“Anadolu Partisi Türkiye’nin NATO ile olan ilişkilerini sürdürürken devamlı olarak fayda-karşılıklı yarar analizi ve değerlendirmesi içinde olur. Ayrıca Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu’da bulunan ülkelerin merkezi hükümetleri ile güvenlik ve istikrarın korunmasını hedefleyen işbirliği içinde olunur. Diğer taraftan ülkemizin güvenliğini en üst seviyede sağlamak için tarihsel bağlarının bulunduğu Asya ve onun yükselen gücü Çin’le işbirliğini ticaretin yanında siyasi alanda da geliştirir ve Şangay İşbirliği Örgütü’nün aktif izleyicisi olmaya çalışır. Anadolu Partisi Türkiye’nin Batı ile Doğu, Kuzey ile Güney arasında bir çatışma alanı olarak değil, küresel ve bölgesel güvenlik, istikrar ve işbirliğinin örtüştüğü bir alan olması için gereken her türlü tedbiri alır.”

Yukarıdaki paragraf Anadolu Partisi’nin programından aynen alınmıştır. Bu sözlerin arkasındaki dış politika yaklaşımı gerçekten devrim niteliğindedir. Demektedir ki; Türkiye’nin NATO ittifakı içinde olması doğuyla, Çin’le, kuzeyle, Rusya’yla, güneyle Ortadoğu ülkeleri ile itiş kakış içinde olmasını gerektirmez, gerektiremez ve gerekirse yol ayrımına bile gidilebilir.

Derhal NATO’dan çıkmalıyız!

NATO 1949’da kuruldu. İttifaka Türkiye 1952’de katıldı. Ben o tarihte henüz doğmamış babam ise 20’li yaşlarında bir gençti. Katılım kararının sorumluluğu dedemlerin çağdaşlarının işiydi. Hayır, bu ittifaka katılmasaydık daha iyi olurdu, ayrı bir tartışma konusu. Gezi direnişine katılan gençler açısından bakarsak NATO’ya katılım kararını neredeyse onların dedelerinin dedeleri verdi.

Bugün itibarıyla 62 yıldır NATO’dayız. Uzun süredir ittifak içinde bulunmanız nedeniyle girift, karmaşık ve organik ilişkiler oluştu. Aynen uzun süren evlilikler gibi. Bugünden yarına hemen koparabileceğiniz bağlar değil bunlar.

“Derhal NATO’dan çıkmalıyız!” söylemleri ayağı yere basan arkasında bilgi, birikim ve deneyim olan sözler değil! Devlet yönetmek gerçekten ciddi bir iştir. Sloganlarla, duygusallıkla ve kızgınlıkla olmaz. Akıl, nitelik, vizyon ve uzun soluklu stratejik bakış gerektirir.

NATO müttefiklerimizden bazılarının belki de pek çoğunun ülkemizin çıkarları ile çelişen faaliyetler içinde olduğu doğrudur. Ama aynı faaliyetler bizim dışımızda birbirleri içinde geçerlidir. ABD-Almanya arasında, İngiltere-Fransa ve Almanya arasında da çatışmalar vardır ve birbirleri için “Ali Cengiz oyunları” çevirmektedirler.

Geri dönme yolumuz açık!

Bugün için yaşadığımız felaket sürecinin sorumluluğunu NATO’ya bağlamak kolaycılık olur. Sovyetler Birliği dağıldı, Yugoslavya 7 parçaya bölündü, Suriye’nin, Irak’ın ve Libya’nın durumu malum, bunlar NATO’da mıydılar? NATO’da olmasaydık halen yaşadıklarımız başımıza gelmeyecek miydi? Bunu mu demek istiyorsunuz?

Şu anda yaşadıklarımızın tek sorumlusu Erdoğan ve AKP de değil! Sorumlular çapsız, niteliksiz, dik durmayan, siyaseti rant olarak gören, sorunlara bu toprakların gözüyle bakmayan, yabancı liderleri bize örnek olarak gösteren, Atatürk önderliğinde yapılan Aydınlanma Devrimlerine düşmanlık yapan, küçümseyen ve tüm toplum kesimlerine yaygınlaştırmayanlardır.

Soruyorum; bir örgütün içinde mi, yoksa dışında mı kalarak, sizin hakkınızda dolaplar çevirdiğine inanıyorsanız o örgütü daha iyi kontrol edebilir ve kötü niyetlerini engelleyebilirsiniz?

Anadolu Partisi’nin Avrupa Birliği’ne (AB) bakış açısı da NATO’ya baktığı gibidir. Zarar gördüğünü değerlendirdiğinde ve toplumsal mutabakatı bulduğunda yolunu ayırır. Aklın yolu da budur zaten.

Türkiye’yi bugünkü AB yoluna sokan Ankara Anlaşması’nı 12 Eylül 1963’de İsmet İnönü imzalarken Turan Feyzioğlu’na sorar; “Bu anlaşmayı ileride bozma ve geri dönme olanağı var mı?” Feyzioğlu yanıtlar; “Elbette paşam, işimize gelmez, beğenmezsek, geri dönme yolumuz açık.”

Yeni yılınızı kutlar, 2015’in ülkemize, dünyaya ve tüm insanlığa barış, refah ve mutluluk getirmesini diler, saygılar sunarım.

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...