Geçtiğimiz Salı günü, 23 Nisan 2013’de Nazım Hikmet Kültür Merkezi Yenimahalle/Ankara’da Türkiye çapında çok önemli bir olay vardı. Tam 18 aydır Anadolu’yu karış karış gezen ve işbirlikçi AKP iktidarının sahneye koyduğu iç barışımızı dinamitleyecek olan bölücü Anayasa’yı halka anlatmaya çalışan Milli Anayasa Forumu’nun 2. Kurultayı yapıldı. Burada Forum vites büyüterek Anadolu’nun her tarafından gelen delegelerin oyları ile ülkemizin tüm sorunlarına çözüm üreten bir Milli Merkez haline geldi.

Salonun kapasitesi yaklaşık olarak 1500 ile sınırlı olmasına rağmen 15 bin insanımız Nazım Hikmet Kültür Merkezi’ne çıkarma yapmıştı. Bende oradaydım! İnanın yaşadıklarımı ve gördüklerimi kelimelerle anlatamam. Sağcısı, solcusu ve mütedeyyini ile her kesimden insanımız vardı. Atatürk’te birleşen, ulusal bakış açısına sahip olan, antiemperyalist refleks gösteren ve halen Milli değerlerimize karşı sürdürülen düşmanlığa hayır diyen ve isyan eden herkes oradaydı.
Salon iğne atsanız yere düşmeyecek durumdaydı. Yerler, koltukların araları, koridorlar, salonun dışında fuaye ve kültür merkezinin etrafı hıncahınç vatansever doluydu. Siyasetçiler, aydınlar, gazeteciler, akademisyenler, sanatçılar ve askerler dahil yok yoktu.

Kurultay 1400’de başladı ama saat 1130’da salon tıka basa dolmuştu bile. Programın 1800’e kadar sürdüğünü düşünürseniz, salona 1100’de gelen bir insan neredeyse 8-9 saat yerinden kalkmadan belki de kendi etrafında 360 derece dönme fırsatı bile bulamadan oturduğu yer neresi ise orada kalmak zorundaydı. Tuvalet veya başka bir mübrem ihtiyaç nedeniyle dışarı çıkmayı başaran birisinin aynı başarıyı yerine dönerken tekrarlaması mümkün değildi.

Bindirilmiş kıtalar ve kumanya yok!

Siyaseten deneyimli ve delegelik yapmış farklı partilerden arkadaşlar şimdiye kadar böyle coşkulu ve yüksek katılımlı bir kurultaya veya kongreye tanıklık yapmadıklarını anlattılar. Gördüklerini ve şahit olduklarını inanılmaz olarak tanımladılar.

Bindirilmiş kıtalar yok, avanta ulaşım ve otobüs yok, kumanya yok, susarsan bedava su bile yok. Tüm masraflarını kendin karşılamak zorundasın. Kurultay süresince çektiğin eziyet de cabası.

Bunlar yetmiyormuş gibi bir de salonda bulunan katılımcılardan ve delegelerden yardım için para istendi. Emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı mücadele vermek zordu. Çünkü devlet parası, ihale sözüne karşı müteahhit yardımı ve TESEV gibi Sivil Toplum Kuruluşlarından gelen dolar veya avrolar da yoktu.

Salonu sahneden yani cepheden izlediğimden her şeyi tüm ayrıntısı ile görebiliyordum. Koltukların arasında güç bela yardım kutusu dolaştırılıyordu. Ortam çok sıkışık olduğundan para toplama kutusu her sıraya uzatılamıyordu. İnsanlar itiraz ediyordu ” Niçin bizim sıraya kutu gelmiyor, yardım etmek istiyoruz “ diye. Cami dışında para toplamanın zorluğunu bilenler bunun ne anlama geldiğini çok iyi anlarlar!

İnanın dünyanın en iyi pop sanatçısını getirseniz insanları bu kadar zaman o salonun içinde tıkış tıkış gavur azabı içinde tutamazdınız!

Ama gerek salonun içinde gerekse dışında bulunanlarda azap çekiyor görüntüsü yoktu. İnsanlar mutluydu, coşkuluydu, heyecanlıydı, gözlerinin içi ışıl ışıldı fakat bir o kadar öfkeliydi ve isyan içindeydi.

Daha önce yolları bir noktada kesişmemiş, farklı dünya görüşüne sahip hatta geçmişte aralarında husumet yaşamış insanları bir araya getiren acaba neydi? Hiç şüpheniz olmasın onları birleştiren duygu ve düşünce AKP’ye ve arkasındaki emperyalizme karşı duyulan öfke ve hiddetti. Çünkü buraya gelen herkes farkındaydı ki AKP emperyalizmin taşeronuydu ve Cumhuriyetimizin tüm değerlerine düşmandı.

Gün birlik olma ve birlikte olma zamanıydı

Salon “ Birleşe birleşe kazanacağız “ sloganı ile inliyordu. Gerçekten birleşmekten başka çare yoktu. Gün kavga ve ayrılıkları kaşıma değil birlik olma, birlikte olma zamanıydı. Çünkü emperyalizm çok güçlüydü.

Emperyalizmin ve onun ağababası ABD’nin ha bugün çöktüğü ha yarın çökeceği gerçekçi bir değerlendirme değildi.

Emperyalizm 2002’ye, 2007’ye ve 2009’a göre ülkemiz ve bölgemiz için yaptığı planların gerçekleştirilmesi açısından ciddi mesafeler kaydetmişti. Ergenekon, Balyoz ve Casusluk bu planların operasyonlarıydı. Silivri ve Hasdal zindanları bu emperyal planlara karşı gelişen veya gelişebilecek direnci kırmak içindi.

Emperyalizmin bölgeye yönelik planlarını sekteye uğratabilmek için bölge ülkelerinin ( Türkiye, Suriye, Irak, İran, Rusya ) birlik olması gerekliydi. Ne yazık ki gelişmeler bunun tersiydi.

Emperyalizmin ülkemize yönelik planlarını bozguna uğratabilmek için Millici güçlerin birleşmesi gerekliydi. Bugüne kadar bu da başarılamamıştı. Birleşmeyi engellemek için Meclis’te grubu bulunan partilere operasyon yapıldığı da bir hakikatti.

Milli Anayasa Forumu iken 23 Nisan’da Milli Merkez’e dönüşen bu çatı her geçen gün daha fazla güçlenen birleşmenin umudu ve bu birlikteliğin faaliyet odağı olmuştu. Fakat arkası doldurulmadan yalnızca sözlerle, cafcaflı söylemlerle ve propaganda amaçlı siyasi söylevlerle birleşme sağlanamaz. Olsa olsa hayal kırıklığı olur! Birleşmenin ve her görüşten Millicileri bir araya getirmenin yolu özenli konuşmaktan, birleştirici ve kucaklayıcı davranış biçiminden geçer. Bu nedenle Kurultay’da CHP Milletvekili İsa Gök’ün duygu ve hamasetten uzak olarak yaptığı çözüm ve uyarı içeren konuşmasını çok önemsedim. Bu nedenle Milli Merkez halkın yükselen beklentilerine yanıt verebilmek için en az yedi fırın ekmek yemesi ve bunu çok kısa sürede de becermesi lazım.

Kurultayda çok çok çok sayıda okurum bana gelerek yazılarımı eskisi gibi bitirmemi ve bu şekli sevdiklerini ifade ettiler. Emriniz olur!

Saygılar sunarım.

Türker Ertürk

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...