor. Ortadoğu’da hiç bir şey, durup dururken olmaz. Sünni – Şii eksenindeki gerginliğin, tarihsel bir arka planı olduğunu kabul etmekle birlikte, bu fay hattının çoktandır belli bir plana yönelik olarak kaşındığını söyleyebiliriz. Olayları ve niye meydana geldiğini anlayabilmek için; büyük resme bakmak ve o resmin içinde olayları anlamlandırmak gerekir.

ABD’nin; Ortadoğu’nun I. Dünya Savaşı sonunda belirlenen mevcut statükosundan memnun olmadığı ve bölgenin siyasi haritasını yeniden şekillendirmeye çalıştığı bilinen bir gerçek. Hatta; bölgenin yeni siyasi haritası nasıl olabilir diye çalışmalar yapmışlar ve dünya kamuoyu ile paylaşmışlar bile.

Bir ülkeyi bölmek veya bir toplumu birbirine düşürmek için kullanılabilecek en iyi şeyler, o ülkenin veya toplumun farklılıklarıdır. Bunların belli başlıları; etnik, dinsel, mezhepsel ve kültüreldir. Bunların dışında da farklılıklar bulunabilir. Örneğin; tarihin derinliklerinden gelen toplumsal husumetler gibi. Bu farklılıklardan en keskini; din ve mezheptir. Özellikle bilimsel düşünce sistemine geçememiş toplumlarda, din ve mezhep üzerinden kışkırtma çok kolaylıkla yapılabilir. İşte, Ortadoğu böyle bir yer!

Tarih göstermiştir ki tüm savaşlar ve çatışmalar; görünen neden ne olursa olsun, daima siyasi ve ekonomik çıkarların üzerine oturur. Haçlı Seferleri ve 1618 – 1648 yılları arasında Avrupa’da gerçekleşen ve adına Otuz Yıl Savaşları denen mezhep savaşlarında da gerçek neden; siyasi ve ekonomikti.

Arkasındaki esas neden siyasi ve ekonomik de olsa, din ve mezhep eksenine oturan anlaşmazlıklarda ve savaşlarda ayrımlar çok keskinleşir, taraflar daha acımasızlaşır, bir araya gelip anlaşmazlıkları gidermek güçleşir ve başlayan bir savaşı durdurmak çok zorlaşır.

Suudi Arabistan; aralarında Şii din alimi En-Nemr’in de bulunduğu 47 kişiyi idam etmesinin, zaten gergin olan İran – Suudi Arabistan ve Sünni – Şii ilişkisini daha da gereceğini ve bölgede mezhepsel bir savaşa neden olabileceğini bilmiyor olabilir mi? Ya ABD! Suudi Arabistan üzerinde belirleyici gücü olmasına rağmen, bu idamları niçin engellemedi! Yoksa bölgede mezhepsel savaşın fitilini mi ateşlemeye çalışıyorlar?

Mezhep savaşının hedefleri neler olabilir?

  1. Bölgeyi daha da istikrarsızlaştırmak ve mezhepsel kompartımanlara ayırmak,
  2. Arap milliyetçiliğini tamamen yok ederek, en az 100 yıl Arapların bir araya gelmesinin önünü kesmek,
  3. İslam’ı daha da radikalleştirerek, ‘Batı Dünyası’nın birlikteliği için ihtiyaç duyulan düşman ihtiyacını karşılamak,
  4. Müslüman’ı Müslüman’a kırdırmak,
  5. İsrail’in etrafını daha atomize ederek, küçük siyasi parçalara bölmek,
  6. Kukla Kürt Devleti’nin önündeki engelleri kaldırmak,
  7. Bölgenin ana çatışma ekseni olan Arap – İsrail’i dönüştürerek, Sünni – Şii odaklı hale getirmek,
  8. Bölgede mezhepsel kimlikleri olan devletlerin kurulmasının önünü açmak,
  9. Bölgede antiemperyalist direnç aksı olan ve hegemonyaya direnen İran liderliğinde Şiileri iyice ötekileştirmek, İran’ı yalnızlaştırmak ve eninde sonunda vurmaktır.

Saygılar sunarım.

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...